Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '08

 
Kategori
Blog
 

Blog'da düğün var

Blog'da düğün var
 

İnsanlar doğarlar, büyürler ve belirli bir yaşa gelince de “hayatı paylaşırlar” efendim. İstisnalar kaideyi bozmaz, böyle gelmiş, böyle gider bu kavanoz dipli dünya! Doğa kanunudur, bilirsiniz… Hayatı paylaşırız ama “paylaştıkça da çoğalırız”işte! Hani Yusuf Hayaloğlu’nun mısralarında olduğu gibi:

“Bak, şimdi acıdım adama

Ben olsam vallahi baş edemem

Hele beş tane velet var ki boy boy

Allah’tan düşmanıma bile dilemem.”

Yani efendim “paylaşmak” iyi, hoş da, o “çoğalmak” yok mu, büyük sorumluluk istiyor. Niyetim hemcinslerimin aklını karıştırarak evlilikten soğutmak ve “Ev Bayanlarının” kısmetini kapamak değil elbette. Hem sonra her koyun kendi bacağından asılır! Kimilerine rahat batar ve dertsiz başına dertler açar! “Otursana len oturduğun yerde” de diyemezsiniz. Sakalınız yoktur, sözünüz dinlenmez!

Geçenlerde Kerem Oğuz arkadaşımla “ Geri kalmış toplumlarda kampanyalar” konusunu konuşuyorduk… Messenger şeyinde… Durdu durdu, paaaat diye “Abi ben taşınıyorum” dedi. Ne alakası varsa… Ayrı eve çıkacakmış. Artık yaşı otuz (sayı ile 30) olmuşmuş ve kuş yuvadan uçsunmuş! İKEA’ya gitmiş, mobilya bakmış! Köpeği Romeo ile sadece hafta sonları ilgilenecekmiş! Fazla uzağa değil, iki sokak öteye taşınıyormuş! Kiraladığı ev üç oda bir salonmuş!

Hemen anladım tabii… Benim bu “hayatı paylaşmak” konusundaki taviz vermez politikamı bildiğinden alıştıra alıştıra söylemeye çalışıyor.”Hayırlı olsun” dedim! En fazladan bizim çarşı bir yiğidini daha kaybeder. Ne yapalım, ölen ölür, kalan sağlar bizimdir! “ Ülen yaşın otuz olmuş, şurada emekli olmana az bir zaman kalmış, yediğin önünde yemediğin ardında. Çamaşırın yıkanıyor, kurutulmuş domatesli makarnan önünde, sıksana dişini” diyemedim. Adam kararlı, ille de “paylaşacak”! Çok sevdiği Romeo itini bile gözden çıkarmış.

Ağzından laf kapmak için “ İKEA’nın tek kişilik yatak odası takımları beş para etmez” dedim. O da bana “ Yok abi, almışken çift kişilik almayı düşünüyorum” dedi. Dedim ya, kafaya koymuş paylaşmayı… Ne yapalım, kendi düşen ağlamaz! İnsan kendini düşünmeyebilir ama “hanım hayranlarını” böyle bir çırpıda gözden çıkarmaz.

Aramızda yaptığımız “Kim daha karizmatik?” tartışmalarında atıp tutuyordu, “ Benim bayan hayranlarımın sayısı 36 bin Culduz abi!” diye… Ben de ne yapayım, “Ne söylersen bir fazlası Kerem Efendi!” diye yanıtlıyordum. Şimdi evlensin de görsün bakalım gününü, etrafında bayan hayran kalıyor mu kalmıyor mu!

Hem sonra yazarlık dingin kafa ister. Klavyenin başına oturunca eline tutuşturulan fileyi, çocuğun okul taksitini, ev kirasını, hanımın kuaför masrafını düşünürsen yazı çıkaramazsın! “Paylaşmak” dedik! İcabında takacaksın önlüğü ve geçeceksin bulaşıkların başına. İcabında ütü de yapacaksın. Bütün bu işleri yaparken klavyen sana melül, melül bakacak!

Kuş yuvadan uçsunmuş artık! Pöh!

Dedim ya efendim, çarşımız bir yiğidini daha kaybeder sonuçta. Ama bizi ilgilendirmez tabii. Davetiye gönderirse, teee Alamanyalardan da olsa geliriz, “Bekârlığa ve de yazarlığa paydos partisinde” kendisine eşlik ederiz! Kırbalar dolsu rakı da içeriz. Düğünde de takımızı takar ve çeker gideriz.

Adımız Hıdır, elimizden gelen budur!


* * *

Not: Kendisini kutlayacaksanız, benim adımı vermeyin lütfen. Benden duymuş olmayın yani. Sevmem ben dedikoduyu.

Unutmayın: “Paylaşım”, pastalar için geçerlidir. Paylaşılan hiçbir şey de çoğalmaz, aksine azalır! Özgürlüğünüzü korumanın yegâne yolu bekâr bir hayat sürmekten geçer!

Unutmayınla ilgili Not: Operatörlere bir şeyler yazıp göndermenize gerek yok! Bu bir kampanya yazısı değildir (Ne çok paranız varmış yahu)!

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..