Blog mu Marko Paşa mı?

Hani bir söz vardır: "Derdini Marko Paşa'ya anlat" diye.

Bizim derdimizi de kimse dinlemiyor. Bizde derdimizi " Milliyet Blog'a anlatıyoruz.

Yani kısacası bizim Marko Paşamız da Milliyet Blog.

Yeri gelmişken Marko Paşadan biraz bahsetmek istiyorum.

Osmanlı'nın son dönemlerinde yaşamış olan Marko Paşa çok sabırlı bir hekimdir.

Herkesi sabırla dinler, hastalıklarına çare bulmaya çalışır, onlara moral verirdi.

Halk arasında Marko Paşanın ünü yayılır.

Dertlerini şikayetlerini kimseye anlatamayanlar için: " Derdini Marko Paşa'ya anlat" demeye başlarlar.

Bu deyiş günümüzde de önemini korumaktadır.

Dertlerimizi sıkıntılarımızı şikayetlerimizi kimse dinlememektedir.

Bizde derdimizi şimdilerde Milliyet Blog' a anlatıyoruz.

Bloglara şöyle baktığımız zaman çoğu yazılar bir sıkıntının ürünü.

Bu sıkıntılar, toplumsal, ekonomik, ailesel olabiliyor.

Milliyet Blog sayfalarına sığınma evleride diyebiliriz.

Daha önemlisi teskin edici yatıştırıcı bir ilaç olarak da düşünebilirsiniz.

Bağımlılık yapmasının temelinde de bu yatıştırıcı teskin ediciliği vardır.

MB sayfaları, dert sayfaları, özlem sayfaları, başkaldırı sayfaları, açılma sayfaları, arayış sayfaları, insan olma sayfaları , kaçış sayfaları .

Eğer canınız birine kızmak istiyorsa bu sayfalar size uygun.

Sıkıldınız canınız gırgır şamata mı istiyor doğru adrestesiniz.

Televizyon dizilerinden sıkıldınız mı , MB sayfalarında çok güzel diziler öyküler sizi bekliyor.

Evet bizim de artık bir Marko Paşamız var.

Marko Paşamıza sahip çıkalım.

Marko Paşamız da bize sahip çıksın.