- Kategori
- Şiir
Blogda gene, bence kötü şiirseller ve bir aşk şiiri!...

Geyiğe de saygı!...
''AŞK
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
CEMAL SÜREYA ''
Cemal Süreya'dan '' farklı'' bir aşk şiiri okuyarak bu yazıya başlamak, gerçek şiirle ilgili iyi bir örnek olarak, hem öğretici hem de eğitici olacak düşüncesi içindeyim.
Şimdi sizlerle, Milliyet blog'un, akşam sularına kadar, okunup ya da tam okunmadan hemen tüketilmeye eğilimli şiirsilerin ilk birkaç dizesinden topladığım bir ''gül deste'' yi paylaşmak istiyorum... İşim trajik tarafı olarak, bayağı da bir okur alıyorlar... Hele hele, şiir bölümünde, Milliyet blog'a yakışmayan, yorumlar, karşılıklı sohbetler, geyik yapmalar, bir harika, bir garip!...
''Saygı duy ey insan!...
Herkes farklı yaratıldı.
Ötekileştirmek niye,
Yoksa aklın mı şaştı?''
***
''Kartopu oynardı çocuklar, sen izlerdin
oynamak isterdin, ama hakkın yoktu buna....
Kartopu oynamaktan daha önemli işlerin vardı!''
***
''Gelin bohçası hazırlar gibi özenle
Diziyorum sana ait olanları bir bir
sen bilmezken senin olduklarını.''
***
''Sonbahar geldi yine yanında mutlulukla...
Huzur geldi, dinginlikle karışık heyecanla...''
***
''Mezarcı, mezarımı özenle kaz.
Mezarlığın en güzeli,
Benim mezarım olsun
Hiç olmazsa orada rahat edeyim.''
***
''DİKKAT DİKKKATT
Yukarıya karşı ayıbolduğundan
yazın bir kerecik bile ''yandım'' diyenlerin
kış mevsimi süresince
''donndumm'' demesi yassakktırr..
(dıdıdıdıı... bırrr... diyebilirler)''
***
''Abi yersen! diye bana dersen,
Yok vallahi
YEMEM!
Yazan Figen Ünal
(Valla amma şugar uydu, tam kafiye gibi oldu, hemi de!)''
***
''Yoğruldum duydum aşkın ile
Eridim bittim günden güne
Okların hep aynı menzile
Ne yaparsın söyle ha Sare?''
***
''Seni Sevmenin;
Nane şekeri ferahlığı
vardı
Üzerimde''
***
Ne uzun saçlarım
Ne gür sakallarım var
Ne de entel muhabbetlerle bir barda
Çözümler ararım yarınlara dair.''
***
Şimdi yukarıdaki dizelerde şiirle ilgili her hangi bir şey bilen, gören, bulan varsa lütfen bize bildirsin!...
Bu satırların yazarları niçin şiir blogunu işgal ederler?... Aşk mektupluk, denemelik, anı defterlik, fıkra ve kısa öykü olabilme şansı olan satırlar bunlar...
Bunalımlı, aşka dair, arabesk şiirsiler, beyitler, basit uyaklı dörtlükler, birkaç satırlık kısa şiirsiler, yazın ve yazım hatalarıyla dolu, estetikten yoksun, bilerek eski dilin beceriksizce yeraldığı şiirsiler, saçma sapan, bencillik yüklü sözümona çalışmalar... Bazı arkadaşlar var ki, günde iki üç şiirsi üretip, işgali bir de böyle yürütüyorlar!... Neden böyle davranıyorlar acaba?...
Devlet malı deniz diye mi?...
Ben bu durumu İstanbul Metrosu'nda karşılaştığım ve kınadığım bir olayla özdeşleştiriyorum. Olay şu: Metronun özel asansörleri var, Hasta, özürlü, çok yaşlı, çocuk arabalı insanlara tahsis edilmiş... Metro çıkışında özellikle genç ve orta yaşa terfi etmiş insanlar, bu asansörün başına doluşuyorlar ve yürüyen merdivenlerden yukarı çıkma zahmetine (kendilerince) katlanmayıp, asansöre yukarı çıkmaya çalışıyorlar!...Hakkı olanın haklarını bilinçli bir şekilde gasp ediyorlar!... Şüphesiz onları uyaran bir görevli ve o görevliyi de uyaran bir talimatname ve denetçisi yok!... Kuralsızlık geçerli olunca ve bir bilinçlenme ve eğitim sorunu olan öz denetim olmayınca, yaşamın her alanında hızla arabeskleşme çoğalıyor, artıyor...
Aslında bu tür işleri şiir olarak değerlendirip, satış uğruna sayfalarında yayınlayan, magazin ağırlıklı gazetecikler var... Kendince, şiir hakkında bir şey bilmeyen ve öğrenmeye de istekli olmayan, yazma sever arkadaşlarımız, biraz da buralara yönlenseler, şiir blogu biraz nefes alsa!...
Milliyet blog'da şiir kalitesi bir basamak yükselse!...
14.aralık.2010 / Tarabya