Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '16

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Borcu borçla kapatma sanatı!

Borcu borçla kapatma sanatı!
 

Borcu borçla kapatmanın sanat olduğunu biliyor muydunuz?

Maddi durumumuz ne olursa olsun, bizi aynı kefeye sokan ortak noktalardan en beteri: borçlarımız. Halk olarak üretmeden, geleceğini tüketen bir toplum olarak, başkalarının tasarruflarıyla yaşamımızı sürdürdüğümüzü biliyor musunuz?

Hepimiz hayatımızın bir döneminde maddi borç altına giriyoruz. En varlıklı iş adamının da bankadan kredi çekmesi gerekir; üniversite eğitimini tamamlamak için devlet desteği alması gereken orta halli öğrencinin de… Farklı olan nokta ise, bu borç ile başa çıkma becerimizdir.

Ve işin doğrusu şu ki pek çoğumuz bununla başa çıkamıyor. Tefeciler, nakit çekimleri, yüksek faizli krediler.

Sonuç ise bitmek bilmez, kısır bir borç döngüsü.

Peki, göz göre göre bu döngüye kapılmamızın psikolojik açıklaması nedir?

Kısır döngüyü yaratan da tam olarak bu kararlar...

Kriz zamanlarında ise bu döngüye düşmek daha kolay ve sonuçları daha tehlikeli oluyor.

Borç alarak borç ödemenin neticesi birden çok yere borçlanmak oluyor ve ipin ucu kaçtıkça borçlandığımız yer sayısı da artıyor.

Psikolojimiz ve mantığımız, burada bizi bir kez daha garip bir şey yapmaya yönlendiriyor: Faiz oranlarına bakmaksızın en düşük borcu ödemek.

İsrail'deki Ono Akademik Üniversite’den Dr. Moty Amar’ın Duke, Washington ve Michigan Üniversitesi gibi pek çok kurumdan uzmanlar ile beraber yayınladığı araştırması, birden fazla borcu olan insanların önce en düşük olanı ödemeye çalıştığını gösteriyor; faizi en az olan bu olsa bile. Temerrüt’e düşüldüğü anda, bankalar tefeciliğe başlıyor.

Aslında mantıklı olan, önce faizi en yüksek borcu ödemektir ancak araştırmaya göre insanlar tersine meylediyor; çünkü ilerleme hissini yaşamak istiyorlar.

Bir borcu kapatmak, kişide psikolojik rahatlama yarattığı gibi hayatında ilerlediğini düşündürüyor.

Yüksek miktarda bir borca mantıksız bir faiz işlerken, küçük miktarda bir borcu kapatmak, kişide ilerleme kaydettiği tatminini yaratabiliyor.

Chicago Üniversitesi’nden Anuj K. Shah önderliğinde gerçekleştirilen bir çalışmada, denekler gerçek hayatta borcu olanlar ve olmayanlar şeklinde 2'ye ayrılıyor ve kendilerine sorular soruluyor. Cevap için borçlulara 15 saniye verilirken, borçsuzlara 1 dakika veriliyor.

Deneyin sonunda borçluların çoğunun, cevap için sonraki soruların sürelerinden borç aldıkları görülüyor. Borçsuzlar ise bu seçeneklerini neredeyse hiç kullanmıyor. 15 saniyeye sahip olan grup, borç almaları halinde diğer sorularda sorun yaşayacaklarını bilmelerine rağmen bu opsiyonu kullanmayı tercih ediyor. Yani borç stresi kişiyi, mevcut bütçesini iyi kullanmaktansa yeni borçlar almaya yönlendirebiliyor.

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın (İSMMMO) yıllık olarak yayınladığı raporlardan görüldüğü üzere, ihtiyaç kredilerine ve kredi kartlarına artan talebin arkasında mevcut borçları kapatma ihtiyacı var. 

Bu sadece Türkiye'ye özgü bir davranış değil; global bir psikolojik yönelim. Çünkü borçtan kurtulmanın temel kuralı, geliri artırmaya çalışmaktır. Ancak bu kural genel olarak yüksek faizler ile mantıksız krediler alıp yeni borçlar yaratmak şeklinde kendini gösteriyor.

2015 Eylül verilerine göre, Türkiye'de aylık gerçekleşen ihtiyaç kredisi başvurusu 120.000’den fazla. Önceki kredisinde ödeme zorluğu çekmiş, borcunu ödeyememiş ya da kredi kartı borçlarını kapatmak isteyen tüketiciler ihtiyaç kredilerine akın ediyor; ve bu şekilde ya mevcut borçlarını kapatma, ya da borçlarını tek çatıda birleştirme yoluna gidiyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) verilerine göre, iç talebi kısıtlayıcı bankacılık tedbirlerinin yürürlüğe girdiği 1 Şubat 2014'ten Nisan 2016 ayına kadar geçen süreçte, kredi kartıyla yapılan alışverişlerde düşüş görülürken, tüketiciler bunu ihtiyaç kredileriyle ikame etmeye çalışmış. Ve bankalara 312 milyar lira borçlanmış. 

Bu süreçte, alışverişte taksit sınırı ile birlikte kredi kartı harcamalarında %9.5 gerçekleşen sınırlı azalışa karşın, bankalarca kullandırılan ihtiyaç kredileri hacminde%81'lik artış oluşmuş.

Yine BDDK verilerine göre, bankalar tarafından kullandırılan ihtiyaç kredisi Ocak 2014'te 86.7 milyar lirayken, bu rakam Nisan 2016’da 312 milyar liraya yükselmiş. Bireysel kredi kartı hacmi ise aynı tarihler arasında 84.1 milyar liradan 78 milyar liraya inmiş. Takipteki tüketici kredileri ve kredi kartları takibe düşenleri sayısı; kredi kartı borçlu sayısı 1.963.502 kişi, kredi borçlu sayısı ise 1.670.348 kişiye ulaşmıştır.

Hesapkurdu.com verilerine göre, borcunu kapatmak ya da birleştirmek isteyen tüketiciler en çok 10.000 TL’lik bir kredinin 36 ay vadedeki şartlarını merak ediyor. Kredi şartlarını araştıran ve başvuruda bulunanların %75’ini erkekler oluşturuyor. Öte yandan toplam talebin %40’ını ise İstanbul, İzmir ve Ankara oluşturuyor.

Borç döngüsünden çıkmak ve özgür kalmak için her şeyden önce bir finansal bilince ve borç farkındalığına sahip olmamız gerekiyor. Yüksek borç altındaki insanlarda sıkça görülen “görmezden gelme”, “ilgilenmeme” tepkisi ise bunun tam tersi. Bankalardan gelen telefonları açmamak, ekstreleri okumamak, borca ve çözüme ilgi göstermemek, bunların tümü birer finansal inkârdır ve sadece içinde olduğumuz çukuru daha da derinleştirir.

İyi ya da kötü bir sebepten dolayı borç alınabilir. Uzun veya kısa sürede bu borç ödenebilir de. Ancak bunun için, mevcut durumu görmezden gelmek yerine, tedbir alınmazsa sonuçların ne kadar vahim olacağını bilmemiz ve sorumluluk alarak bir ödeme planı yapmamız şart.

Bireysel borç krizlerinin kısır döngülere dönüşmesinin altında yatan en güçlü sebep, işte bu farkındalığa sahip olmayışımız.

Sözün özü; başkalarının tasarruflarını tüketerek, ne zamana kadar daha yaşayabiliriz?

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..