Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '11

 
Kategori
Mizah
 

Boyum Uzadı Da Ne Oldu!

Boyum Uzadı Da Ne Oldu!
 

Otobüse binilir, tüm koltuklar dolu olduğu için arkaya doğru ilerlenir. Bu sırada kafanı ne kadar tutmaç (ayakta kaldığında yere düşmeden durabilmene yardımcı olan şey, genelde plastikten yapılır) varsa hepsine vurursun. Sonra da söylenirsin: Off boyun uzun olunca da bir dert yeaa! 

Boy konusu çocukluktan başlayıp ergenliğin sonuna kadar sürekli sorun edilen bir şeydir. Önce kızların boyu erkekleri geçer, erkekler burulur, içlerine kapanırlar. Sonra erkekler uzamaya başlar ve kız arkadaşlarına bu konuda saçma espriler yapmaktan da geri kalmazlar. “Yer cücesi” ve “Aşağıda havalar nasıl?” favori sözler olarak kullanılır. Ama bu konuda dönen en acımasız muhabbet hemcinsler arasında yapılan boy karşılaştırmasıdır. İnsanlar bu konuda çok garip davranabiliyorlar. Boyun kısaysa zaten bittin sen. Sınıfının basketbol takımına girip okuldaki kızlara hava atma gibi bir şansın yok. (Çok sığ bir bakış açısı olabilir bu.) Boyunun çok uzun olması da “zürafa” damgası yemene neden olur ki lise çağındaki birisiyle “tipe bak lan zürafa gibi, sen bu boyla kız falan bulamazsın” diye dalga geçmek zaten o dönemlerde hassas olan duyguları iyice çöplüğe çevirebilir. “Bizim çok uzun boylu bir arkadaş vardı, bir gün dizlerini kırıp geldi okula” şeklinde örnek verebileceğim bir olay yaşamadım gerçi ama zürafa gibi boyu olmasından hiç de memnun olmayan birçok insan gördüm. Burada görmüş geçirmiş bir insan rolüne girip “her şeyin aşırısı fazla tabii” gibi bir cümle kurmayacağım. “Kimsenin boyu da ilgilendirmiyor beni açıkçası” diyerek aymaz bir insan olmayı tercih ediyorum. Sonuçta herhangi bir Nazım’ın, Ayşe’nin ya da Ziya’nın boyunun 1. 70 m olmasının bana salt bir faydası yok. 

Burada “boyumun 1. 85 m olması için neler yaptım şimdi onu anlatacağım” da demeyeceğim. Boyum da kendi kendine oldu işte. “Bir sabah kalktığımda boyum 1. 85 m olmuştu” diye başlayan fantastik hikâyelerim de yok tabii ki. Zaten tüm hayatım boyunca yaşadığım tek fantastik olay gittiğim berberin saçımı bir kere de olsa istediğim gibi kesmesidir. Sonra saç uzayınca bir anlamı olmadı tabii ki bu olayın. Ama yine de bu olayı her hatırlayışımda yüzümde bir tebessüm belirir, Osman Abi’nin (Osman Kuaför Salonu’nun sahibi ve saçları biçimlendirmekle görevli insanı. Yani kendi işinin patronu) elini öpmek isterim. 

Peki, boyumun bana bir faydası oldu mu bugüne kadar? Aslında pek yok. Beden eğitimi dersinde boy sırası yapıldığında son sıralara kalmıyordum, belki böyle bir yararı oldu sevgili boy ölçümün. Çünkü eğer sonlarda olsaydım, “sağdan say” komutu verildiğinde, “bana kaç numara gelecek acaba?” diye meraktan ölebilirdim. “Ya sayıyı yanlış söylersem?” stresi beni esir alabilirdi. Düşünsenize üçüncü sırada olup “üüüüç” diye bağırmak var, bir de sonlarda olup “yirmi sekiiizz” demek var. Oradaki yirmi sekiz sayısı sadece bulunduğun sırayı ifade eden bir şey değil. “Benden önce yirmi yedi kişi var” demek. “Bana sıra gelene kadar yirmi yedi kişinin keyfini bekledim” demek. Ki başkası tarafından bekletilmek şu hayatta en çok sinir olduğum şeyler arasındadır. Beden Eğitimi dersi de bunun hemen arkasından gelir. 

Bir de “boyun uzun olacağına aklın uzun olsun” diye bir laf vardır ki ben hayatımda bu kadar zorlama bir şey duyduğumu hatırlamıyorum. Bu lafı, boyu kısa olan birinin, artık insanların boy konusunda üstüne gelmesiyle bunalıp söylediğini düşünüyorum. “Aklın uzun olsun” derken de “bakın benim boyum kısa ama hepinizden de akıllıyım” diye şımarıkça bir tavır takınmış bence. Bu lafı duyan insanlardan birinin de altta kalmamak için “akıl yaşta değil baştadır” dediği konusunda bir hipotezim var. Tabii bu laf da söylenince konu farklı yerlere sapmıştır. Umarım “sakla samanı gelir zamanı” sözü de bu muhabbetin sonunda çıkmamıştır. Yoksa gerçekten “bu kadar ilginç insanları neden tanıyamadım!” diye hayıflanıp durabilirim. 

Tabii koca otobüsün içinde, o kadar insanın önünde kafamı bir oraya bir buraya vurup komik duruma düştüğüm için yolculuk boyunca hayıflanıp durdum. Hatta bir ara, demek o kadar hayıflanmışım ki yanımdaki amca kolumu dürterek “boş ver oğul, sana kız mı yok?” falan dedi. “Yaa ama şimdi öyle değil o!” diye konuya girecektim ama vazgeçtim. Amcaya gülümseyip “he dedem benim ne güzel söyledin yaa!” diyip elini öptüm, konuyu kapattım. Özel hayatımı amcaya anlatacak değildim. 

 
Toplam blog
: 6
: 607
Kayıt tarihi
: 26.01.11
 
 

Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü'nde okuyorum ve bölümü çok sevdiğim için hiç ayrılasım gelmiyor. ..