Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '11

 
Kategori
Spor
 

Bu gurur Fenerbahçe'nin

Hiç bir şampiyonluk kolay olmamıştır ama hepsinin de bu sene Fenerbahçe'nin elde ettiği kadar zor olduğunu söylemek imkânsız.

Tarih, çok değil bundan 5 ay öncesini, 12 Aralık 2011’i, saatler de 21.00’i gösterdiğinde Fenerbahçe, liderin dokuz, ikincinin ise dört puan gerisinde bulunuyor ve bu aşamada sarı lacivertliler şampiyonluk umutlarını bir başka bahara bırakmaya hazırlanmanın yanı sıra hemen arkasından gelen rakipleri tarafından da geçilme endişesi taşıyordu.

Bu tarihe kadar gösterilen performans o denli kötüydu ki artık kadronun iyiliği bile para etmiyor, tüm yabancı oyuncular eleştiriliyor ve teknik direktör Aykut Kocaman’ın sezonu tamamlayamayacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu. Işin kötüsü de sarı lacivertliler henüz dibi görmemişti.

Her sezon “artık zamanı geldi” sloganıyla maçlara başlanan ve ardında 27 senelik bir hasret barındıran Türkiye Kupası’nda sonuç yine hayal kırıklığı olurken Istanbul’da Bucaspor’a, deplasmanda da Yeni Malatyaspor’a mağlup olmak tabiri caizse tüm Fenerbahçelilerin aklını başından almıştı.

Yeni Malatya’dan Yeni Fenerbahçe’ye

Malatya dönüşünde Fenerbahçe kafilesi havaalanında hiç beklemediği bir durum ile karşılaştı. Zira havaalanındaki bir grup Fenerbahçeli her şeye rağmen takımlarını alkışlayıp, onlara moral vermek için oraya gelmiş: belki kendileri inanmasalar da en azından futbolcuları bir şeylere inandırabilmek için lehte tezahüratta bulunmuşlardı.

Sezonun ilk yarısı tamamlanıp takımlar devre arası kamplarına girerken Fenerbahçe için şampiyonluk pembe bir hayalden başka bir şey değildi ama tüm camianın hemfikir olduğu bir düşünce vardı ki o da hiç bir zaman pes etmemek.

Fenerbahçe’nin Antalya kampında neler olduğunu Aykut Kocaman ve futbolculardan başka kimse bilmiyor ancak, sezonun ikinci yarısının başlamasıyla birlikte tüm oyuncuların performansını artırması ve bunun Santos, Christian, Yobo veya Stoch gibi isimlerde neredeyse onları bambaşka oyuncular yapacak kadar yüksek olması ortaya eskisiyle ilgisi olmayan yepyeni bir Fenerbahçe çıkmasını sağladı. Üstüne üstlük bu yeni Fenerbahçe, şüphelerin aksine bir türlü aksamadığı gibi futbolcular her geçen hafta daha uyumlu görünüyor, takım her hafta biraz daha üzerine koyarak yoluna başarıyla devam ediyordu.

Nisan ayına gelindiğinde Fenerbahçe sezonun ikinci yarışındaki tüm maçlarını kazanmış, rakiplerinin de üst üste puan kaybetmesiyle iyice morallenmiş ve tam anlamıyla şampiyonluk havasına girmişti. Fakat rakip Trabzonspor da en az Fenerbahçe kadar istekli olduğundan sarı lacivertlilerin mutlu sona ulaşması için sezonun ikinci yarısında neredeyse hiç puan kaybetmemesi gerekiyordu; nitekim öyle oldu.

Başarının Mimarları

Fenerbahçe’nin bu seneki tarihi başarısı Malatya dönüşünde takımını alkışlarla karşılayarak başarının tohumlarını eken taraflarların, devrearası kampı ile bu tohumları filizlendiren Aykut Kocaman’ın ve ikinci yarıdaki eşsiz performans ile bu filizleri kocaman ağaçlara dönüştüren sarı lacivertli futbolcuların ortak eseri; dolayısıyla bu taraflar bugün şampiyonluğu ne denli sahiplense ve birbirleri ile ne denli övünse az.

Bugün Fenerbahçe’nin başarısının ve sevincinin büyüklüğünü anlamak için sadece 17’de 16 yapmayı değil 12 Aralık 2011’i ve Yeni Malatyaspor maçının son düdüğünün çaldığı anı, bunların yanı sıra 16 Mayıs 2010’u ve 14 Mayıs 2006’i, hatta maalesef bir Türkiye gerçeği olan Fenerbahçe’nin yalnızlığını da göz önüne almak lazım.

Fenerbahçe’nin 18. şampiyonluğunda aslan payı tartışmasız Alex’in ama Trabzon’da kurtardığı penaltı ile Mert’in, sayısız maçta kalesinde devleşen Volkan’ın, Gaziantepspor maçındaki Santos’un, Sivasspor maçındaki Yobo’nun, Karabükspor maçındaki Lugano’nun, Antalyaspor maçındaki Gökhan’ın, IBB maçındaki Stoch’un, Trabzonspor maçlarındaki Mehmet Topuz ve Dia’nın, Sivasspor maçındaki Selçuk’un, Galatasaray maçındaki Semih’in ve sayısız maçtaki Niang’ın da bu şampiyonluğu kaptanları kadar olmasa da doğrudan etkilemediğini kim iddia edebilir?

Sonuçta geçmişte hep takım olamamakla eleştirilen Fenerbahçe bu sezonu takım olarak başarıyla ve muhtemelen benzerine az rastlanacak bir grafikle tamamladı. Evet, 34 hafta sarı lacivertliler için çok zorlu ve yıpratıcı geçti ama uğruna verilen savaş ne denli çetin olursa, sonunda yaşanılan zaferin sevinci de o denli büyük olduğudan bugün hiçbir Fenerbahçeli’nin sezon boyu yaşananlara üzüldüğünü sanmıyorum, bilakis sene içinde yaşanan her üzücü olay onlar adına sezon sonunda büyük bir mutluluğa dönüştü.

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..