Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

14 Ocak '16

 
Kategori
Siyaset
 

Bu muhalefet seçmenine daha çok umutsuzluk yaşatır…

Bu muhalefet seçmenine daha çok umutsuzluk yaşatır…
 

Yıllardır girdiğiniz her seçimi kaybettiniz. “Biz nerede hata yapıyoruz?” diye kendinize sormadınız? Soranları partiden atmaktan başka bir eyleminiz olmadı. Şunu iyi bilin ki vatandaşın gözünde her gün hızla tükeniyorsunuz. Hiç kimseye umut olamıyors


Bir mutfak düşünün.

Birbirinden lezzetli yemekler yapmak için her türlü araç ve gerece, baharatlara ve yemeklerde kullanılacak tüm malzemelere sahip olsun.

Bu mutfağın erzak deposunu, soğuk hava deposunu, raflarının her çeşit yemek malzemesi ile dolu olduğunu düşünün…

Etinden, sütüne kadar…

Acısından tatlısına kadar.

Ama gel gör ki, işin başında ki aşçı bu kadar imkânla ortaya yemek çıkaramıyor, heyecan uyandıramıyor, ürettiğini satamıyor…

Bizim ülkemizde ki muhalefetin durumu aynen bu aşçı gibi…

Bir muhalefet için olması gerekenden daha fazla siyasi malzemeye rağmen, her ne hikmetse bizim muhalefetten ses çıkmıyor.

Malzememi istiyorsunuz? Bakın neler oluyor bu ülkede?

Ülkemizin güneydoğusun da adeta iç savaş yaşanıyor.

İnsanlar evini, yurtlarını terk ederek cumhuriyet tarihin en büyük göçünü yaşıyorlar.

Bölgede her ev mevzi olmuş, silah deposu olmuş…

Ülkemizde sağ göz sol göze düşman edilmiş. Bu yetmezmiş gibi mezhep ayrımcılıkları da bir yandan körüklenmektedir.

Yargıya olan güven kaybolmuş

Eğitim desen hızla bilimsellikten uzaklaşmakta, güneydoğu da on binlerce öğrenci ve binlerce öğretmen okullarına gidememektedirler. Üniversitelerde öğrenciler kayıtlarını dondurarak memleketlerine geri dönmektedirler.10 bin civarında geri dönen bir öğrenci kitlesinden bahsediliyor.

Tarımda sorunlar bir türlü çözülmüyor, tam tersine büyüyor. Büyüdükçe dışa bağımlığımız hızla artıyor.

Toplumun genelinde derin bir mutsuzluk ve umutsuzluk hâkim.

İnsanlarımız önlerini ve yarınlarını göremiyorlar.

“Çözüm Süreci” sonunda bölünmenin eşiğinde geldik ve bölünmemek için mücadele ediyoruz.

Her gün şehitler vermekteyiz.

Her gün birkaç ocağa ateş düşmekte analar gözyaşlarında boğulmaktadırlar.

“Barış olsun, çocuklar ölmesin” diyenlerin vatan haini “Asalım, keselim, hadlerini bildirelim” diyenlerin vatansever sayıldığı akıl almaz bir düzende yaşıyoruz.

Demokrasi, anayasa, hukuk hepsi askıda...

Gazeteler tek ses olarak vuracakları hedeflere aynı anda kilitleniyorlar.Baskı, şantaj, hakaret, sindirme, had bildirme gazetelerin ve siyasetin tarzı olmuş.

Ülkede huzur yok, problem çok…

Dış politika Allah’a emanet…

Dost yok düşman çok! 

Bu yaşananlara rağmen ne CHP’den ne MHP’den herhangi bir tepki olmadığını görüyoruz. Daha ne olmasını bekliyorsunuz? İş işten geçtikten sonra Salı günü grup toplantılarında masal anlatmayı mı planladınız? Daha hangi felaketleri bekliyorsunuz?

Bırakın vatandaştan oy almanın hesaplarını, doğru bildiğiniz politikalar için siyaset yapın. Yoksa yarın çok geç olacak.

Bakın, iyi bakın! Bu ülkenin güneydoğusunda savaş var, iç savaş var. Tabut tabut şehitler gelmekte. Şehirler yakılıp yıkılıyor.

Sadece Diyarbakır valiliğini ziyaret etmekle hepimizin bildiği yaşanmışlıkları bir daha bize anlatmakla bize dokunamazsınız.

Lütfen koltuk kavgasını bırakın. Söz konusu vatandır. Vatanın bölünmez bütünlüğüdür.

Yıllardır girdiğiniz her seçimi kaybettiniz.

“Biz nerede hata yapıyoruz?” diye kendinize sormadınız?

Soranları partiden atmaktan başka bir eyleminiz olmadı.

Şunu iyi bilin ki vatandaşın gözünde her gün hızla tükeniyorsunuz.

Hiç kimseye umut olamıyorsunuz. 

Hiçbir koltuk kimseye baki kalmamıştır.

Bırakın koltuğu vatanı düşünün…

Şöyle dönüp yıllar öncesine baktığımda ve bu gün rahmetle andığım siyasetimizin gerçek liderlerinden, Süleyman Demirel, Alpaslan Türkeş, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Turgut Özal’lı dönemler halkın kendisini en iyi hissettiği dönemlermiş diye düşünüyorum.

Bu liderler, ülkedeki herhangi bir yanlışı gördüklerinde iktidarı temelinden sarsacak muhalefetler yapar ve yanlıştan döndürürlerdi.

Her eleştirileri çözüm önerileri ile olurdu.

Halkın ezbere bildiği günlük siyaseti grup toplantılarında bir daha anlatmazlardı.

O toplantılarda çözüm önerileri ile birlikte seçmenlerinin heyecanlarına tavan yaptırırlardı.

Her söylemleri seçmenlerinin ruhuna dokunurdu. Heyecan uyandırırdı. İstikbal vaat ederlerdi.

Geçen Salı günü, Anamuhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu “demokrasinin ilk adımı vatandaşın ülkeyi yönetenleri sorgulamasıdır”  diyerek topu vatandaşa attı.

Peki, sormazlar mı size; “biz sorgulayacaksak, siz ne iş yapacaksınız?”  

Vatandaşın tek başına yapacağı bir şey yok.

Vatandaş yolunda gitmeyen bir şey varsa bunun sorgulamasının muhalefet tarafından yapılmasını bekler.

Bizde muhalefet ne yapıyor, arada bir soru önergeleri vererek görevlerini yaptıklarını sanıyorlar.

Bırakın mecliste bunların konuşulmasını, bu ülkede sınırsız siyasi malzemeden bahsediyoruz. Bu malzemeleri kullanarak halkın karşısında insanların ruhlarını titretecek, yanlış yapanları düşündürecek ne yaptınız?

Halkın önünde bile konuşamayanların, sorgulayamayanların mecliste kurulan komisyonlarda cılız sesle konuşmalarının hiçbir anlamı da yoktur.

Hiçbir iktidar sorgulanmaktan hoşlanmaz, buna fırsatta vermek istemez. Peki, muhalefet partileri yanlış buldukları, gördükleri kararları yüksek sesle sorabiliyorlar mı?

Tabi ki bunun cevabı “Hayır’dır.

İster CHP olsun isterse MHP iki partide seçimlerde aldıkları yenilgilerin yorgunluğunu ve şokunu üzerlerinden atamamışlar. Seçim sonrası sergiledikleri “Tükenmişlik” duygusu her geçen gün biraz daha kendisini hissettirmektedir.

Bunu anlamak için sadece gurup toplantılarına bakmak kâfidir.

Sadece geleneksel Salı günü eleştirileri ile günü kurtarmaya bakıyorlar. Seçmenlere ve parti içi muhalefete ayıp olmasın diyerek iktidarı değil de Cumhurbaşkanını eleştiriyorlar…

Doğal olarak vatandaş muhalefeti sorguluyor.

Gerçi sorgulayacak muhalefet partisi de kalmamış ya..

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…

Ali Galip AKYILDIRIM

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..