- Kategori
- Şiir
Bu Payitaht kimin ?
netten alıntı
hayat izin/ kaç çap eder çocuk?
kaç oda, kaç kardeş, kaç lokma
gece düşünde sayfa sayfa yazdığın
sabaha kalemsiz çıkan
ayaklarındaki adım atma cesaretin
ne değişti ne değişir?
yeryüzü şarkın nasıl şimdilerde
kaç yeşil, kaç mavi, kaç siyah
kaç bardak su, ne kadar balık…
mevsimlerini süsleyemeyen siyah ağacında
üç cemrenin sevgisizliği
ayak bastığın zaman geçmişte
yaşama saplayamadığın gelecek
fay kırığında kaldı
yıllar mı uzun yollar mı?
at yoksa nalı neyler el!
havada demlenen acı yel
hüzün kesmelerine bırakır yüzünü
açmazların
ve de coğrafyan cezan mı senin?
suskun ateşinde uyuşurken beynin
yüreğine kilitlediğin
iç iniltindeki söz yorgunluğunu
son solukta da olsa boşalt dışarı
/küçük sesler birleşmeli
günü geceden düşürmeli/
kanatan masalların dursun beri
inatla gerçeğe yürü
ayaklarını, unutulan hayatlar adına sürü
yılma/ ki bakışlarına katılsın yarın
ve haykır “orda kimse yok mu?”
insanlık adına…
çölü yaratanlara ilk tokat olsun bu
sonra bir daha, daha daha…
“gitmesek de görmesek de” değil!
bir bütünün yarımı
gelmeye can attığımız, tanıdık bir şehir
canlı bir sokak yüzü kadar
yaşanır olmalı oralar…
bir tek sen değilsin
dağın çığından kurtulacak olan
tek celseye sığmaz bu kadar tabut
gittiler/ her şeyden çok sevdiklerin
ölümün tohumunu ekenleri
unutma ve susma yasını
söğüt dalı gibi eğilme
kırılmalı bir yerinden bu yazgı
çığlığın yankısından açılırmış, kırk kapının kilidi
soğuk toprakta ölüler de konuşuyor şimdi
bu payitaht kimin?
bırak, onlar bulsun cevap anahtarını
aynı gemide olduğumuzu anlarlar belki
Hâdiye Kaptan
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.