Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '07

 
Kategori
Kitap
 

Budalaca aşk ifadeleri

Budalaca aşk ifadeleri
 

Uğruna nöbetler geçirdiğim bir eserin yakasını ''Budalanın Tekiymişim'' isimli tek bir yazı ile bırakacak değildim. Elbette bazı kitaplar sayfalar verilerek, sözler seçilerek bölünemez ''BUDALA'' da onlardan biridir benim için. Ama içinde barındırdığı budalaca aşk ifadeleri anlatılabilirdi. Ve ben affınıza sığınarak bazı paragraflarda; çarpıcı bulduğum nice diyalog içinden aşk üstüne bir diyalog ve birkaç söz kullandım. Niyetim eseri parçalamaktan ziyade yazımın bütünlüğünü korumak ve daha iyi anlaşıla bilmektir. Elbette eser salt aşk anlatan bir eser değil. Gruplamaya kalksam sanırım en az 8 yazı daha çıkar.

İnsanlar ''AŞK'' ı anlatırken birçok ifade kullanırlar. Dostoyevski ''BUDALA'' da karakterlerine, bunların içinden birçok ifade çeşitleri kullandırmış. Belki benim göremediğim bir aşk da vardır eserde ama görebildiklerimi paylaşmak isterim.

Bazen ''Aşk'' aslı sandığına ulaşamayıp, ulaşa bildiği bir başkasından nefret etme ifadesiyle çıkar karşımıza. Elinin altındakine acı çektirdikçe beyninin içindekine olan umutsuzluğunu bastırır kişi. Yani beynindeki kendine ur’ken kendiside elinin altındakine ur olur. (Ya da ramak kala içindeki nefreti yakınındakine kusmaya, o fırsatta kendinden alınıverir).

Bazen ''Aşk'' karşımızdakinin kesinlikle önce güzelliği veya yakışıklılığı karşısında bizi büyüleyen şeydir. Umutsuz değildir kişi ama pek de umut diyemez içindeki fırtınalara. Hüzne benzer sevinçler, gel-git ler ve hatta gelememeler gidememeler yaşayarak ifade eder aşkını.

Bazen, senelerce sever insan tutkuyla, aşkla… Onun uğruna her şeyi yapa bileceğini düşünür. Bir gün. Ansızın. Bir de bakar ki ruhuna hâkim olan kadın anlamadığı bir sebepten (o sebep ne acı ki aşk değildir) kendisinin oluvermiş. Ruhsuz bir beden! Kendisinin olduğunu sandığı şeyin aslında kendisinin olamayacağını anladığı zaman hırsla bu sevdiği kadını döverek ifade eder aşkını. İşkence ve zulüm kadına değildir bizzat kendisinedir ve der ki;

''Ben olmasaydım kendini çoktan suya atardı. Belki benden sudan korktuğundan daha çok korktuğu için suya atmıyor kendini. Kendine kötülük etmek istediği için benimle evleniyor.''

Aşkın budalaca ifadeleri bazen ifadesizlik ya da ifade güçlüğü olarak gösterir kendini. Belki de Prens’e: ''Eğer bütün olanlardan sonra köşkümüze gelerek beni şaşırtmaya niyetiniz varsa, sevinenler arasında beni bulamayacağınıza inanın.'' Derken 20’li yaşlarında ki genç bayan, ondan başka hiç kimseyi görmek istemediğini ve ondan başka hiç kimseyi sevemeyeceğini ifade ediyordu.

Ve AŞK belki de iki kişi arasında yaşanan, öylesine gibi görünen bir diyalogla öyle bir ifade eder ki kendini:

''Prens olduğun halde Rogojin’in kadının alacak kadar âşıksın?''

''Sizi Rogojin’in kadını olarak değil, namuslu bir kadın olarak alıyorum Nastasia Filibova!''

''Ben miyim namuslu olan?''

''Evet siz!''

''Bunlar sadece masallarda olur sevgili Prens. Bugün herkesin aklı başında. Bunların hepsi birer saçmalık. Sana bir dadı gerekirken nasıl evleneceksin?'' Bazen de kişi istediği, tüm ömrünce arzuladığı mutluluğun diğerinin mutsuzluğu olacağı korkusuyla(korkulan şey geçmiş olsa gerek) önce kendinden vazgeçerek ifade eder aşkını. Merhametli ama sadistçe, tutkulu ama umarsız, özlem dolu ama görmek görünmek istemez, özverili ama mazoşistçe yaşanan ve yaşatılan bir aşktır bu. Bazı hislerin orta düzeyi olamıyor maalesef. Belki de ''YÜCE AŞK'' böyle bir şeydir.

Şimdi, hangi aşk ifadesinin hangi budalaya ait olduğunu öğrene bilmek için eseri okumaktan başka çıkar bir yolunuz olmayacak. Eğer çoktan okumuşsanız bu yazım sizin için daha iyi anlaya bileceğiniz şeyler ifade edecektir.

SAYGILAR

LAVİNYA

 
Toplam blog
: 80
: 1765
Kayıt tarihi
: 14.05.07
 
 

1975 ANKARA DOĞUMLUYUM, 15 YAŞIMDAN BERİ YAZARIM(yazmak fiilinin geniş zamanlı kullanımıyla) evli..