Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '17

 
Kategori
Deneme
 

Buğday Tanesi..

Buğday Tanesi..
 

Selam eder körpem, morca dağlardan..


"Bir buğday tanesinden,
bin bereket getiren..
Tetikte şehvetle ürperen umut
diri bir kadın memesidir..
Emersin emersin,
çıldırır mavzerde mermi!..

Ve gözlerin,
patlayan bir mayın cehennemi..
Dağlar davranıp doğrulanda,
su,
azgınlık çağına varanda,
Filiz dal ucunda sır.."

 

{ Orhan Kotan - Buğday Tanesi }


. . .

 

Olmuyor işte bazen..

Gülüşlerle başlayan günlerin toplamının, yıl ettiği zaman dilimleri gerinde kalıyor, e biraz da ağlayayım madem diyorsun. Ağlayabiliyor musun?.. Umarım! Ağlamak böyle zamanlarda güzel şey. Bunu çok kişi demişti. Senin dilinden konuşalım, biraz da kendi bildiğim dil olsun bu; Yılmaz Odabaşı olsun, O da demişti. Dememiş miydi? "Ağlayamaz herkes, ağlayabilecek kadar büyümek gerekir. Dünya ise küçüklerin.." dememiş miydi Odabaşı? Demişti işte güzellik..

Sen şiirlerde, ben şiirlerin peşinde ufak, ukala kendini bilmezler iken demişti hem de. Sen o günlerde belki kendince en güzel tanımları yapıyordun ağlamanın saçmalığı üzerine. Ağlamıyordun, ağlamayı belki taaa o zamandan biliyordun. Sen şimdi küçük müsün? Sen küçük değilsin be güzellik. Senin gördüklerini yıllarca yaşayıp olayın sonunda ben niye daha ölmedim diyen insanlar var... Sen büyüksün güzellik..

Dünya kimin?

Ölü insan bedenlerine leş adının takılabildiği bu günlerde ölmeyen bedenlere en güzel isimleri sen taksan? Versen bir isim, sonra da dönüp baksan. Yeminler olsun ki daha en ufak çocuk olduğun günlerde babanın gözlerine bakınca hissettiğin mutluluğun tekrarı seni bırakıp giden değil. İkinci baharının ikinci güzünden bir sonraki olması lazım. Tek bahar yaşadın, iki güz gördün. İkinci bahar nerede? Kafanı kaldırırsan, önünde bir yerlerde olması lazım..

 

Bekle kar altında kalan, buğday tanesi,
Yine onun sularıyla, yeşereceksin..
Gözyaşların çare değil, ağlama, büyü.
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin..

 

Ağlamayı başardığın bir gün bir kişi bile çıkıp diyemez ağlama diye. Ya bilmiyordur, ya da bunu bir başarısızlık olarak görüyordur. Bir doluya tutuldun belki de kardan öte, sesindeki çatallık burada şahidim olabilir. Varsın kenara çekilsin şahitler ve gözyaşları, bir kez olsun başını kaldırdığında ötende kalan keşkelerden gözünü alabildiğin sürece o kar taneleri hala senin. Kar işte, gün oluyor fırtına olup suratına çarpıyor ve bir gün olması gerekiyor ki ikinci baharda eriyip senin omuzlarına sarılan olsun..

 

Korku kar eylemez bir kez, yola düşene,
Sen bir aşkın içindesin, yaşayacaksın..
Dört yanını börtü böcek, sarsa ne çıkar?
Toprağa sıkı sarıl, baş edeceksin..


Korku!

Senin ebedi ecelin gibi bir şey. İçindeki edebiyat sevdası ile ebedi bir yolculuğun içindesin. Sana hayatının en büyük cesaretini vermiş yazarlara, şairlere sırtını çevirip korkmayı seçiyorsun. Keşke birisi çıkıp sana korkunun o kadar salt sevgi teması altında aslında çoktan eskidiğini, söküp atamadığın ve birazını da kendin yarattığın o korkunun seni nerelere götürebileceğinden bahsetseydi. Sen dinlersin onları. Hatta sen şu an yalnızca onları dinlersin..

Sen hangi aşkın içindesin?

Sen çok eski bir aşkın içindesin, bunu da bal gibi biliyorum.. 
Ama işte ölen insanlığın biraz daha geç ölmesi adına senin yaşaman lazım. Kimin için yaşayacağını sen seç kendini de unutmayarak..

 

Her yanında allı morlu,
Güller açar türlü türlü,
Bu fırtına dünden belli,
Başedeceksin..

 

Yaşa!.. Yaşa!.. Yaşa!.. 

 

08.Eylül.2017
Kerem Porazan

 
Toplam blog
: 59
: 14527
Kayıt tarihi
: 17.12.09
 
 

İmgelemelik 'ten düştüğü 6.Mayıs.Bindokuzyüz... ~ fi tarihinden bu yana; Sonsuzluk 'da insan.. Yüre..