- Kategori
- Aşk - Evlilik
Bursam ve Sen
Bu gece seninle dolu tüm anıları alıp yanıma düştüm sokaklara .Tarih 12 temmuz 2004. Beraber gittiğimiz her yeri bir bir ziyaret ettim. Temmuzun o kasvetli sıcağı yoktu içim ürperdi. Tüylerim diken diken dolaştım sokaklarını Bursa’nın. Bir ölüm sessizliği kaplamıştı tüm meydanları, kendimi parçalara ayıramadım bir türlü Heykelde aşklar kursuna dizilmiş, aşıklar esir. Bu kent bu kadar sessiz miydi sen varken de? Bilemedim sevgili. Alın gidin korkularımı istedim kendimi hiç bukadar çağresiz kan revan içinde yârimin peşinde savunmasız hissettirmemiştim bu ulu şehirde,
Huzurum kaçtı ve ben de bir kaçak gibi hızlı adımlarla uzaklaştım Heykelden. Ulucami’nin önünde ki taş sokaktan inerken Cumhuriyet caddesine bin yıllık eski hanların içinde o çok eskilerden gelen aşk sözcükleri çalındı kulağıma. Net değildi ama belki benim sana söylediklerim de vardı içlerinde hırslarınmı kurbanıydım bu sehirde yoksa korkularrınmı anlayamıyordum bir türlü gözümde canlandı bir anda setbasında ellerime sımsıkı sarılışın ve o beni benden alan gözlerin
Ne kadar da aşık gözlerle bakıyordun bana. O bakışlardan ürküp hızlıca attım kendimi yola, yol üzerinde gördüğüm ufak ama yüreği kocaman o küçük su satan çocuktan aldığım suya dayadım dudaklarımı kana kana su içtim. Meğerse biraz önce bizi izlerken yakmışım ciğerlerimi... Sonra oturup bir bankın üstüne bir sigara yaktım. El ele yürüdüğümüz o günler geçti gözlerimin önünden. Yok yok meraklanma çöpçüler iş başında neyse ki. Birazdan silip götürecekler tüm hatıraları...
Sana giderken söylemiştim alışamam sensizliğe diye. Dinlememiştin, bak iyice oturdu şakaklarıma Uludağ’ın beyazı. Gözlerimin kahvesi griye keser oldu. Oysa bu gözler maviye aşıktı gözlerimi kısıp bakıyorum uzakta bir siluet gibi geçen insanlara. Hiç biri sen değilsin biliyorum. Sen olsan tanırdım duruşundan, yürümenden, hissederdim kilometrelerce uzaktan bile kokunu... Takılmıyorum o yüzden tanıdık biri olmuş olmamış. Ki tanıdık birine hele bizi bilen birine rastlama olasılığından nefret ediyorum. Seni soruyorlar,sen yanımdayken kokunu alan ağaçlar kuşlar ve insanlarım. diyemiyorum diğer yanım çağlayan nehirlerine set dizip, kurutup tüm sahralarımı, sayfalarca şiirimi ateşe verip gitti diyemiyorum.
Gidilecek ne çok yer var bu kentte seninle birikmiş. Şimdi kalkıp her birini tek tek ziyaret etme vakti. Kiminle ellerimiz değmiş. Kimin de gülümsememiz kalmış. Bazısında sarılıp ayrılmaya meylettiğimiz anlarımız. Hep gitmeye öykünmüş küçücük yüreğin her köşe başında. Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı kalmış. Ah bursam ah şimdi eksik bir adamın sırdaşı yorgun taş yığını... Ah gençliğimi ellerinden kayıp düşüren. Ah beni koca ahlara yoldaş eden şehir. Ne kadarım kime kalmış neler kendime... Ve ne kadar herkes olmuşum sana... Neredesin sevgili? Dön nasıl kimle nerdeysen dön yalvarırım beni biraz sevdiysen dön sevgilim Hangi koca tarihi olan kentin temmuz sıcağında tutuşuyor bedenin, benim bedenimde diken diken ürpertisi hasretin. Senin ellerin vardı kıyamadığım öpmeye... Sahi nerede şimdi ömrüme ömür eken gözlerin ve bana hayat olan sözlerin...
Kulağımda bir melodi anılar diyor coşkun abi yıllarda geçse üstünden bilki sevgili insan diğer yarısından asla vazgeçmez ve bilki can özüm bu ruh bu bedende var olduğu sürece sana dolacak seni arayacak bu gözler ve unutma diğer yanım kiminle yaşarsam yaşayayım bu şehirde aklımdakiyle (yani seninle )yaşlanacağım
Rumuz: gulendam
NOT: MAHFEL SETBASI