- Kategori
- Haber
Burunlarını sıkacaksın, ağızlarına boşaltacaksın…

Çilingir sofrası, ama biraz fazla lüks galiba... Ama muhabbetçileri bekliyor...
<ı>ı>
Başbakan, bilinen davranışı ile kürsünden konuşuyor…“Sen iç… Bırak içmeyecekler de içmesin. İlla ki seninle tokuşturmam mı gerekir? Asıl mahalle baskısı, içki içmeyenlere yapılıyor.”
Hani karga olsam, katıla katıla güleceğim. Ama karga olmadığım ve bu sözleri de Başbakan söylediği için üzüldüm doğrusu…
Karga olmadığıma mı üzüleyim, gülemediğime mi?
Deler ya “Bir kahkaha, bir kilo pirzola yerine geçer” diye…
Şu günlerde pirzola yiyenimiz oldukça azaldığı için gülmeye, hem de katıla katıla ihtiyacımız vardı, çok işe yarayacaktı. Ne yazık ki gülemiyoruz…
Başbakan, acaba diyorum hangi içkili sofrada içki içmeyenlerin burnunun sıkılıp içkinin boğazlarına aktarıldığını gördü ki? Hani “İçki içenleri dövdüler, içkili yerleri bastılar, belediyelerimiz içki ruhsatlarını yenilemediler” dese, bak ona bir şey demeyeceğiz, yaşadık bunları…
Dahası…
Acaba diyorum içki içmeyen ve bu konuda katı tutum içinde olanlar, hangi içkili mekânlara gittiler? Hangi içkili mekânlarda dostları ile aynı masayı paylaşıp oturdular?
Örneğin Başbakanı davet etsek Kumkapı’ya…
Şöyle donatsak masayı, her türlü deniz mahsulleri ile filan…
Paraya kıysak, mevsimin en pahalı balığını da hazırlatsak…
Biz rakı kadehlerini kaldırıp “İçen dostlar” ile tokuştururken o da yanımızda mezelerden yese, muhabbeti koyulaştırsak. Bu arada da kendisi su bardağı da dâhil eline bardak almasa mesela…
Gelir mi?...
Hayır gelmez… Çünkü onun anlayışında “Bardak tokuşturmak” dinen yanlış iştir…
Derinliğine şimdi “Dinen” yasak mı, yanlış mı, ya da başka bir zararı var mı, orasına girmeyelim, ama Başbakan “Uygun olmadığı” yolunda “Mecbur muyum” diye sorduğuna göre, elbette “Mecbur değilsin” deriz…
Hatta bardağı bile eline alma, kokusu sinmiştir belki…
Ama be birader, Çankaya köşkündeki yemeklerde yabancı devlet adamları ile içinde elbette “İçki” olmayan bardağı kaldırıp niye tokuşturuyorsun?
Mecburiyetin mi var?...
Orada “Tokuşunca” bir şey olmuyor, burada “Tokuşunca” yanlış!… Niye?...
Şimdi Başbakan bir demeç vere bilir, bilinen davranışı ile de sözlerini düzeltebilir…
“Ben öyle demedim… Mahallenin çapını biraz büyük tuttum, uluslar arsı mahalleden söz ettim” filan gibi… Hani AB’ye girdik, gireceğiz ya, oranın bir mahallesi olacağız ya…
Sayın başbakanın sözünü ettiği “Mahalle baskısı” sanırım o mahallenin baskısı…
Ya da…
İçki karşıtı olanların uyguladığı gibi, dalacaksın mahalle arasına, yakaladığının burnunu sıkıp içkiyi ağzından aşağı boca edeceksin, göstereceksin “Mahalle baskısı” nasıl olurmuş…
Ne var ki “İçkici” kesimin bu güne kadar yaptığı bir iş değil, bundan sonra da olması mümkün değil. Çünkü “İçmesini bilen” içerken keyif almasını da bilir, keyif kaçırmaz. O da zaten bardak tokuşturmaz…
Anlayacağınız Başbakan…
Bizde “Mahalle baskısı” olmaz, muhabbetten keyif alacaksan gel…
<ı>12 EYLÜL 2008 ı>