- Kategori
- Sivil Toplum Kuruluşları
Büyük yolculuk: Şimdi birlikte olma zamanı

Muğla çiftçisi hızla kendi toprağını kaybetmekte , kırsal hayat giderek canlılığını yitirmektedir.
Son onlu yıllarda köylü nüfusunun hızlı bir şekilde azaldığını istatistikler söylemekte. Örneğim 2000 yıllarında köylü nüfus 100 iken 2013’lerde bunun 25’e düştüğünü söylemekte. Bu nasıl gerçekleşti ? Bu köylülerin hepsi pılı pırtıyı toplayıp kentlere mi göçtü ? Bu kadar köy nüfusunu kentlerde oluşan sanayi kuruluşları mı istihdam ederek onları kentlileştirdi ? Sorular uzatılabilir. Ancak 2011 yılında çıkan bir yasa ile 14 il “Büyükşehir Belediyesi” yasası ile , Türkiye nüfusunun ¾’üne sahip illerdeki köylüler “akşam köylü yatıp, sabah şehirli kalktılar”.
Pekala bu vatandaşların bir gecede yasa ile şehirli olması ile sorunları çözüldü mü ? Gelirleri arttı mı ? İşsizlikleri ortadan kalktı mı ? Taşımacılık nedeni ile dumura uğramış eğitim durumları iyileşti mi ? Tarladaki, bahçedeki ürünleri daha mı verimli oldu ? Fiyatları daha mı yükseldi? Ahırlarındaki inekler daha az yemle, daha fazla süt mü vermeye başladılar ? Kentlileştikleri için daha mı az vergi ödeyecekler? Mazot, gübre, yem, ilaç. Vb…girdileri ucuzladı mı?
Yoksa, yaşamlarında yeni belirsizlikler mi oluştu ? Örneğin ellerindeki araziler bir bir gidecek mi ? Dereler, çaylar, vb.. ellerinden alınacak mı ? Eskiden özerkliği “ Muhtarlık” ile sembolleşen köy, köylü, koca bir belde kalabalığı içinde yalnızlaşacak mı ?
Kısacası sorular çok ? Verilebilecek yanıtlar az…
Çünkü küreselleşme oyunu altında, yerli sermaye odakları ile çok uluslu sermaye odaklar, siyasi güçleri de yönlendirerek elimizdeki, evimizdeki, ahırımızdaki, tarlalarımızdaki, vb… ürünlerimizi, çevremizin doğal varlıklarını el koyma hazırlığındalar… Eğer akıllı hareket edilmez ise, giderek yoksullaşan, elinden tarlası-tokadı gitmiş bir insan grubu kalacaktır, eski adı “köylü” olan… Yeni adı kim bilir ne olacaktır ?...
İşte bu soruların sorulmasına, yanıtlarının aranmasına, çözüm seçeneklerinin bulunmasına fırsat yaratabilecek bir eylem başlıyor. Muğla Kent Konseyleri Birliği’nin “Şimdi Birlikte Olma Zamanı” adlı bu büyük yürüyüşü 8 Eylül 2013’te Fethiye’de başlayacak ve tüm Muğla ilçelerini uğrayarak 25 Eylül 2013’de Bodrum/Turgutreis’te son bulacaktır.
Muğla Kent Konseyleri Birliği Başkanı sayın Hamdi Topçuoğlu’dan kısa bir değerlendirme rica ettim. Şunları söyledi :
“Büyük şehir yasası, çözümler yanında önemli sorunları da beraberinde getirdi. Köylerin tüzel kişiliği kalktı. Köylere hizmet götüren kurumlar lağvedildi. Köyler, birer mahalleye dönüştürülerek kentsel alana dahil edildi. Kent konseyleri içinde bir “köyler meclisi” kurmayı planladık. Bundan sonra mahalleye dönüşen köylerde hayvan beslenemeyecek. 20 dekardan az tarla arazisi, 5 dekardan küçük meyvelik, 3 dekardan küçük örtülü alanda tarım yapılamayacak. Tarım arazileri “şirket tipi işletmeler” yoluyla toplulaştırılacak. Küçük çiftçiler, arazilerini satmaya zorlanacak, topraklarından ayrılmak zorunda kalan küçük köylüler işsizler ordusuna katılacak . Köylü arazisinde karışık meyvelik- sebzelik yapamayacak, kendisine önerilen ürünleri üretmek zorunda kalacak. Hal yasası gereğince köylüler ürettikleri ürünü künyelendirmek zorunda kalacak, künyelendirilemeyen ürünlerini satamayacak…” şeklinde durumu özetledi ve ekledi:
“Her zaman bir çözüm vardır. Birleşeceğiz, tarım-sanayi – turizm bütünleşmesi içinde yeniden var olacağız. Türkiye’yi kurtarma gibi bir hayalimiz yok, ama, Muğla özelinde “köylü –kentli el ele : Şimdi Birlikte Olma Zamanı. Özetle “Muğla çiftçisi hızla kendi toprağını kaybetmekte , kırsal hayat giderek canlılığını yitirmektedir. Bu yürüyüşü düzenlemekteki amacımız konuyu kendi içimizde içselleştirmek, Türkiye ve dünya düzeyinde yaşanan bu olumsuz süreci, basın yoluyla ,kamuoyunun dikkatine sunmaktır” diye yanıtladı.
*
Artık köylülerde sorguluyorlar durumlarını, direniyorlar haksız uygulamalar karşısında, örgütleniyorlar. Kooperatifler yoluyla örgütlenenler, tarım politikalarının daha da genişlemesini, kendileri ve işletmeleri ile ilgili projeler hazırlayarak yaratıcı güçlerini ortaya koyabiliyorlar. Örneğin bazı orman köylerinde odun - dışında orman ürünleri işleyen tesisleri ortak proje çerçevesinde uygulamaya sokabiliyorlar. Süt sığırcılığı projeleri ile kırda istihdam yaratıyorlar. Aslında Muğla köylüleri, kooperatif harekete pek de yabancı değillerdir. Örneğin tütüncülüğün başat olduğu dönemlerde tütünlerin tarlaya dikimi, çapası, kırımı, dizimi, vb… bütün aşamalarında emek –yoğun bir süreç yaşanırdı… Köylüler, “değişik” adı verdikleri bir nevi emeklerini bir araya getirerek bir çeşit i emek kooperatifinin tipik bir özelliğini, tütün üretim sürecinde hayata geçirirlerdi. Kooperatifleri n geçen yüzyıl boyunca, hatta yeni yüzyılda düşünülmesi, sorun çözümlemede bir seçenek olarak algılanması hiçte şaşırtıcı değildir. Özelde Muğla’nın, genelde Türkiye’nin kırsal bölgelerinin kalkınması kooperatif dünyasıyla yakından bağlantılıdır. Muğla’nın kırsal yörelerinde, -hatta bunu kentsel yöreleri de katmak mümkündür-, kooperatif hareketin önemini vurgulamak ve günümüzün köylerinde ortaya çıkan yeni sorunları yeni yanıtlar ararken kooperatif çözümü mutlaka göz önünde bulundurmak gerekir.
Muğla kırsalının gelişmesinde kooperatiflerin önemini vurgulayabilmek için örnek olabilecek uygulamaların topluma tanıtılmasında yarar vardır. Ayrıca Muğla köylülerinin ülkenin başarılı kooperatif hareketlerini tanıtıcı programlar düzenlenmelidir. Muğla, bir yandan turizmin gelişmesi, öte yandan başta doğal kaynakların salt “kar güdüsüyle” büyük sermaye gruplarına ödünsüz açılması önemli kaygılar yaratmaktadır. Özellikle son 300 yıldır dünya banka sistemi içinde oluşmuş ve adına “finans kapital” denen likit sermayenin yarattığı “para bolluğu” ile her şey paraya, krediye endekslenerek büyük bir sömürü mekanizması kurulmaktadır. Bu sistem likit finans kapitalin yarattığı olanaklar ve baskı ile giderek üretim dışına çıkarılan bir köylü/kırsal nüfus yaratmaktadır. Bu nedenle Muğla’nın kırsal bölgelerinde yeni sorunları algılayabilecek, bu sorunları, başta bölgenin insan unsuru olmak üzere, bölge kaynaklarını belirli ürün/üretim süreçlerine sokabilecek bir ekonomik yapılanmaya yönelmesi gerekir. Böyle bir oluşumda kalkınmanın sürdürülebilirliğinin en önemli aracının kooperatifler olduğu tarihi olarak ispatlanmıştır.
Gelişmiş bir çok ülkede kooperatiflerin bölgesel kalkınmaya katkıları büyük olmuştur. Karşılaşılan sorunların çözümünde kooperatif çözüm geliştirilirken önemli sorunlarla da karşılaşılmıştır. Ancak bütün güçlüklere karşın bölgesel kalkınmanın geçmişinde kooperatifler yer alırken, gelecekteki sorunların çözümünde de kırsal ortamların merkezinde bulunacaklardır. Kırsal bölgenin dinamizmi, sürdürülebilir kalkınması o yörelerde kooperatiflerin oluşturulmasıyla canlandırılabileceklerdir. Kooperatif çözüm, kırsal bölgelerde karşılaşılan sorunları çözmede en geçerli bir formül konumundadır. Örneğin gelişmiş ülkelerin kırsal kalkınma süreçleri incelendiğinde sorunlara çözüm formülü üretme ve yaratmada kooperatifler önemli araçlar olarak kullanılmışlardır. Örneğin pek çok ülkede olayın bir ucunda, çalışamayan fabrikaları çalışır duruma geçirmede (Venezuela , Kanada- Québéc, vb… örnekleri) ve istihdam sağlamada “işçi üretim kooperatifleri” bulunurken, diğer ucunda da öteki kooperatif türleri i şeklinde dayanışma kooperatiflerinin yer aldıkları gözlemlenmektedir. Örneğin Québéc- l’Abitibi-Témiscamingue bölgesinde, edebiyatseverlerin de katıldığı bir yayınevi kooperatifi yörenin canlanmasına önemli katkılarda bulunmuştur.
Geçen yüzyıldan bu yana, kırsal alanlarda çalışan kooperatiflerin faaliyet alanları çok çeşitlenmiştir. Gelişmiş pek çok ülkede, - hatta gelişmekte olanlarda- kooperatifler hala yatırımlar yapmakta, , istihdam yaratmaya önemli katkılarda bulunmakta ve son yıllarda sağlık , sosyal güvenlik ve kültürel alanlarda da etkinlikler, projeler geliştirmekte ve uygulamaktadırlar. 20. yüzyılın sonlarında kooperatifçiliğin bittiği öne sürülürken, 21. yüzyılın ilk çeyreğine kooperatif işletmeciliğin damgasını vurması bir tesadüf değildir. BM Örgütünce 2012 “Uluslararası Kooperatifler Yılı” olarak kutlanmış, ayni yıl Ekim ayında “Kooperatiflerin İnanılmaz Gücü” adlı bir Uluslararası Kooperatifler Zirvesi toplanmıştır. Bu zirve 2014’de tekrarlanacaktır. Özetle, değişen ve gelişen dünya koşullarına kooperatifler ayak uydurmakta önemli esneklikler göstermekte, özellikle kırsal kesimdeki kooperatifler, bu yörelerden çekilen pek çok hizmetleri ( eğitim, bankacılık, sağlık, akaryakıt dağıtımı, vb..) bünyesi içinde toplayarak faaliyetlerini çeşitlendirmekte ve kırsal bölgelerdeki beşeri, doğal, fiziki sermayenin ekonomiye katılmasında etkin bir rol üstlenmektedirler.
Kırsal bölgeler, yeni kooperatif biçimlerini kullanarak ayni zamanda yeni gelişmelerinde motor gücü olmaktadırlar. Örneğin, 20. Yüzyılın son onlu yıllarında birçok gelişmiş ülkelerde görülen “hisse senetli işçi üretim kooperatifleri” giderek yaygınlaşmaktadır (Mondragon örneği). Kooperatiflerarası uzmanlık değişimi ve özel girişimlerle yapılan iş-ortaklıkları ile pek çok ülkede ortak-girişimler (coentreprises) yaratılarak kırsal ortamların iyileştirilmesi ve korunması için kooperatif formüller öne çıkmaktadır.
Eğer, Muğla ve diğer bölgelerde kooperatif işletmeler ekonomik ve toplumsal hayatta daha çok rol alabilirlerse, toplumun kaynakları daha etkin, daha yeniliklere açık, daha demokratik denetimli ve daha katılımcı bir toplumsal yapının oluşmasına katkıda bulunacaklardır. 21. Yüzyıl için kooperatifçilik, kırsal bölgelerin kalkınmasında yükümlülük almayı, onun görünümünü geleceğe doğru değiştirmeyi ortaklaşa çözüm bulmayı ve sorunlarını ortaklaşa sahip çıkmanın ortamını yaratacaktır.
Umarım Muğla Kent Konseyleri Birliği‘nin “Şimdi Birleşme Zamanı” yürüyüşü bu bilincin Muğla ve Türkiye’de yaygınlaşmasına katkıda bulunacaktır.
Kooperatifçi selamlarımla
Dr. Ayhan ÇIKIN