- Kategori
- Şiir
Buyur Bebek İşte Dünya!
Ağlayarak geldin bebek, bitti rüya
Buyur buradan yak, işte dünya
Eben karşında, anan sırtüstü yatmakta,
Kim bilir peydahlandın, hangi yatakta?
Kaderin başladı, buyur bu yatakta
Dertlerden dert beğen, sakın aldırma
Başlayan bitiyor bir sonraki ufukta
Açlığını açlık bil, aman bir şey aşırma
Alışıp, âşık olacaksın anne kokusuna
Varsa süt emeceksin, işte yemeğin
Benliğin akıp gidecek, dokusuna
Vermeden alamayacak yoksa emeğin
Sesler duyacaksın nefeslerle çıkan,
Onlardır işte senin hareketli aynan
Kaptıracaksın kendini saçma sapan
Doğru gelecek başta her güzel yalan
Gördüğün farklılıklar kendine ait
Duyduğun sesler, değildir sesin
Bir yola düştün, dünya vesait
Dünyada daha neler öğreneceksin
Karşından yüzlerce yüzler geçecek
Dostu düşman, düşmanı dost bileceksin
Zaman makinesi işte bu gerçek
Acı tatlı nice günler göreceksin
Nice doğumlar olur her gün dünyada
İstenenlerden ne çok istenmeyenler
Saraylarda, kimi metruk gecekonduda
Doğup yaşar, dünyadan gelip geçenler
Seçmedin, annem babam dediğini
Doğru bildin, çoğu kez beğendiğini
Gün doğmadan doğar yıldızlar, ayla
Yaşayacaksın sen de kendince hayla
Her zaman birbirinden farklıdır an
Öyle de böyle de geçer gider zaman
Dünyadır geldiğin iki kapılı han
Yoktur doğup da dünyada kalan
İlk adımın ne büyük gelecek sana
O adımlar götürecek seni yollara
Şaşırdıkça şaşıracaksın gerçi ama
Gördüğün her yol ayrılacak kollara
Korkmayı öğreneceksin yakan sobadan
Zaman geçmez üşüyüp hasta olmadan
Yardan ayrılmaz, ayrılır anadan babadan
Aynısını yapmıştı gerçi, öğrendin onlardan
Düzenler içinde düzenler göreceksin,
Gördüğün şeyleri kendinden bileceksin
Sana verecekler renkli bir kimlik
Aynı renkler arasında birincilik.
Her gün bir serap, göze hoş görünmekte,
Dünya seyirlik, dün görünen, bugün yok,
İnsanoğlu dünyaya serildikçe serilmekte,
Sabah aç kalkanlar, akşamleyin tok.
Hikâyelerle, masallarla büyür küçüğüm,
Gün bitmeden, başlar yepyeni bir düğüm
Mücadele ediyor, en son hayatta kalanlar
Doğruyu önüne katmış, sürüyor yalanlar.
Coğrafyan yahşidir kimyanla yoğrulur
Kimi soğukta kimi güneşte kavrulur
Renklerin cümbüşünü sen dünyada gör
Birinin fikrine başkası sağır ve kör
Sorular sormaya başladığın zaman
Çocukluğundan sonra cahilliğine ver
Ezberlenmemiş bir hayat ne yaman
Sisli tepenin arkasında uzakta bir yer
Değişimin kendisi, değişmez devam eder
İnsanı en çok yine insancıklar heder eder,
Aynı anadan habersizce doğanlar,
Tenhada kıstırınca birbirini boğanlar.
Her insanın kendince vardır bir tesiri
Yüksek perdeden söylenmekte sözler
Özgürleşirken olmaya değer mi esiri
Yalanı saklamaya yeter mi o gözler
Hazır ol, yolcusun sen de gideceksin,
Dedenden kalmıştır en sevimsiz esin,
Zümrüdün altınlarınla birleşip gelsin
Sessizce soğuk mezar taşını beklesin.
Zaman değişir, sözler kalır açıkta
Son yaprak rüzgârını bekler ağaçlıkta
Gölgelere gönül verenler umutsuz aşkta
Son demini yaşar terk edilmiş taşlıkta
Her coğrafya, birbirinden sözde bağımsız
Büyük dağlar, yaşayamaz büyük ortaksız
Dağların ağaçlarının içinde yaşayan kurt
Herkes layığınca, bulmuştur belki bir yurt
Büyümüş bakın incecik o eski dallar
Yolunu şaşırmış düz ovada budalalar
İçinden geçen ne belli, dilinde ballar
Kardeşi kardeşe kırdırır, düşmanlar
Herkesin kendince vardır derdi
Ekenler sonunda ektiğini derdi
Bu dünya kimlere neler verdi?
Âşıklar imkânsıza gönül verdi
Zamanın kendisi, içirir insana, zehri
Ağır yol alır, kendinden geçen gemi
Düşünce toprağa, anlayın bitmiştir feri
Tadı kaçık bardakta son çayın demi
Anlatılır ne de güzeldir hikâyesi
Unutma belki de başkadır gerçekleri
Bazıları kendinden bilir herkesi
Solar kuruyan o dalların çiçekleri
Sen ne söylersin? Ne anlar dinleyen
Kendi bildiğini, kendince saklayan
Acıtır bir zaman her dile gelen
Yüzü gülerken, içi kan ağlayan
İçinde neler uyur uyanır her sabah,
Gez dolaş, sefa sür der mi gerçek ozan?
Seyir Tepesinde, zevkle söylenen ah
Kendi yaptığını, kendi bozar her an
Hayat dediğin ciddi bir komedi
Yalansız da yaşanmıyor gitmiyor hani
Atıcılar neler, neler demedi
İnansan da olur, inanmasan da yani!
Tarih ne zaman başladı? Bilmem ama
Bizimle başlayan, bizden kalır geriye
Seni karşılamak için çıkanlar cama
Başlayan muhabbet, gidiyor bak nereye.
Toz bulutu iken birleşirdi zerre
Toplanan dağılırdı çoğu kere
En yağız atları ürküten küçük fare
Herkesin zerresini taşır dere
Taşlarla kesilirdi, büyük kaya
Yarından sonraya gelecek aya
Hepimizin içinde hayal bu ya
Göğe yükselip, çıkacağız aya.
Bitti derken başlar yeni başlangıçlar,
Kim durursa dursun durmuyor zaman
Uçup gidiyor gökteki son kırlangıçlar
Hayaletlerle düello yaparken insan
Ufukta yaklaşmaktadır, son gemi limana
Yalancılar, korkudan gelir her gün imana
Dillerde başlar, ölünce ilk çürümeler
Kurtçuklardan hazır diller için kümeler…