Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '18

 
Kategori
Deneme
 

Büyüyemeyenler

 Çocukluğumdan kopamıyorum. Dönüp dönüp oraya gidiyorum. En çok aklıma kazınanları bir daha bir daha yaşıyorum. Böyle olmayı planlamamıştım. İpler nerede koptu anlamıyorum. Annemin beni özenle giydirdiği  saçımı tarayıp topladığı, bin bir tembihle yetiştirdiği, koruyup kolladığı ben, tıpkı masallardaki gibi bir hayat yaşamayı umarken nasıl umutsuz, mutsuz, karamsar oldum anlamıyorum. Herkes kadar hayallerm vardı benim gerçekleşecek dozda.

  Çocukken mutluydum, umursamazdım. Herkesin annesi eline salçalı, çikolatalı ekmek tutuştururken benim annem bir bardak su bile salmazdı sepetle ama üzülmezdim. Bilirdim ki durumu olmayanlar da var. Akşama kadar özgürce oynamak yeterdi. Eve gidipte hiçbir şey düşünmeden uyuyakalmak ne büyük bir nimetmiş. Tek derdim patlayan topum ya da bozulan oyuncağımdı. Diğer çocuklar gibi okulu dert etmezdim. Okula, okumaya aşık, başarmaya gayretli bir öğrenciydim. 

   Ergenlikte her çocuk gibi beğenilme arzusu yerleşti kafama. Ne giydiğime , saçımı nasıl topladığıma daha bir bakar oldum. Herşeye rağmen tadına varmadığım , dünyanın en güzel , en büyük , en tehlikeli unsuru vardı aşk. Bugünkü kafayla geçmişe bakınca diyorum ki ; her aşk gibi , her yıldız gibi parlayıp sönecekti içimdeki fırtına. Ama öyle bir alev topuna dönüştü ki o ışık gözüm kamaştı. Gözüm görmez oldu , o ışıktan başka hersey bulanık ve karanlıktı , boştu , boşluktu. Dağıldım ama her bir hücremin gideceği yön belliydi. Okul , aile ne varsa düştü gözümden hatta gençliğim yaşayamadığım ve yaşıtlarımın yaşadığı hayatlar bile. İnsan ne ile yaşar deseler sadece sevgi derdim. Şimdi bakıyorum da ne kadar cahilmişimde büyülenmişçesine kapatmışım kendimi dünyaya. 

   Zaman affetmemiş  hayat akmış gitmiş yaşıtlarım okullarını bitirip meslek sahibi olup yeni yeni sözlenmeye başlamışken ben lucağımda bir çocuk kalbim ağır yaralı düştüm gerçek dünyaya. O zaman umursamadığım , ertelediğim herşey ışık hızıyla tokat gibi çarpmaya başladı yüzüme. Sırtımda pişmanlıklardan oluşan bir kambur ve tüm bu olumsuzluklara rağmen hayatını şekillendirmem gereken bebeğim. Yavaş yavaş iletişime geçtiğim arkadaşlarım gerek gerçek gerek ise laf olsun diye çok üzüldük dediler durumuma. İç sesimle çatıştım aylarca. İyi ses kalk toparlan yapabilirsin derken kötü ses hep koyver gitsin , İstanbul'dan uzak yılların geçmiş bu şehir yutar seni diyordu.  İyi ama ben ömrümün geri kalanını doğup büyüdüğüm , denizine insanın kalabalığına hasret kaldığım bu şehirde geçireceksem bir yerden tutunmak zorundayım. Çünkü en güzel yıllarımı , umutlarımı çaldırdım ben , cebimde beş kurus parasız hayata başladım. Ailemi ve destek olanları saymıyorum onlar hep ayrılar içimde.Yavaş yavaş taşlar yerine oturup monoton bir hayata ulaşabildim ama ben iç o 20 yaşındaki kız olamadım bir daha. Çocukla çocuk olamaz oldum , tahammül seviyem ortadan kayboldu , espriden anlamayan herseye parlayan biri oldum. Sanki cocuktumda bir gecede büyüdüm ve dünyayı sırtlamışım gibi. Ben ciddi dursam bile içimde çiçek bahceleri olurdu. Çiceklerim soldu benim , kalbim griye döndü. Ve ben böyle olsun istemedim. En değer verdiklerimi , kendimi zamanımı , hayatımı hiç kaybetmek istememiştim. Bugünlerde yeniden şekillendirdiğim hayatım o yüzden biraz soluk , yarım ve hüzünlü. Kimbilir belki yine renklenir dünyam. Kimbilir belki yeniden açar o çicekler. İşte o zaman ikinci bahar derim ve ayaklarımı yere daha sağlam basıp bırakırım kendimi gerçek sevginin kollarına..

 
Toplam blog
: 10
: 136
Kayıt tarihi
: 30.11.17
 
 

Geç kaldım.. Her şeye biraz, Kendime çok.. ..