Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Can sıkıntısı

Can sıkıntısı
 

Ne çok şeye sıkarız canımızı...


Geçen gün, yaşam koçluğu üzerine sohbet ettiğim arkadaşım ‘’ İnternete girdiğimde canım sıkılıyor diye yazsam, karşıma yaşam koçluğu siteleri çıkar mı? ‘’ diye sordu.

Gülüştük aramızda…

Arkadaşım, esprili olduğu kadar,  aynı zamanda üzerinde durup yeniden düşündüren, ilginç bir soru sormuştu.  

Can sıkıntısı… Canım sıkılıyor…

Yaşamımız boyunca kim bilir kaç kere söylemişizdir bu iki kelimeyi. Üstelik can sıkıntısı sözünün insan yaşamında söylenme sıklığının yaşla da ilgisi yoktur. Çocukluk,ergenlik,olgunluk ve yaşlılık hangi dönemde olursak olalım, motivasyonumuzu düşüren bu sevimsiz cümleyi kullanırız sıklıkla. ‘’Canım sıkılıyor.’’

Çocukken hatırlarım, canım sıkılıyor dediğim zaman ‘’ Sıkı can iyidir, çıkmaz’’ diye bir metaforla cevap verirdi annem. Bu cevabı alınca, susardım hep. Çocuk aklımla anlamaya çalışırdım, cevabın beynimde oluşturduğu etkiyi. Öyle ya, demek ki can sıkıntısı iyi bir şeydi. Canım kolayca çıkmayacaktı ve bu durumda kaygılanmama da gerek yoktu.  Bilinç altına olumlu mesaj yollayarak, oyun çağındaki bir çocuğu olumsuz ruh halinden çıkartan harika bir metafordu bu.

Peki, bu metafor çocukluk çağını çoktan geçirmiş biz erişkinler için hala işe yarar mı? Canımız sıkıldıkça çocukluk günlerimizdeki gibi ‘’ Sık can iyidir, çıkmaz’’ desek, kolayca terk eder mi bizi?

Nedir bu, ömrümüz boyunca yaşantımıza sık sık eşlik eden can sıkıntısı? Nelere sıkarız canımızı?

Bir gazetenin sağlık köşesinde okudum. Anadolu’da ‘’Depresyon’’  hastalığı ‘’Gönül Yorgunluğu’’ olarak tanımlanırmış. Belirtileri için de kısaca ‘’Heves Kaybı’’ denirmiş. Hekim olarak , depresyon hastalığının semptomlarını düşününce, bir hastalığın tanım ve bulgularının iki kelimeyle bu kadar güzel özetlenmesine hayranlık duydum.

Can sıkıntısı ise sözlüklerde; isteksizlik ve hayattan zevk alamama olarak tanımlanır.

Yani, Anadolu halkının iki kelimeyle ifade ettiği ‘’Gönül Yorgunlu ve Heves Kaybı’nın’’  (Depresyon) başlangıç noktası.  Başka bir değişle ‘’Gönül Yorgunluğu Köprüsü’ne’’ giden yoldan önceki son çıkışın uyarı levhasıdır can sıkıntısı.

Ne çok şeye canımızı sıkar ve farkında olmadan sıkıntılarımıza ne çok anlamlar yükleriz.

Can sıkıntısına yol açan sebepleri, şu an akılıma gelenlerle, sıralasam upuzun bir liste yapabilirim. Sebeplerimiz bazen benzerlik, kimi zaman da farklılık gösteriyor olsa da, değişmeyen kural, hepsinin ortak bir paydada buluşmasıdır. Nedir bu ortak payda derseniz; Bizi hayatta karşı isteksiz kılan can sıkıntılarının daima  yaşanılmış zaman kaynaklı olmasıdır.  Kısaca, geçip gitmiş zamanın belleğimizde bıraktığı olumsuz etkilerdir bunlar… Bu etkileri açıklamak için, her zaman uzak anılara gitmeye de gerek yok. Canınızı sıkan şey, bir saat önce de yaşanmış olabilir. Bununla birlikte, bırakın bir saati, zaman dediğimiz süreçte bir saniyeyi bile geriye alma şansınız oldu mu hiç? Yaşamını bir film gibi başa sararak yeniden başlatan birini tanıyor musunuz?

Bekli bu satırları okurken, ben geçmiş için değil, geleceğim için canımı sıkıyorum diyebilirsiniz. Ne var ki, gelecek henüz yaşanmamış olan, bilinmez bir zaman yoludur. Bu yol, kaygı kadar umudu da barındırır içinde. Oysa can sıkıntısı hiçbir umut kaynağı beslemez içinde, geçmiş zaman umut şansını da beraberinde alıp götürür.

Bu durumda biz yalnızca, bir daha geri gelmeyecek zamanın, hafızalarımızda bıraktığı can sıkıcı fotoğraflara bakar ve boş yere yaşam isteğimizi azaltırız.

Dijital fotoğraf makinelerini anımsayın, çekilmiş bir fotoğraf karesini yeniden düzenleyebilmek için ne kadar çok seçenek sunar kullanıcıya.

Gelin, siz de hafızanızı dijital bir fotoğraf makinesi gibi hayal edin. Canınızı sıkan sebep,  her neyse, o sebebin yaşandığı zamanı bir resim (fotoğraf) karesine dönüştürün hafızanızda. Hafızanızdaki resim, yaşanmış süreç uzunsa büyük bir fotoğraf, kısacık bir an ise bir mikro film kadar küçük olsun.

‘’Geçmiş Zaman Resminizin Görüntüsünü ‘’hafızanızda iyice netleştirin. Resim netleştikten sonra, hafıza dijitalinizdeki  ‘’fotoğrafı düzenle’’ tuşuna basın ve başlayın resmi kırpmaya.

Evet evet, doğru okudunuz, resmi kırpın, hem de istediğiniz kadar! Baktığınız fotoğrafta siz güzel çıkmışsınız da, yanınızdakileri mi beğenmediniz, kesin atın onları. Ya da, kalmasını istediğiniz sadece arka fondaki manzara mı, o halde kesin fotoğraftaki herkesi… Kırpın kırpın kırpın… Taa ki.. o resim karesine ait canınızı sıkan tüm görüntüleri yok edene kadar.  Kırptınız mı?   Güzel… Can sıkıntınıza yol açan fotoğraftan, ne kaldı şimdi elinizde? Yalnızca hafızanızda kalmasını istediğiniz görüntü mü?  O halde hemen hafızanızdaki tamam tuşuna basın ve kaydedin yeni görüntüyü. Şimdi yeniden bakın ‘’Geçmiş Zaman Resminize’’.  Nasıl?  Eskisi gibi sıkıyor mu canınızı?

Eğer, bunca zahmete girmek yerine, fotoğrafı silelim gitsin diyenler varsa aranızda, önemli bir noktayı gözden kaçırdıklarını hemen belirteyim. Şu an, hafızanızda en çok canınızı sıkan fotoğrafa bakıyor olsanız bile, belleğimizde kayıtlı her fotoğrafın yaşam yolculuğumuza kattığı bir anlam var.

Ve siz zaten, fotoğrafı kırptıktan sonra geriye bıraktığınız parçasıyla, o deneyimin yaşamınıza kattığı anlamı bulup çıkardınız bile.

Her şeye rağmen,  canını sıkan fotoğrafları tümden silme konusunda ısrar edenlere benden küçük bir tavsiye; ‘’Can sıkıntısına sebep olan hafıza fotoğraflarından’’geriye kalan anlamların toplamı size zamanla, yaşama daha yükseklerden ve farklı yönlerden bakabilme ayrıcalığını öğretir.

Benden söylemesi . Yine de tercih sizin...

 

Dr. Füsun UYSAL

Yaşam Koçu & NLP

www.fusunuysal.com

 
Toplam blog
: 8
: 2334
Kayıt tarihi
: 16.12.11
 
 

1989 Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldum. 21 yıl tıp doktoru olarak  bir kamu hast..