Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '07

 
Kategori
Dostluk
 

Canımın yoncası yarın ilk otobüsle sendeyim

Canımın yoncası yarın ilk otobüsle sendeyim
 

İzin aldım.

Yarın ilk otobüsle canımın yoncasına gidiyorum.

Günlerdir msn deki cümleleri, telefondaki sesi, “ İmdat” diyordu usulca.

Canım arkadaşım benim.

Biz birbirimizin hayatlarının katılımcı seyircileri olduk yıllarca. Nasıl duymam sesini.

Bir biz bilirdik kalplerimizin gökyüzüne hazırlanan kuşlar gibi ürktüğü günleri,

Bir biz görürdük gözlerimizden akan görünmez dereleri,

İçimizdeki badem ağaçlarının tomurcuklarına bir biz dokunabilirdik kaygısız.

“Tüh yine aldandık yalancı baharlara, açıverdik pespembe” derdin sen.

Acılarımıza bir acı daha eklenecek diye korkardım.

“Olsun, kışı yaşamaktan iyidir baharın yalancısı” derdin. Haklıydın.

Çünkü

Sinsi ve yıllarca süren bir operasyonla çalınmıştı ciğerlerimizdeki çimen kokusu.

Çünkü

Hasret kalmıştık bahar yağmurlarına, Aldanmış bile olsa içimizde bir badem ağacına.

Geçmişimize baktıkça;

Tanrı üşengeçlik edip ikimize ortak kullanımlık bir kader hediye etmiş diye gülerdik.

Üstelik özenilmeden çalakalem yazılıvermiş bir kaderdi bu.

Ama biz çok dirençliydik. Öyle değimli canımın yoncasıJ

Öyle dirençliydik ki işe yaramayan bütün tarifleri yaşayarak ve görerek öğrenirdik.

Ama yinede bir yanımız o mucizeyi haber verecek müjdeli haberi beklerdi.

Evliliklerimizde mutlu olmak için çırpındık durduk. Eşlerimiz bizi küçük dilimler halinde kesip doğrarken, biz inanılmaz çabalarımızla daha da küçük parçalara ayrılabileceğimizi göstermeyi başardık onlara.

O kocaman sevgimizin, sadakatimizin, küçük şeylerle büyük çığlıklarla sevinen halimizin, azla yetinmek nedir ki yokla yetinme mucizemizin, işe yaramaması oldukça ilginçti.

Ama biz çok zekiydik öyle değimli canımın yoncasıJ

Ara kritikler yapardık yaşantımız üzerine. İyi ki gülme yeteneğimizi kaybetmiyorduk. Bütün yenilgilerimiz, gece sohbetlerimizin gülme seanslarına dönüşüyordu. İçimizdeki bebekler içli içli ağlarken…

Bu seanslardan birinde bir gerçeği saptayıverdik.

Kazananlar biraz kötü, biraz çirkin, biraz acımasız, biraz yanlış olanlardı. Ve biz ısrarla bu yolu seçmiyorduk. Zekâmız yetmediğinden, zayıflığımızdan değil, onurumuz elvermediğinden, hala utanmayı bildiğimizden yapmıyorduk.

Çünkü ancak aşkla olurdu, korunaklı, güvenli, sevgi dolu bir evde mutlu çocuklar gibi yaşayabilmek.

Parçalarımızı toplayıp yine ve yeniden dedik.

Artık;

Her güne yeni fikirlerle, denenmemiş formüllerle başlıyorduk.

Daha çok sevmeliyiz, severken ölmeliyiz, ölürken gülmeliyiz

Daha çok vermeliyiz, verirken yenisini üretmeliyiz, üretirken tükenmemeliyiz

Daha erken uyanmalı, kahvaltıya bir çeşit daha koymalı

Anlamalı, dayanmalı, örmeli, onarmalı ne olursa olsun hep var olmalıydık

Hayalini kurduğumuz mutlu aile resmini dilerken ne kadar masumduk, bir gün bu resimde gülümseyen kadınlar olacaktık. Kan revan içindeyken bile umutlarımızı hiç tüketmedik.

Hep denedik.

Ama ne o mucize, nede müjdeli haber hiç gelmedi. Ve biz hasretini çektiğimiz resimleri okşayamadık.

Bir gün onlar giderken

Elimizdeki fotoğrafta bir kadın öylece boşluğa bakıyordu. Başına gelenlerle, başına gelecekler arasında kuytu bir huzuru arıyordu.

Yorgun, yılgın günlerimize tanıklık ettik.

Birbirimizin yoksulluğuna kıyamadığımız günlerde kendimize bile yetmeyecek olan kuvvetimizi paylaştık.

Bir yerlerde unuttuğumuz cesaretimizi ararken birimiz diğeri için daha çok yalvardı tanrıya.

Elbette hayatımızda “ne mutlu” diyeceğimiz şeylerde oldu . Ama onlar başka bir yazıya…

Çünkü parmaklarım “Bu gün dost yaralanmış yine gönlüm hoş değil” edasıyla yazıyor.

Ama ben biliyorum ki;

Yarın ona gittiğimde,

Hayatın her cephesinde böylesine dimdik savaşıp yenilenler tarikatına bağlılığımızı,

Acıyan yerlerimizi aynı yerden kanatma başarımızı kutlarken,
hıçkırıklar içinde çok güleceğiz.

Olsun be canımın yoncası biz her şeye rağmen mucizelere inanan temiz kız çocukları olarak kalalım. Bir bakarsın mutlu bir masalın kahramanı oluvermişiz.

Kocaman bir fotoğraf çektirmişiz en renklisinden. Ve her nefes alışta taze çimen kokuları ciğerlerimizde…

Olur, mu olur. Hadi parçaları toplayıp yine ve yeniden diyelim.

Unuttun mu canımın yoncası biz çok severiz badem ağaçlarını.

 
Toplam blog
: 3
: 747
Kayıt tarihi
: 27.02.07
 
 

Öğretmenim. 38 yaşındayım. İzmir'de yaşıyorum. 3 yıl önce boşandım. Boşanmayla birlikte yıkılan tanı..