Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '06

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Çanlar ve canlar kimin için çalınıyor?

Çanlar ve canlar kimin için çalınıyor?
 

Hemingway kitabının başına insanlığın bir ada olduğunu ve bu adadan eksilen her parçanın bizden de bir şey götüreceğini yazmış ve unutulmaz bir savla bitirmişti bu önsözü: “Onun için merak etme, çanlar kimin için çalıyor diye…

Çanlar senin için çalıyor. Ve şimdi CANLAR ÇALINIYOR… Değerli yazar ALİ KESKİN ‘in sözünü ettiği hayvan deneylerinde masumların canıdır çalınan… Ve o canlar çalındıkça ÇANLAR bizim için de çalmaya devam edecektir.

BİR KÜÇÜCÜK MİYAV SESİ BİLE BİR ÇAN SESİNİ BASTIRABİLİR…

Bundan belki yüzyıl önce İngiltere'de avam kamarasında ve mutlaka insan haklarıyla bağlantılı çok sıkı tartışmalar sürerken; kürsüye az önce salona girmiş ve belli ki Londra’nın sisli yağmuruyla saçları ıslanmış bir milletvekili çıktı. Saçı başı karışık, üstü ıslaktı.

Ama yakından bakanların daha da çabuk farkettikleri bir başka görüntüsü vardı. Yağmurdan çok başka bir ıslaklıkla doluydu gözleri... Milletvekili herkesin susmasını sabırla bekledi, belki de bu bekleyiş oradakileri birbirlerini de uyararak susmaya sevketti... O derin sessizlikte milletvekili elini üst ceket cebine soktu, sırılsıklam, bitkin ve minicik bir kedi yavrusu çıkarttı...

Kedicik doğası gereği yalnızlığının ve perişanlığının biz insanlar gibi bilincinde değildi tabi ki... O minicik ve çamurlu patilerini kendisini tutan parmaklardaki bir yüzüğe takmıştı...O devirde mikrofon olsaydı oradaki milletvekilleri bu miniğin onu tutan ellerin sıcaklığıyla mest olup; bir de oyuncak bulmasından ötürü keyiflendiğini ve sadece kedilere özgü bir gırlama sesi çıkardığını duyacaklardı.

Aç karnına rağmen ne kadar da çabuk mutlu olmuştu; hiç kavgayı bilmeyenlerin bütün dünyanın geleceği için hayal ettikleri bir barışı yaşıyordu, aç midesi ama sevgiden başka birşey bilmeyen kalbiyle...

Milletvekili herkese biraz daha baktı ve son derece ciddi bir sesle (sanırım yalvarmayı o kedicik adına uygun bulmamıştı) konuştu: "Peki bu kediciğin hakları ne olacak"...

İNSAN HAKLARINI İNSANLAR, HAYVAN HAKLARINI TANRI VERİR

Sanırım mikrofon olmayan bir devirde sesini duyurması için bağırması gerekiyordu... Ama bağırmamıştı... Çünkü sesinin duyulacağını biliyordu... Sadece oradakilerin değil bütün dünyanın onu duyacağını düşünüyordu...

İşte o günden sonra bizim ülkemizde DELİ diye adlandırılan, kendilerine isimler takılıp eğlenceli sohbetlerde sözü edilen hayvanseverler bütün dünyada örgütlendiler...

Hayvanseverlerin istediği tek bir şey vardı; bu, dünya bütünlüğünün temelindeki varoluşa saygıydı... Bu saygıdan yola çıkanlar; hayvan öldürmenin hepimizin ait olduğu dünyadan bir parça koparacağını biliyorlardı...

O parçanın belki de moleküler bir yanı da biz insanlara ait olacaktı... Doğa eksilirken o doğanın bir varlığı olan insan bütün olarak kalabilir mi?

Dahası öldürme fiili bir canlıya yöneldiğinde bendi yıkılmış bir su gibi tüm dünya varlıklarına yönelir... Çok acı bir örnek belki ama, eğer bizim ülkemizdeki hayvan tecavüzlerine; tecavüz edildikten sonra çöplüklere bırakılan barsakları deşilmiş köpek ölülerine, tıpkı o zavallı bebeğe yapılan inanılmaz saldırıya gösterdiğimiz tepkiyi gösterseydik; porno düzeyindeki kalitesiz ilişkileri her daim yayınlayan kanallar, kameralarını bu insanlık ayıbı çöplüklerde bir saniye tutabilseydi; yerleşik bir korkunun caydırıcı gücü belki daha da etkili olur, o bebek bizim ayıbımız olarak bizim tarihimize geçmezdi..

MASUM BİR HAYVANI İNSAN DEĞİL İNSANLIK ÖLDÜRÜR

Hayvan öldürmek ne adına yapılırsa yapılsın en gerekli sayılan bağlamda bile cinayettir. Kansere karşı insanları korumak adına yapılan hayvan deneyleri gönüllü insanlar üzerinde, hatta hastalar üzerinde bile yapılabilir... İtirazınızı duyar gibiyim ama ben buna şöyle yanıt verebilirim: Nereye kadar ?

Evet, hayvanlar nereye kadar kullanılabilir? Yarın AİDS mikrobuna kedi kanının iyi geldiği ortaya çıkarsa bu kedi neslinin tükenmesi anlamına mı gelecektir?

Köpek karaciğeri insana nakledilirse ne olacak?

Bebek kedilerin beynini yiyen annelerin çocukları üstün zekalı doğabilir değil mi? Kurban bayramındaki katliamlar tanrı adına yapılıyorsa buna da bir kılıf takılacaktır elbette... Kedi köpek tavşan buzağı... yeter mi sizce...

Birgün anne karnındaki ceninin yenmesi durumunda ömrümüzün 100 yıl daha uzayacağını bulan bir doktor Nobel ödülünü alırken bizzat kendi karısından aldığı bir cenini yediğini ve bu büyük buluşu yaptığını söylediğinde ne diyeceksiniz?

Yaşatmaya çalışmak adına ölümler yaratmak hiçbir davranışın bahanesi olamaz... Hayvan laboratuarlarının; en ilkel şekilde hayvanları diri diri kürklerinden soyan iğrenç kürk yerlerinden farkı yoktur... Dahası hakkımız da yoktur... Ölülerden kurulu basamaklar üzerinde ömrümüzü çoğaltırken, bu basamakların en sonuncusu belki de kendi yavrularımız olacaktır...

SEMPATİNİZDEN VAZGEÇTİK ÇOKTAN: EMPATİ DUYUN YETER

Öldürmek budur işte. Hayat bu öldürmenin karşılığı ise inanın ki o kadar da değerli değildir. Çünkü hayatımız, bizzat kendi değerli hayatımız ölümün ta kendisi olmuştur..

Empati denen bir şey vardır... Bazen şöyle düşünebilirsiniz: "ya ben şu anda bir laboratuarın taş zemininde, üzerimde yapılacak deneyleri en ilkel içgüdümle reddeden ama sesini kimseye duyuramayan bir tavşan olsaydım... Ya da bir fare... ya da bir köpek, kedi...

Ben insan mıyım ki ?... Ben bunu haketmedim ki

SEVDA KAYNAR AÇIK GAZETE

 
Toplam blog
: 94
: 608
Kayıt tarihi
: 04.10.06
 
 

1950'lerden sonra doğan her dünya insanı gibi, ardında pek çok takıntıyla gelen geçmiş zamanı, bilim..