Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '08

 
Kategori
Futbol
 

Çapulcular ve yardakçıları

Çapulcular ve yardakçıları
 

milliyet.com.tr


Dün akşam Ali Sami Yen stadyumunda sezonun final maçı denebilecek, hayli heyecanlı bir karşılaşma oynandı. Ezeli rakiplerin bu heyecan dolu karşılaşması Galatasaray'ın haklı galibiyetiyle sonuçlandı ve sarı kırmızılılar şampiyonluk şanslarını çok yüksek oranlara çıkardılar.Fenerbahçe ise eline geçirdiği büyük fırsatı kaçırdı ve kendisine gerekebilecek bir beraberliği bile çok kötü bir oyunla almayı başaramadı.Takımların tüm sezon analizlerini yapacak değilim.Zaten işin o tarafıyla da pek ilgilenmiyorum.Sonuç itibariyle bunun adı futbol, her türlü sonuca açık bir oyun.Futbolun zevki de burada ayrıca, herşey sahada belli olur.Tüm hafta boyunca verilen taktikler, yapılan idmanlar sahada uygulanma derecesinde başarıyı getirir.Bir futbolsever olarak mutlu olunması gereken nokta;ligin bu duruma gelmesi, ezeli rakiplerin final oynaması ve hala kalan iki haftada son derece heyecanlı, çekişmeli maçların kalması.Tabi bu heyecan ve zevki hissedebilmek için, futbolu gerçek anlamda sevmek, onu sadece bir müsabaka gibi görmek ve keyf almak gerekiyor.Ayrıca bu oyunun aktörlerine de gereken saygıyı göstermek gerekli.Aksi takdirde futbol futbol olmaktan çıkıp, sadece kazanma duygusunun törpülendiği bir araç halini alıyor.
Yıllardır kafama takılan bir soru var aslında.Bizler gerçekten futbolu seviyormuyuz?Yoksa onun verdiği aidiyet duygusunu kapılıp, sadece bir tarafı tutmakla işi başka boyutlara mı taşıyoruz.Mesela etrafınızdaki futbol meraklılarına sorun bakalım kaç kişi tuttuğu takım(veya tuttuğu takımın oynadığı lig dışında)maçları seyerediyor?Genelde alacağınız cevap ben tuttuğum takımın maçından başka maç seyretmem olacaktır.İşte bundan dolayı da;
İngiltere'de veya İspanya'da ligden düşen takımın son maçı tıka basa dolu tribünlerde oynanır ve o takım alkışlarla uğurlanır, bizim ligimizde ise 2.ligden 1. lige çıkış final maçı, o heyecana rağmen 3-5 bin kişiye ancak oynanır.Tabi bu tespitlerimin belirli nedenleri var.En önemlisi de;son 20-25 yılda stadlarda yaratılan rant ve popülizm gerçek futbolseverleri stadlardan kaçırdı.Seneler önce 3 büyükler Anadolu'ya gittiklerinde stadyumlar tıkabasa dolar, binlerce kişi de dışarıda kalırdı.Şimdi ise dikkat edin.bazı maçlar dışında stadların yarısı bile zar zor doluyor çoğu kentte, hem de 3 büyüklerle oynanan maçlarda bile.Bunun baş nedenleri de bence hem koltuk sevdalısı yöneticilerin amigo kılıklı rantçılarla yarattıkları ilişkiler ve emniyet birimlerinin acizlikleri.Düşünebiliyor musunuz;görevi çözüm üretmek olan emniyet, yasakçı zihniyetle bir deplasman takımının taraftarlarının maça girmesini yasaklıyor.(bunun insan haklarına bile uymadığını düşünüyorum, futbolseverin maç izleme hakkının elinden alınması herhalde bizim gibi ülkelerde olur sadece.)En kolay çözüm;yasaklamak.Peki çözümü kim üretecek?Bu kadar zor olabilir mi bir stadın düzenini sağlamak?30.000 kişiye 5.000 emniyet görevlisi ile düzen sağlamaya çalışmak, bana acizlik gibi geliyor.Bu düzensizlik de mâlesef futbolseverleri kademe kademe stadlardan kaçırdı.
Neyse, aslında değinmek istediğim konu başka.Dün akşam maçtan sonra olan olaylarla ilgili yazmak istiyordum aslında.Meydanın kimlere kaldığını, bu tip kişilerin futbol ve futbolseverlikle uzaktan yakından alakası olmadığını düşündüğümden, yazıyı biraz uzatmak zorunda kaldım.
Bu işin 3 tarafı var aslında.Birinci tarafta sezonun büyük kısmında iyi futbol oynamış, katıldığı şampiyonlar liginde çeyrek finale kadar çıkmış ve kılpayı elenmiş , klüp tarihinde ilk kez nisan ayında bile Avrupa'da bir turnuva içinde kalmayı başarabilmiş bir takım, ikinci tarafta adlarına taraftar demenin gerçek taraftarlara hakaret olacağından dolayı sadece çapulcu olarak tanımlanabilecek, futbol sevgisiyle uzaktan yakından alakası olmayan, yukarıda bahsettiğimiz gibi sadece hayatlarındaki o aidiyet duygusu ile hareket eden adamlar.Buraya kadar herşey normal aslında.Ama işin bir de üçüncü tarafı var ki, bence en korkutucu tarafı bu.Dün gece bazı yorumcuları dinliyorum ve donup kalıyorum.Taraftarların(!) yaptıklarını asla tasvip etmediklerini söyledikten sonra, buram buram popülizmle
taraftarların öfkelerinde haklı olabileceklerini söyleyip, kendilerince şirin gözüküyorlar birilerine.Bu rezaletin şiddetle kınanması, bu çapulcuların futbol sahalarından uzak tutulması, gerçek futbolseverlerin stadlara geri dönmesi için ele geçen bu tarz fırsatları popülist söylemlere kurban ediyorlar.Hayır taraftar her zaman haklı değildir.15 gün önce yere göğe sığdıramadığın bu oyuncuları, şimdi şiddet kullanarak protesto ediyorsan, bunun adı en hafif tabiriyle ikiyüzlülüktür.Başarıyı kupa almakla eşleştiren zihniyet-ki bu zihniyeti sadece tribünlere yüklememek lazım, toplumun her kesiminde bu böyledir.Okul hayatında başarı diploma demektir, iş hayatında başarı kazanılan para ile ölçülür.Hem başarılı hem parasız olunmaz değil mi:))) - o hedefe ulaşamayınca işi şiddete döküyorsa.bunun karşısında durmak gerekir."Taraftarın öfkesi " diyerek bu işi bu kadar basite indirilemez.Tüm sezon boyunca dökülen alınterine ihanet etmek, eğer bu iş bir ekip işiyse ve taraftar da bu ekibin bir parçası ise, kaçırılan şampiyonlukta oyunculara saldırmak, hemen orada bu ekipten kendini soyutlamakta zaten çapulculara yakışır.
Bu tip taraftar müsvetteleri stadlardan ayrılmadıkça, ülkemizdeki futbolun gelişimini ve gerçekten bir spor olarak algılanmasını beklemek, hayalcilikten öteye gitmeyecektir mâlesef.
 
Toplam blog
: 4
: 352
Kayıt tarihi
: 30.09.07
 
 

1969 İstanbul doğumluyum. Serbest meslek sahibiyim. Gıda sektöründe faaliyet gösteren işyerim var. S..