Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Çaresiz yalnızlıklar -2

Çaresiz yalnızlıklar -2
 

özel albümüm


Ayrılık dedikleri ölümden betermiş. İnsanın tanıdığı, bildiği, sevdiği şeylerin tümünden birden ayrılması, adı konmamış bir azap çeşidi.

O nedenle ayrılığa ölümden beter demişler.

İnsan bazen geçmişe özlem duyar ya, Hani yaşlılar gençliklerini anlatırlar özlemle.

Yaşlanmışım meğer!..

Bazen bir çiçek kokusu götürüyor eskilere, bazen de birden bire geliyor gözümün önüne hatıralar.

“Hani güvercin, acemi kanatlar çırpan yavrusunu yuvadan atmaya çalışır, yavru bir iki çırpınıştan sonra tekrar atar kendisini ana kucağına, ana sıcaklığına atar ya…Hani ana güvercin, küçük küçük gagalarla, kanat vuruşlarla tekrar iteler ya boşluğa!”..

Hayata hazırlama eksersizleri güya!..

“Bir yağmur sesiyle, havadaki bulutun görüntüsüyle veyahut pencereye konmuş ötücü kuşun hazin sesiyle patlayıverir, kabarıverir yürekler ve kelimeler bir çocuk gözyaşıyla boşalıverir!”..

Vasıtalar gelirken yavaş, giderlerken hep hızlı giderler nedense?

Uçağın yüreğimi titreten sesi!

Dizlerimin bağının çözülmesi, rüyalardaki gibi, bağırmak, haykırmak isteyip te, çıkmaması sesin, bir karasaban!..

“Turnalara tutunda Gel.”der de, anneyle baba bir sabah kahvaltısının orta yerinde ve bir yanları boşken, birbirlerinin ıslak gözlerine bakarak  “Ben bi mutfağa gideyim” kaçışlarını yaşıyoruz…

Hep bir yanımız boş, hep bir yanımız hüzün!

Ayrılıkların, hasretlerin katmer katmer olduğu yıllara dayanabilir mi insan?

Büyümeler, çoluk çocuğa karışmalar ve yuvadan uçuşu küçük güvercinlerin…

Tek tek, yeniden yaşanabilir mi?

Yaşansa, daha başka bir yol mu çizerdim güvercin uçuşlarına?

Hiç denemez, hep kanatlarımın altında mı saklardım yavrularımı?

Kış uzun ve katmerli bu sene.

Üşürse yavrularım, ne yaparım ben?

Nefes alışlarını yüreğim donarak dinlediğim bebeklerim benim.

Nerelerdesiniz şimdi?

Bugün altı mart salı!

O uzun ve mübarek uçuşuna eşlik edemiyorum. Yalınızım masamın başında ve titreyen ellerim kelimelerin peşinde.

Ama yok, bildiğim lisan, dağarcığım boş!..

Odalarınız loş aydınlıklar, kokunuzu alma telaşı, uykusuz gecelerimde güvercin kanadı sesleri.

“Sokak lambasının altında güneşin sıcaklığını aramak gibi” demiştim dünkü yazımda.

Evlat hasretinin başka bir tarifi mi var!

Onların sıcaklığının başka bir tarifi mi var da ben bilmiyorum?

“Sonbaharda çiçeğin açmasını beklemek gibi, çölde derya aramak, yıldızların yanında günışığını beklemek gibi” yalnızlığa mahkumuz şimdi.

Kimse bana bir şey demesin, nasılsın demesin, halimi hatırımı sormasın.

Sormasın, çünkü kelimler defterimi kaybettim “çaresiz yalnızlıklar” okyanusunda!..

Ademin cennette gönlüne doldurulan dünyalık kelimeler.

Ruhum onları istiyor. Yeniden insanın lisanını öğrenmek istiyorum ki hasretimi ifade edebileyim.

Sevgi ve saygılarımla

 

 

 
Toplam blog
: 449
: 609
Kayıt tarihi
: 24.06.08
 
 

Rizede yayınlanan ilk renkli gazete ViraHaberin kurucusuyum 5 sene baş yazarlığını yaptım. İLESAM..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara