- Kategori
- Şiir
Cehennemden Süleymana Mektup
Gittiğinden beri bir daha Aya inen olmadı
İki roket Marsa atıldı binlerce roket insanlığa
Açlık, kuraklık, sömürü ve savaş konuşuluyor hala
Kahveler, altın saatler, vicdansızlık, moda
Şimdi görüyor bir genç ta uzakta bir memleketi
Bakamıyor gözünün önünde rezaleti
Beyinde mermi gibi uçuşan hayalleri
Aristolar, Da Vinciler, Platonlar
Değişmiyor ademlerin dünyayı değiştirme halleri
Parasızlık, pulsuzluk bir bela
Ne süt alabiliyorsun ne ekmek ne vefa
Devlet dediğin anan mı baban mı düşmanın mı
Sıkış tepiş bir vagon, kalabalık bir vapur,
gülmeyi çoktan unutmuş bir avuç yüz
Yaşam her geçen gün biraz daha pahalı
Ölmek, ölmek bedava
Bir muharebede ölüyor 1.5 milyon insan
siyah bir altın için
500 bin kadın çığlık çığlığa tecavüz
Sesini duyursan da bakmıyor duymuyor Kabiller
Kanını toprağa yazıp da konuşuyor Habiller
Bir de ölüm var yaşayanların içinde
Anlamam, ne cevap var aynamda ne yüzümde
Biz ne ara sevdiklerimizi gömecek kadar büyüdük Süleyman
Şu yeryüzü bize daha cehennem
Bir şefkatli kol sevdiğimde, bir kucak annem
Bu yüzyıllarda yaşamayı hayal et Süleyman
Bu cehennemde;
Şiir ölü, kalem ölü, devlet ölü,
Kadın ölü, sevda ölü, fakirler ölü,
Sokaklarda eti parçalanmış yüzlerce çocuk ölü
Beyaz yakalısı, mavisi, patronu CEO’su
İşçi ölü, ekmek ölü, hak ölü
Beni sorma, ben yaşayanların arasında çoktan ölü
Ama para? O kahrolasıca hala yaşıyor Süleyman
Dünya bir cennet te habersiz miyiz?
Bir konuşan var da duyan biz miyiz?
Kime yaşıyor denir; duran mı yürüyen mi?
Hangisi kurtuldu; kalan mı giden mi?
Emre ERDEN
30/07/19 - Süleyman'ın resmine bakıp kahve içerken