Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '15

 
Kategori
Sinema
 

Cem Yılmaz Sinemacılığına ayıp ediyoruz; hem de çok

Cem Yılmaz Sinemacılığına ayıp ediyoruz; hem de çok
 

Bu güzel adama kıymayın kardeşim! O bize daha nice filmler yapacak.


Bilmem farkında mısınız? Cem Yılmaz sinemacılığına haddinden fazla katı, hoşgörüsüz hatta acımasızca yaklaştığımızın. Eleştirinin de bi sınırı var. O sınırlara azıcık da empati katsak olmaz mı? N'olur? Kıyamet mi kopar? Çok ta tın! Derdi olan külahıma anlatsın!

Sinema tarihimizde en çok izlenen 10 filmden 4’ünün Recep İvedik serisinden oluşması; sizin de içinizi acıtmıyor mu? Tamam, bi zamanlar Kemal Sunal da İnek Şaban’a dayamıştı sırtını. Ama o biraz da halkın zorlamasıydı. Sunal’ın tercihi değildi. Kaldı ki, arada büyük farklar var. İzninizle anlatayım:

Birincisi, İnek Şaban, daha halktandı. İvedik denli sırıtmıyordu. Yapmacık gelmiyordu hikayeleri. Toplumunun aynasıydı bi bakıma. Recep İvedik serisi kadar ucuza kaçmıyordu. Sırf gündemi ele alıp, -özellikle Recep İvedik 4, bu açıdan iyi bir örnektir-popilizmin derdine düşmezdi o filmler. Çaktırmadan bizi bize anlatırdı. İvedik’lerden daha insancıl, daha biz gibiydi. En azından benim açımdan…

İkincisi, o zamanlar, sinemamızda, ne şimdiki kadar para vardı ne de olağanüstü teknik olanaklar. O günün sinemacıları, yoktan var ediyorlardı filmlerini. Bugünden daha idealist ve toplumcuydular. Hiç değilse ellerinden geldiğince. Sinemamız, bireycilikte fazla ısrarcı olmaya başladı artık. Gereksiz bi apolitiklik ve siyasete girmeme fobisi yaşıyor. Ülkemizin hep beraber üç maymunu oynaması, sinemamızı da güdükleştiriyor, kişiliksizleştiriyor tabii. Özellikle insana bir şeyler verme yönünden.

Üçüncüsü, o vakitler, ne şimdiki modern sinemalar ne daha bilinçli sinema izleyicisi ne de promosyona,  pazarlamaya dayalı, reklam ve tanıtım imkanlarından, PR’dan yararlanan bir sektör vardı karşımızda. Ne seyirci sayısı ve hasılatı izleme, tespit etme kaygısı vardı ne de basın, oluşturulacak rekabet ortamının sektöre sağlayacağı yararın farkındaydı. Her şey bir kara düzen içinde, salla pati gidiyordu işte. Tam Türk usulüydü yaşanan: “Saldım çayıra, mevlam kayıra!” Gerçek bir Allah’a emanetlik durumu… Bilmem gerisini söylememe gerek var mı?

Meseleyi daha fazla dağıtmadan konumuza dönecek olursak; şunları da söyleyebiliriz rahatça:

Tamam, halk, Cem Yılmaz’dan en iyisini beklemekte haklı belki. Çünkü adam, muhteşem bir potansiyele sahip. Elbette filmlerinden çok daha iyilerini başarabilir. Ama şunu da unutmayalım lütfen: Birinden daha iyiyi istemek başka; “Olmamış! Cem yine güldüremedi! I-ııhh! Beğenmedim! Bu herif sinemacılığı bilmiyor! O gidip stand up’ını yapsın!” deme ucuzluğu, fikirden yoksun kolaycılığı başka. Ne olursa olsun, elini vicdanından çekmeyeceksin. “Yiğidi öldür, hakkını ver,” bizim sözümüz. Bize böyle davranmak yakışır. Başka türlü değil.

Bakın, açık söyleyeyim. Ben de bazı tenkitlerekatılırım: Sanki mecburmuş gibi, sürekli aynı oyuncu kadrosunun kullanılması, Sadri Alışık öykünmesinin bu kadar gözümüze sokulması; örneğin, Gora ve Arog’da da görüldüğü gibi; insanı çok rahatsız ediyor. Ama tercihi biraz da yapımcıya bırakmak lazım. Sinemacılık böyle bir şey çünkü.

Ancak tüm bunları diyenlerin, aynı filmlerdeki: İnsancıllığı, idealizmi, sıradan, yenilmiş adamın öyküsünün özenle anlatılışını, harcanan büyük emek ve parayı, stand uplarında göremediğimiz derecede insan odaklı, zaaflarımızı ciddi ama küçümsemeden, büyük bir içtenlikle anlatan, iyi film yapma çabasını da görmezden gelmemesi, hakkını bu büyük oyuncuya teslim etmesi gerekir.

Çünkü o, yalnızca güldürmekten ibaret değil. Çoğumuzun fark edemediği kadar bizden biri. Yoksa Cem Yılmaz olamazdı zaten.

Ve unutmayalım ki yıldızlar kolay yetişmiyor burda. Elimizdeki değerleri koruyalım. İş işten geçmeden.

Not: final çok klasik oldu ama yazıyı bi yerden bağlamam gerekiyordu. İdare edin artık! Elimden gelen bu kadar. Gerisini takdirinize bırakıyorum. Bir sonraki yazıda buluşmak üzere. Şimdilik hoşça kalın.)

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..