Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '10

 
Kategori
Kitap
 

Cennet

‘Tanrı’nın yolunda yürüyenlerin

çobana ihtiyacı olmaz.’ Kitaptan.

Hz. Adem’in cennetin yolunu unutmamak için yazdığı rivayet edilen kitabın peşine düşenlerin anlatıldığı ‘Cennet, ’ beyin cerrahı Muammer Yüksel’in ikinci romanı.

Adem ve Havva, cennetten kovuldukları için üzülür acı çekerler. Cennetten kovuldukları yoldan gelir, Tanrı’nın huzuruna çıkarlar. Kaderlerinin bu olmaması gerektiğini söyler, kendilerini affetmesi için yalvarırlar. Topraktan yarattığı insanı, et ve kemiğin içine koyarak ruhu hapsettiğini, cezalandırdığını öğrenirler.

Adem, cennetin yolunu unutmamak için bir kitap yazar. İnsanların kendi sağlılığında cennete layık olamayacaklarını anlar, kitabı koruması için cine verir. Kitabı yazıldığı dönemin dilini bilen Seher adlı Hakikat Hafızı kadın korumaktadır. Zamanla kitabın varlığından Tapınak Şövalyeleri, Salahaeddin Eyyubi ve hurafeci Sinan bin Salman’ın haberi olur. Kitabı ele geçirebilmek için kıyasıya bir mücadeleye girerler.

Cenneti bulduklarını sandılar, oysa kapının açılmasına daha zaman vardı. Cennete girebilme adına kendilerini kılıçla öldürdükleri için kabinlerde daha çok bekleyecekler..!

Kıyılandığı gözlenen kurgunun, yaşandığı ortama göre gerçekçi olduğu söylenebilir. Kayıp kitapta yazılı olanlar iç içe yerleştirilerek roman katmanlarına yayılmış. Katmanlar arası gidiş gelişler heyecanı devindiriyor. Betimleme yapılırken öykülere dinsel mistik hava verilmemiş. Yazar, Yahudi dininin üstün olduğunu öne çıkarmak ister gibi bir izlenim vermiş. (Kutupluluk: 5 puan) Hz. İsa’yı da eleştirir gibi… İslam dininin görüşlerine hiç değinmemiş, Kuranı Kerim’den bir kez alıntı yapmış. Cennetin kapısını Himalaya dağlarının eteklerinde olduğunu ‘yedi dağın arasındaki’ ‘yüksek dağların arasına Tanrı bambaşka bir dünya Bahşetmişti’ demekle olmuyor. Toplumda öyle bir inanış yok. Ayrıca kurguda da alt yapı oluşturulmamış.

Yüksel, ortaçağın karanlık dönemini dile getirmekte başarı göstermiş. Öldürmekten başka bir düşüngüsü olmayan cahiliye insanını iyi irdelemiş. Sekiz on kişilik bir ortamda erkeklik organı kalkmış birinin Şehnaz’a tecavüz edişi, erkeğin boşalması ayrıntılı olarak anlatılıyor. Diğer erkeklerde sıraya geçiyor. Dere yatağı veya kayalığın arkasında becermesi daha gerçekçi olurdu!..

Yazarın içmonolog olarak kurguladığı cümleler: ‘Kutsal toprakların güneşini, sıcağını özlediğini itiraf etti kendi kendine.’ ‘Büyük bir çaresizlik içinde onu aslında ne kadar çok sevdiğini itiraf etti kendi kendine’ (s.254) İç sesi dile getiren bir monolog değil. İç debreşimleri dile getirmeden bilinç akımı olur mu?

Romanda değişik anlatıcılar kullanılmamış. Geriye dönüş tekniğinden zaman zaman yararlanılmış. ‘Cennet’in yüzde 29.6’sı (10 puan) diyaloglarla geçiyor, sayfada ortalama 4.4 kez (0 p) paragraf yapılmış. Yazar, kahramanına söyletebileceği düşüngüleri tanrısal anlatım gibi yazmış. Alıntı yapmamış, deneme biçemiyle dile getirmiş. ‘İman etmek koşulsuz inanmak demektir. Dinin temeli budur. Söylenenlere en ufak bir şüphe duymadan inanmak gereklidir. Meryem’in oğlu İsa Mesih bir peygamberdir; Tanrı’nın oğlu değildi’ (s.173)

‘Cennet’ kolay okunabilen yalın bir dille yazılmış. Yabancı sözcük oranı yüzde 18.0 (0 p) Yazarın yabancı sözcükleri kullanmamakta bir çaba gösterdiği gözleniyor. Uzun anlatı cümleleri kurmuş. Kitap okura edebiyat tadı vermiyor.

Yüksel, kahraman sayısını çok tutmuş. Seher ve Balian dışındaki karakterler yeteri kadar betimlenmemiş. Okur kendini onların yerine koyamıyor.

‘İnsanın iç dünyasını dışa vuran sözcük, insanla eşdeğerdir.’* Yüksel’in alımlı, çalımlı güzel sözleri (10 p) : ‘İnsanlar köle gibi çalışırken, zenginler onların kazançları üzerinden zenginliklerine zenginlik katıyordu.’ (s.220) ‘İnsan psikolojisi sözcüğü, sözcüğün psikolojisi insanı dillendirir.’* Yüksel’in kulağa hoş gelmeyen sözleri: ‘Kanlı papazların söylediklerine inanmıyorum; Tanrı’ya giden yolu kendilerinin bildiklerini söylüyorlar; ben elleri bu kadar kanlı bir Tanrı’ya ulaşmak istemiyorum.’ (s.181) Silueti çirkin duran yabancı sözcükler: ‘riyayı, korkuyu bekleyen cehennemin gayyasına atılır.’ (s.76) Sayfada ortalama 52.4 kez yabancı sözcük kullanılmış.

Türk toplumunun şiddeti sevdiğini bilen Yüksel, yazın diline işlevsellik katan ayrıntıları kullanmakta ustalık göstermiş. (5 p) ‘iriyarı bir savaşçının kılıcıyla boynu tek bir vuruşla ikiye bölündü. Kafa ileriye fırladı, başsız kalan gövde bir an yerinden kalkmaya çabaladı, ama bunu beceremedi, yere kapaklandı, yerde titremeye başladı, kesik boyundan kanlar fışkırıyordu.’ (s.121) ‘elindeki keskin bıçağı adamın göz çukuruna soktu; fedainin çığlıklarına ve kurtulma çabalarına aldırmadan bu kez göz çukuruna parmağını soktu ve alışık hareketlerle göz küresini çıkarıp’ (s.229) ‘Kötülük hiçbir yerde saklanamaz, ne kadar saklansalar vicdan kendi kendilerini buldurur onlara.’

Kaleminden kan damlayan Yüksel, bellekte özgün çağrışımlar uyandıran benzetmeleri sevmiyor, sayfada ortalama 0.8 kez (3.2 p) kullanmış. ‘Azrail’in tırpanı gibi iniyordu’ (s.323) ‘her parçadan bir ruh çıktı; usul usul çıkıyordu; bir tül gibiydi, akışkandı, şeffaftı; yürek gibi atıyordu’ (s.351) Eğretilemeyi ise sayfada ortalama 2.6 kez (7.8 p) kullanmış. ‘Kral yüzünde büyük bir şaşkınlık ifadesiyle’ (s.40) ‘Ebcedin kabalanın sırlarına nasıl ulaştı?’ (s.271)

‘Sözün şehvetine kapılarak’ yazan Yüksel, yazınsal dile güç katan yananlamı sayfada ortalama 1 kez (7 p) kullanmış. ‘İçinde bir yerlerde bir kapak açılmıştı; bir el uzanmış, kendini o kapaktan içeri çekmeye çalışıyordu’ (s.36) ‘uykunun okşayıcı pelerininin altına girdi.’ (s.69)

Gülmece yapmayı unutan Yüksel, dilin anlatım gücünü artıran ikilemeleri sayfada ortalama 0.7 kez (1.4 p) kullanmış. ‘ağızlarından salyalar akıta akıta kadına’ (s.325) ‘hepsi horlaya horlaya uyumaktaydı.’ (s.213)

‘Felsefenin insanlara, yaşamaya başlarken de, ölüme giderken de söyleyecekleri vardır.’** Yüksel, sayfada ortalama 2.7 kez (8.1 p) soru yöneltmiş. ‘İnançlar, çerden çöpten yapılan kuleler gibi bir üfürükte yerle bir olabilir miydi? İnanç kuşkusuz olarak inanmak değil miydi? Evet ama sorular insanın beynini doldururken kıblesi neresi olabilirdi? Tek Tanrı’yı gösteren ve bir tokat yendiğinde yüzün öteki yanının çevrilmesini söyleyen İsa peygamber, efsanelerle büyütülen bir yalancı olabilir miydi? Mesih olarak geldiğini söyleyip, kandırmış olabilir miydi?’ (s.315)

Tarihi roman ‘Cennet’e yaşandığı dönemin epik – lirik havasını pek veremeyen Yüksel, iç çatışmaları anlatan içmonoloğu sayfada ortalama 0.0112 kez (0.1 p) yapmış.Çok düşük bir oran. ‘Yeniden Seher’i sevdiğini, ona âşık olduğunu haykırdı kendi kendine’ (s.288)

Okura, içten içe ayrıntıları duyumsatan betimlemeler: ‘uzun ve keskin kılıçları havada bir tur attığında çevreye et parçaları ve kan savruluyordu’ (s.204) Sayfada ortalama 16 satır (3.2 p) betimleme yapmış. Ruhların zaafını anlatan ruh çözümlemesini sayfada ortalama 0.3 satır (0.1 p) yapmış. “etlerini kızgın şişlerle dağladım; onlar da bizim adamlarımıza aynısını yaptılar; kentleri yağmaladılar, erkekleri kestiler, kadınlara tecavüz ettiler ve çocuklarımızı köle olarak pazara sürdüler. Onlara sordum ‘Neden?’ diye ‘Allah için yaptık’ dediler, ‘Allah’ın cennetine ulaşmak içim yaptık.’ ‘Siz cennete bizden başkası gidemez diyordunuz’ dedim.” (s.181)

Aldatan kadının taşlanarak öldürülmesi ‘Recm’i anlatan Yüksel, hâlâ yabancı sözcüklerin etkisinde olan terimi sayfada ortalama 2.4 kez (7.2 p) kullanmış. ‘bu adamlar Tapınak Şövalyeleri’ne her yıl’ (s.40) ‘baktığı yönde Gihon kaynağı duruyordu’ (s.150)

Romanında sözvarlığı atasözünü tohumluk diye bir kez olsun kullanmayan Yüksel, çağrışım gücü yüksek deyimi sayfada ortalama 0.7 kez (4.9 p) kullanmış. Düşük bir oran. ‘Bizler can çekişirken’ (s.180) ‘Canını dişine taktı’ (s.323)

Rol verdiği kahramanı, her ata bindiğinde ‘atını topukladı’ diyen Yüksel, modern romanın olmazsa olmazlarından olan imgeye sayfada ortalama 1 kez (8 p) yer vermiş. ‘Yüreklerinin derinliklerinde karanlıklar olan insanlar başkalarına acımadan ihanet edebilirdi’ (s.180) ‘kısacık saçları, açık mavi – yeşil gözleri, solgun dudakları, çıplak bedeni, göğüsleri…’ (s.256)

Dan Brawn’ın ‘Da Vinci Şifresi’nden esinlenmiş olacak ki, bir ara Kuranı Kerim’in sayfaları arasında şifreler arayan Yüksel, kullanıldığı yere anlam zenginliği ve derinlik katan pekiştirmeyi sayfada ortalama 0.6 kez (1.8 p) kullanmış. ‘kadının yüzü allak bullaktı’ (s.219) ‘Kopkoyu, karanlık bir uykuydu’ (s.253)

‘Oyundan Çıkmak İster misin?’ adlı bir öykü kitabı olan Yüksel, bilinççakımını sayfada ortalama 0.0056 kez (0 p) kullanmış. “ ‘Tanrım yardım et bize!’ diye dua etti içinden.” (.321) “ ‘Sen misin?’ diye geçirdi içinden.” (s.289)

Argo ve absürt sözleri sevmeyen Yüksel, sıfatı sayfada ortalama 5.7 kez (11.4 p) kullanmış. ‘kısa saçlarını gözlerinin rengine uyan yeşil – mavi bir ipek yaşmakla örtmüşlerdi’ (s.280)

Geleceğin romanının olmazsa olmazı denemeyi unutan Yüksel, yazının içinde süs gibi duran kalıplaşmış hazır sözleri sayfada ortalama 0.014 kez (0.1 p) kullanmış. “Musa uşağına demiş ki: ‘Ya iki denizin birleştiği yere varacağım ya da uzun bir zaman yürüyeceğim.’ ” (s.138) Alıntıya ise sayfada ortalama 0.022 kez (0.2 p) yer vermiş.

Düşüngülü Eleştiri’nin kriterlerine göre ‘Cennet’ romanına 94.5 puan verildi. Değerlendirme mukayese amaçlı yapıldı. Dumanlı havalarla beslenenler, aradıkları cennet yolunu sevgisizlik yolu yaparlar. İç atmosferi sevgisizlik olan bir roman. / Cennet / Muammer Yüksel / Doğan Kitap / 357 s.

* - Osman Bolulu, ** - Montaigne

 
Toplam blog
: 172
: 425
Kayıt tarihi
: 15.07.09
 
 

Ali Akdemir, Adana tarihinin en büyük sel felaketini yaşadığı 21. 02. 1948 tarihinde doğdu. Edebi..