Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '10

 
Kategori
İzmir
 

Çeşme, dalga ve rüzgârın serenadı...

Çeşme, dalga ve rüzgârın serenadı...
 

Çeşme Marina


Ege... Atalarımın deyişiyle Adalar Denizi... Her çağın aklı esas alan Medeniyetler Beşiği... Altın ölçülü doğal güzelliklerin, aşkın, tutkulu sevdaların eşiği... Kimler geldi, kimler geçti Küçük Asya'nın bu altın sahillerinde...

1934'ten beri Ege adını taşıyan Batı kıyılarımızda gurubun(günbatımı) en güzel izlendiği, dalga ve rüzgârın kumsala serenad yaptığı yerdir Çeşme...
Akdeniz iklimine özgü bodur makiliklerin donattığı yörede zeytin yüklü ağaçlar, meşe ve çamlar arasında -taşıdığı zehir nedeniyle- yer yer mahcup bir gülümsemeyle yer alan pembeli, beyazlı zakkumlar otobanda hızla geçen araçları karşılar önce. İlerledikçe kel tepelerde rüzgarın serenadından sarhoş, enerji üreten metalik güller, ritmik dansına davet eder.
Alaçatı, Çeşme, Ilıca üçlemesi arasında uzanan dantel kıvraklığındaki koylar ve beyaz kumsallar; yıl boyu elektrik yüklenen vücuda dinginlik vadeder.
Üçlemenin merkezini işgal eden ünlüler bile, diğer turistik yerlerdeki patırtılarını unutup, Çeşme'nin dinginliğine kendini kaptırır, gündeme oturtacak skandallardan sakınır. Rüzgâr, dalga, kumsal sevdasına kapılır.

Şifne koyunun İzmir Körfezi'nin minyatürü sayılan bir bölümünde, Albayrak Hotel'den günbatımını dalgaların uysal "şlap"ları eşliğinde izlerken, kıstağın berisinde Ege'nin hırçın dalgalarının "şrak.. şrak!" kumsala vuruşu, beni zaman tüneline sürükledi. Gökmaviden turkuvaza dönüşen ak köpükten taçlarıyla kumsala vuran dalgalarda, yarım kalmış hicranın içli serenadını dinledim.

*

Dağlarında yağ, ovalarında bal akan bu yörenin güzelliği sürekli olarak dağlık Batı'nın ilgisini çekmiş, ta Antik Çağ'dan beri başta İda(Kaz) ve Spyllos dağı olmak üzere sürekli Zeus'un tacizine uğramıştır.!
İlk çağda CYSSUS adıyla bilinen Çeşme sahillerinde, Smyrna(İzmir)'yı yurd edinen Lelegler ve dişi savaşçı Amazonların at koşturduğu bilinir. Belgelere dayalı Tarihi ise MÖ.I.Binde başlar. Tiranlıkla yönetilen 12 İyonya kentinden biri olan Erythrai'nin Ildırı İskelesiydi. Bugün arkeolojik ve turistik yönden büyük önem taşıyan Ildırı(Eritre), MÖ.7. ve 8. Yüzyıllarda büyük ekonomik güce sahipti. Eriythrai, Doğu Akdeniz ve özellikle Kıbrıs ile ticari ilişkilerde bulunuyor ve batısında heyula gibi dikilken Chios(Sakız) adası ile birlikte esir ve şarap ticaretini elinde tutuyordu. Erithrai, altın parayı kullanan Lidyalılar zamanında ticarî yönden en parlak dönemini yaşadı. Kral Yolu'nun son durağı oldu. Bu zenginliğin kıskandırdığı Doğu komşuları Perslerin saldırısına uğrayıp büyük ölçüde zarar gördü., Pers boyunduruğuna karşı diğer İon kentleriyle birlikte sık sık ayaklandı, ama bağımsızlığını elde edmedi. Perslerin sömürüsünden İ.Ö. 334'te B.İskender'in gelişiyle kurtulup , bağımsızlığını kazandı. İskender'in ölümünden sonra çıkan kargaşalar sonucu bir çok el değiştiren Erythrai, Pergamon (Bergama) Krallığı'nın eline geçti. MÖ.133' te Roma İmparatorluğu içinde özgür bir kent statüsü kazandı. Bu dönemde şarabı, keçileri, değirmen taşları ve kadın kahinleri Sibyl ile Herophile ile ün kazandı.
MÖ.1 yy.'da depremler, savaşlar ve Romalı komutanların yağmaları yüzünden büyük yıkıma uğrayan yöre; daha sonra Roma İmparatorluğu'na bağlandı. Romalılar zamanında Çeşme yöresi CYSSUS adını aldı. Roma imparatorluğu ikiye bölününce, Doğu Roma(Bizans) topraklarında kalan Erithrai, önemini kaybetti. Özellikle Put'a ve çok Tanrılı dinlere karşı olan inancın güçlendiği dönemde, kentteki antik yapıların çoğu yakılıp yıkıldı.

Çeşme'ye Türkler Ortaçağ'da ayak basar ve denizle kucaklaşır. Malazgirt Zaferi'nden iki yıl sonra başlayan yerleşme, 1081'de Çaka Bey tarafından İlk Türk Derya Beyliği'nin kurulmasıyla sonuçlanır. İran merkezli Büyük Selçuklu İmparatorluğu'na bağlı olan bu Beylik ne yazık ki, kısa süreli olur.

Yüzüm Güneşe dönük, dalga ve rüzgârın serendını dinlerken; Homeros'un İlyada'sında bu kıyılara kasteden Agamemnon'un birleşik donanmasının, sabah saldırılarının yenilgiyle sonuçlanmasının nedenini anlayıp, genelde öğleden sonraya kaydırmalarının gizini hatırladım. Aynı şekilde 1081'den itibaren denize sevdalanan Çaka Bey'e sürekli yenilen donanma komutanını aptallıkla suçlayan Aleksios Komnenos'un zılgıtını duydum. Sabah kumsala öperek yaklaşan dalgaların, öğleden sonra günbatımına doğru iyice hırçınlaşmasının nedeni Güneş ve rüzgârdır. Sabah batıdan saldıranların gözleri güneşten kamaşır, karadan denize esen rüzgârla solukları kesilir, yelkenleri düşer. Öğleden sonra bu ikiliyi ardlarına alan saldırganlar, Doğu'da kalanları yenebilir. Kurnazlığıyla ünlü Alekios'un bu stratejik durumu çözmesiyle durum değişir; önce donanması zaferler kazanmaya, ardından ünlü entrikalarıyla Çaka Bey ve damadı I.Kılıç Arslan'ın arası açılır. Kılıç Arslan, Çaka Bey'i öldürerek Aleksios'un işini kolaylaştırır. Ardından başlayan Haçlı Seferleri bu kıyıları kana bularken, Türklerin deniz sevdası söner... O günden beri Ege dalgalarının öğleden sonraki hırçınlığı bu olaya bağlanır...

Yıldırım Bayezit tarafından Osmanlılara bağlanan yöre 1402 Ankara Savaşından sonra Timur tarafından tekrar Aydınoğullarına verildiyse de, 1422 yılında yeniden Osmanlılara geçti. Aydınoğulları ve Osmanlı arasında çekişme alanına dönüşen yöre, Osmanlıların yönetimine karşı çıkan ve yarin yanağından gayrısını ortak belleyen Şeyh Bedreddin'in müridleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal taraftarlarının çıkardığı isyanla uzun süre çalkalandı. Osmanlı yönetiminde yıllar boyu varlık içinde huzurlu içinde yaşayan yöre, 1768 Osmanlı Rus Savaşı'nda Osmanlıyı yenemeyen Rusların, Baltık'tan kaldırdıkları donanma 1770'te Osmanlı donanmasını Çeşme'de gafil avlayıp yaktı. Ruslara kahramanca karşı koyan Cezayirli Gazi Hasan Paşa'nın heybetli heykeli, yanında -köpek yerine sürekli gezdirdiği- arslanla denize meydan okurcasına bakar.
Son acıyı XX.asır başlarında üç yıllık işgalle yaşayan Ege kıyılarının her yöresinde olduğu gibi Çeşme'de de geçmişin izlerine rastlanır. 15 Mayıs 1919'da başlayan Yunan işgali 16 Eylül 1922'de sona erdi. İşgal yaraları kısa sürede sarılıp, acıların yerini dingin bir huzur aldı. Günümüzde çok gelişen ve İzmirlilerin gözbebeği olan yöre, huzurunu insanlara aşılamaya hazır bekliyor...
İzmir için yazdığım dizeler Çeşme için de geçerlidir.
.
Her yerde söyleşir Tarihle doğa,
Kıyıda öpüşür kumsalla dalga.
Her örenden Fuar'a kültür akmakta,
Cami, kilise, havra gönülce yan yana.

*
Gezilecek Yerler :

Yatçılar için Çeşme âdeta bir cennet. 30 Temmuz'da resmî açılışı yapılan Çeşme Marina, Altın Yunus Marina'nın yanısıra yöreyi ekonomik yönden daha da güçlendirecektir .Üç kıta arasında dolanan yatçılar için Marina tam bir mola noktasında bulunmaktadır. Çevresinde yenilenen çarşı restoranlar, kafeler, barlar, dondurma, kumru, kitap, takı, giysi, yat donanımı dükkanlarıyla cıvıl cıvıl olmuş. Sezon geç açıldığından fiyatların tuzlu olduğunu belirteyim... Alaçatı İskelesi de uygun bir yer. Her mevsimde konaklanabilir.

Oğlum gibi Spor tutkunları için Çeşme, her hayalin gerçekleştirilebileceği bir yer. Yüzme dışında Sörf tutkunları Alaçatı'da rüzgârla gönüllerince dansedebilir. Pırlanta Plajında Kitesurf sporu ve şampiyonalarını izleyip, katılabilirsiniz. Amatör dalış meraklıları ve dalgıçlar için Çeşme bir cennettir. Fener Adası, Yatak Adası, Eşek Adası ile yakınlarındaki Kara Ada ve doğal bir akvaryum olan Mavi Koy'da, oğlum gibi denizin gizemli dünyasına inip, gezinebilirsiniz. Kara ve deniz avcılığı her mevsimde geçeli olup, özellikle domuz avından hoşlananlar buraya koşmalı... Ildırı plajları kamp ve karavanlar için çok uygun.

Tarih sevenler yöredeki kalıntılarda zaman tüneline girebilir.
Şehirde 1963-1966 yılları arasında Prof.Hakkı Gültekin ve sonraları Prof. Ekrem Akurgal tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır. Önce M.Ö. 3.yy. sonlarında yapıldığı sanılan akropolün kuzey yamaçlarındaki antik tiyatro toprak altından çıkarıldı. Akropol'ün en yüksek düzlüğünde yapılan araştırmalarda da Athena tapınağına ait kalıntılar bulundu. Şehrin etrafının 5 km. uzunluğunda surla çevrili olduğu anlaşıldı. Tiyatro kısmen açığa çıkarıldı ve restorasyon çalışmaları yarım kaldı. Araştırmalarda akropolde M.Ö.6. ve 7.yy'dan kalma çanak, çömlek, taş ve topraktan figürler bulundu. Bunlar Erythrai şehrinin en eski tarihi buluntuları olup, çoğu Kale'deki Müze'de sergilenmektedir.

Kale, kervansaray, çeşmeler ve kıyı boyunca uzanan siteler arasında serpilen otel, apartlar ve özenli villalar arasında; sayısız koyları, berrak denizi, güneşi, ince kumları, deniz içinde kaynayan kükürtlü suları, yarımadanın 29 km'yi bulan kıyıları boyunca dağılmıştır. Şifne, Küçük liman, Pırlanta, Paşa limanı, Ilıca, Çiftlik, Altınkum, Çatal azmak, Sakızlı koyu, Tekke plajı, Ayayorgi ve değişk isimlerde yirmiye yakın kumsalında geçmişle günü yaşayıp, günlük turlarla soluduğunuz bol oksijenle farklı bir enerjiyle evlerinize dönebilirsiniz.

Dingin bir denizde serinleyip sonra da sımsıcak kumsalda sakince güneşlenmek mi, bir yat kiralayıp adaları gezmek mi, yoksa sörf tahtanızı alıp rüzgarla dansetmek mi, derinlerdeki zenginliği keşfetmek mi istiyorsunuz? Düşlemeniz bile yeter... Çeşme'de hepsi önceden düşünülmüş ve her bir yöre farklı bir etkinlik için hazırlanıp hizmete sunulmuştur.

Yanınıza ince uzun kollu tişört ve hırka, şapka, düz ve dolgu topuklu ayakkabı almayı unutmayınız. Geceleri serinleyen hava ve taşlı gezi alanları bunları gerektirir.

Yeşil ağırlıklı Akdeniz sofrası, taze deniz ürünleri ve hızlı atıştırmalık kumrularıyla Çeşme sizi bekliyor!

 
Toplam blog
: 214
: 5488
Kayıt tarihi
: 03.08.08
 
 

Emekli eğitimci, araştırmacı yazar, şairim. Ülkemin cennet ile cehennemi bir arada yaşadığı bir zama..