- Kategori
- İzmir
Çeşme güneşi ve asma yaprağında sardalye

Birilerinden duymuşsunuzdur, ‘’Malım mülküm pek yok ama olsun, ben dost biriktirdim,’’ derler. Doğrudur. Derdimizi ya da sevincimizi dostlarımızla paylaşmaz mıyız? Örneğin canımızın sıkkın olduğu bir anda telefon çalsa ve arkadaşınız, ‘’Balıklar mangalda, mezeler de hazır, seni bekliyoruz,’’ dese ne yaparsınız? Canınızın sıkkınlığı o dakika geçer. Kafa nereye siz oraya, süzülür gidersiniz.
Sizi bilmem ama benim böyle dostlarım var. Ahmet Ateş de onlardan biri.
Deniz kenarındaydım. Doyumsuz manzaraya dalmışım. Güneş turuncu rengiyle Çeşme’nin mavi sularında yıkanıyordu. Telefonum çaldı. Baktım Ahmet Bey, ‘’Asma yaprağında sardalye yaptım. Mezeler hazır. Osman Bey burada; Muzaffer Bey’i de çağırdım, hadi sen de gel.’’
‘’Asma yaprağında sardalye mi?’’
‘’Hadi bana müsaade akşam güneşi. Dostlar beni bekliyor.’’
Sizi bilmem ama ben ilk kez, ‘’asma yaprağında sardalye’’ yedim. Tadına doyamadım. Ahmet Bey, nasıl yapıldığını öğrenmem için birkaç tane daha hazırladı. Ana hatlarıyla anlatayım:
1-Sardalyenin kılçığı çıkarıldıktan sonra taze asma yaprağına konur.
2-Üzerine çok az tuz ve sızma zeytinyağı ilâve edildikten sonra muska şeklinde katlanır.
3-Asma yaprağına sarılan sardalyeler yağsız tavaya ya da ızgaraya dizilir.
Ardından maşa yardımıyla çevrilerek özenle pişirilir.
Ateşi gören asma yapraklarının rengi yeşilden sarıya dönüşürken sardalyeler de lokum gibi pişiyor.
Ellerine sağlık Ahmet Bey.