Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

CHP çözüm mü istiyor, kör düğüm mü istiyor?

CHP çözüm mü istiyor, kör düğüm mü istiyor?
 

Ortaöğretim yıllarımızda, arkadaşlarımızla üzerinde en çok tartıştığımız konu, geleceğimize dair yaşamımızın nasıl şekil alacağıydı. İyi bir eğitim, iyi bir iş, fena sayılmayacak ölçüde bir kazanç, doğru insanı hayat arkadaşı olarak seçmek ve benzeri türden konularda bu duruma ulaşabilmenin yöntemlerini kendi aramızda konuşurduk. Bu tartışmalarımızda kurguladığımız ve dile getirdiğimiz şeyler, hayal kurmanın ötesine çıkmıyordu. Yaşadığımız yerler pekde muteber olan yerler değildi ve bu yerlerden iyi bir yaşama ulaşabilme hayalini gerçekleştirebilmek hemen hemen mümkün görünmüyordu. Kaldıki ülkenin ekonomik yapısı gereği iyi bir eğitim alınsa bile sonrası meçhuldü. İyi bir eğitimden kastım, iyi bir üniversiteden diploma alabilmekti ama ceketimizin cebine koyacağımız bu diplomanın bile bize güvenli bir hayat sunabileceği ihtimali çokda fazla değildi.

Hayatın içerisine biraz dalıpda ekonomik faaliyetler yürütmeye başlayınca, yaşamın birçok yönden zorlukları ilede tanışmaya başlamıştım ve orta öğretim dönemi hayallerim kül olup, havaya dağılmıştı.

Hayatım boyunca siyasal partilerin ileri sürmüş olduğu daha iyi bir yaşam vaadi bana hiç inandırıcı gelmedi. Güler geçerdim bu tip vaadlere ve siyaseti daha çok nüfuz kullanmaya ihtiyaç duyan kesimlerin ilgi alanı olduğunu düşünürdüm. Halkın geniş kesimleri ise sadece oy veren birer yığındı. Siyasetten ne kadar nemalandıkları ise tümü ile belirsizlik olarak görünüyordu.

Bu düşüncem bu gün bile değişmiş değil ama en azından ülkede insanların demokratik bir yapı içerisinde, şu veya bu şekilde yaşamlarını güvenle sürdürebileceği zeminlerin yaratılmasının zaruri bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Lisede okuduğumuz yıllarda, 1970’li yılların hızlı devrimcisi bir edebiyat öğretmenimiz vardı ve 12 Eylül sonrasında kabuğuna çekilmişti. Aksaray’da bir avukatlık bürosu vardı ve o yıllarda sürdürdüğü birde edebiyat öğretmenliği. İlle de derste eskiye dair bir şeyleri araya sıkıştırır, hafif yollu sola meyil etmiş öğrencilerin yüreğini okşardı. Nazım Hikmet hastası olan bu hocamız, zaman zaman elinde bir kasetçalarla sınıfa girer ve Nazım Hikmet’in kendi sesinden şiirlerini dinletirdi bizlere. Nazım Hikmet’in tadına varmamda bu hocamızın katkısı yadsınamaz.

O yıllarda biz solcu öğrenciler için en çok tartışılan konu, “İnsanlar ser sefil bir vaziyette ama halen bir toplumsal patlama yok” tartışmasıydı ve edebiyat hocamız bu tartışmalar için güzel bir laf ederdi. Nazım Hikmet’in “Zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yok” dizesine atıfta bulunan hocamız “Proleter kardeşlerimizin Haliç manzaralı gecekonduları var artık” derdi.

Siyasetin sürekli konuşulduğu bir evde büyümüştüm ve 1975 yılından itibaren istisnasız olarak evimize her gün Cumhuriyet Gazetesi girerdi, lakin, abim o Cumhuriyet Gazetesine gözünün ucu ile bakar, kaldırıp bir kenara atardı. Annem ve babam katıksız birer CHP seçmeni olmakla birlikte, müthiş birer Mustafa Kemal hayranıydılar. Annem ve babamın CHP’liliği ve Mustafa Kemal hayranlığı nedense abim tarafından ciddi bir esprisi konusu olur ve ne zaman evde siyaset konuşulsa, abimin, CHP ve Mustafa Kemal alehine etmiş olduğu bir laf, gerek annemin ve gerekse de babamın üzerinde soğuk duş etkisi yapardı.

Marksist kültür içerisinde kendisini yetiştirmiş olan abimin, o yıllarda yapmış olduğu tartışmalarda, ilginçtir, etmiş olduğu en önemli laf “Türk solunun Kemalizmle hesaplaşması gerekir” dediğiydi ve bu laf o yıllardan beri benim kafama kazınmıştı ama aklım fazlada ermediği için sadece dinlemekle yetiniyordum.

SHP’nin bir gün iktidara geleceğini ve memlekette var olan tüm sorunları çok kısa bir zamanda çözeceğine inanan annem ve babam, 1994 senesi geldiğinde bu inançlarını hemen hemen kaybetmişlerdi. 1989 senesinde elde edilen yerel seçim başarısı sonrasındaki performansın toplumu mutsuz etmesi, 1991 senesindeki genel seçimlerin ardından kurulan koalisyon hükümetinde SHP’nin bulunması ve başarısızlığı, annem ve babamı gerçektende hayli olumsuz etkiledi ama nedendir bilmem, yaşamlarının son anına kadar CHP’den vazgeçmek adına kafalarında şekillenmiş tek bir düşünce dahi duymadım. CHP’ye söylenirlerdi, kızarlardı ama iş oy vermeye geldiğinde asla bir başka partiye oy vermezlerdi. 2002 seçimlerinden sonra AKP’nin iktidar olması üzerine annem, yurtdışından gelen abim ve kızı ile birlikte Dolmabahçe Sarayını gezmeye giderler ve annemin Atatürk’ün yatağının önüne geçip ver yansınlar yağdırmasını anlattığında abim, gülmekten kırılıp geçmiştik.

Aradan geçen zaman dilimi içerisinde ortaya çıkmış olan bu CHP’ye bakıyorumda o yılların fersah fersah gerisinde bir CHP ile karşılaşıyorum. Ne istediği belli olmayan, ne söylediği belirsiz, sadece çözümsüzlük üreten bir kimliğe evirilmiş bir CHP, hakikaten insanı rahatsız eder bir hal almış durumda.

SHP 1991 seçimleri öncesinde, hatırlayınız, Kürt Sorununun meclis çatısı altında çözümüne yönelik bir takım adımlar atmış ve o dönemde DEP ile seçim ittifaki yapmıştı. Erdal İnönü bu tavrından dolayı kimi çevrelerce eleştirilmişti ama o bütün bu eleştirilere kulağını tıkayarak izlemiş olduğu çizgiden ödün vermemişti ve DEP’ten önemli kimli isimleri meclise taşıyarak o dönemde önemli bir görevi yerine getirmişti. Lakin o dönemin devamında atılan yanlış kimi adımlar çözüm sürecini tıkamış ve bunun yanı sıra bölgede alabildiğine provakasyon eylemleri yapılmıştı. Sonuç hüsrandı ve o dönemin zihinlerimizde iz bırakan birçok kanlı eylemi halen sorgulanmaktadır. Mesela Elazığ-Bingöl karayolunda 33 askerin katledilmesinin altında yatanlar halen sorgulanmaktadır.

O yıllardaki SHP’nin çizgisi ile bu günkü CHP çizgisini birbiri ile mukayese etmek bile çok komiktir. Bu günkü CHP için söylenebilecek en yalın söylem “Ne söylediği belirsiz bir parti” olması.

Her şeyi bir yana bırakalım. Hele hele son günlerin can alıcı gündem maddesi olan Kürt Açılımınıda. Başa dönelim, hayallerimize. CHP bir gencin gelecek hayalleri kurması ve ortalama bir yaşam standardı sürdürmesi adına neler söylüyor ve ne tür vaadlerde bunuyor?

Görüyoruzki CHP’nin bu gibi söylemlerle uzak yakın ilişkisi yok. Tek derdi devletin ali menfaatleri. Gerisi hikâye.

Her ne kadar bir siyasal partinin geleceğe dair hayal kurulabilmesi adına söyleyecekleri beni hiç ama hiç heyecanlandırmasada, bu durumdan halen heyecan duyan geniş bir halk yığınının olduğu yadsınamaz.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..