- Kategori
- Siyaset
CHP ve Sol...
Cumhuriyet Halk Partisi, Kemal Kılıçdaroğlu’yla daha farklı bir siyaset izlemek istiyor mu, istemiyor mu? Bence, Kılıçdaroğlu’nun siyaset izleme metodu, hem CHP yönetim katında, hem de dar bir sınıra hapsolmuş tabanında, kabul görmüyor. Konuşmak, uzlaşmak, diyalog kurmak isteyen Kılıçdaroğlu’nun karşısına, yine kendi siyasal tabanı çıkıyor. Mesela, bencileyin Kılıçdaroğlu, tesettür konusunda da kamualanı hususunda da kendi düşüncelerini, özgürce ifade edemiyor.
* * *
Özgürlükler konusunda, CHP’sinin daha esnek olması gerekmez mi? Cumhuriyet Halk Partisi’nin, dünyada meydana gelen değişmeleri, yeni trendleri doğru okuması gerekmez mi? Evet, CHP’nin, değişimi doğru okuması gerekiyor. Kemal Kılıçdaroğlu, ne denirse densin, istediği gibi hareket edebilme “serbestisine” sahip değil gibi. Ama, bunun da birçok nedenleri var. Bir kere, statükocu ve devletten beslenmeye alışmış medya organlarının, Sn. Kılıçdaroğlunu, rahat bıraktığı söylenemez. Doğru düzgün, istediği gibi, gündeme yönelik “açılım” yapabildi mi Sayın Kılıçdaroğlu? Tesettür dedi, sanırım partinin “politbüro” katından gelen baskılardan ötürü, geri adım atmak zorunda kaldı.
* * *
Cumhuriyet Halk Partisi, Deniz Baykal koltuktan düzmece bir tertiple alaşağı edilene kadar, “soyut” kavramlar üzerinden pasif bir siyasa izlemiyor muydu? Daha çok toplumun ürkütülmesi, bir yerlere sindirilmesi, sanki ülke yangın yeri tarzından bir siyaset tarzı ile muhalefet yapıyordu, CHP. Devletin sahip olduğu dokunulmazlıklar üzerinden, laiklik reflekslerinden siyaset üretmek, ancak seçkin kesimler üzerinde etkili olabilirdi. İktidara yürüyebilecek stratejik bir politikanın olmaması, CHP’sinin toplumdan uzak kalmasına neden olmadı mı? Hatırlasanıza, CHP, ne zaman sahaya indi? En son yapılan yerel seçimlerde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olan Kemal Kılıçdaroğlu vasıtasıyla; CHP’si, tabana, halkın arasına, tavandan, yönetim katından anca inebildi. Bu da, sadece Sn. Kılıçdaroğlu’nun çabalarıyla oldu ve burada, bu sahada; İstanbul ile sınırlı kaldı. Tabii ki soyut kavramların anayasal çerçevede savunulması ve gözetilmesi gerekir; ama siyasetin pratik ayağında soyut kavramlardan seçmen kitlenizi arttırmanız olanaklı olmuyor.
* * *
Türkiye’de sol bir siyasete de, sol bir partiye de, ihtiyaç var. Ama, bu sol parti, halktan uzak, insanlardan uzak bir parti olmamalıdır. İnternette gezinirken haber portallarının içinde, ATATÜRK’ün hiç yayınlanmamış, yani gün yüzüne çıkmamış fotoğraflarına rastladım. Ve orada gördüm; Atatürk’ün halkın içinde olduğunu. Bilmiyorum, bir aralar söyleniyordu; ya da ben mi yanlış hatırlıyorum, Atatürk’ün milletinden uzak bir hayatının olduğu! Ama, baktığım fotoğraflarda Atatürk’ün plajda insanlarla yan yana çekilmiş fotoğrafını gördüm. Tabii çok değildi, bir iki tane, olsun, belki de, daha gün yüzüne çıkmamış bu minvalde fotoğraflar vardır. Atatürk’ü seven kişilerin özel koleksiyonları içinde milletle kucaklaşmayı bekleyen; belki yeni insan odaklı Atatürk fotoğrafları vardır.
* * *
Sol parti olmalı ki, insanlar, düşündükleri farklı şeyleri dile getirebilsin. Söyleyip de içlerinde kalan hislerini, itirazlarını, haksızlıkları, ifşa edebilsin. Adam akıllı bir sol siyaset, Türkiye’de özgürlükten yana, insan haklarının en geniş mertebede savunulmasından yana yüzergezer seçmenlerin, böyle bir partiye teveccüh etmesine neden olabilecektir. Ama, artık politikada azıcık da olsa “somut” olgular üzerinden bir şeyler anlatmak gerekiyor, seçmene/halka... İlginçtir, sağ bir parti olan, yani kendini muhafazakâr demokrat şeklinde addeden Ak Parti, CHP’sinden daha fazla “sol dünya” vizyonuna sahip. Aslında, siyaset kurumumuz, AK Parti’ye ram olmak zorunda değil. Fakat, Kemal Kılıçdaroğlu’na, biraz daha rahat hareket edebilme olanağı vermek gerekiyor.
Öyle değil mi?
NOT: Bu makale, 2010 yılında yayımlanmış olup, "güncel" değildir.