Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '16

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Chuck Palahniuk ve ben

Chuck Palahniuk ve ben
 

google


Kendisi genelde kurmaca yazan biri, ben genelde kurmaca-dışı yazan biriyim.

Yazmak için 12 kural önermiş.

Bir bakalım:

Pişirme saatinizi ayarlayın.

http://onedio.com/haber/chuck-palahniuk-tan-yazmak-uzerine-12-kural-21777

Ortalama 2,5 sayfalık denemeler yazarım. (10 sayfayı geçen metinlerim de var.) Hemen hepsini tek oturuşta yazarım. Bir kezinde 100 sayfalık yekpare bir kitap-metin zihnime indi, tamamının yazana kadar 1 ay ter döktüm.

Vahiy ya da esin değil bu. Başka şey. İleriki madellerde açımlayacağım bunu.

Farklı hikaye formatlarını kullanın.

Bunu kendisi becerememiş bence.

Ben bunu, farklı edebiyat formlarında yazın, olarak kullanırım.

Hikayenin iskeletini oturttuktan sonra yazmaya başlayın.

Ben bunu, kitabın iskeletini oturttuktan sonra yazmaya başlayın, olarak kullanırım. Ancak, kitabın iskeleti de / taslağı da, o kitaba girebilecek ilk 3-5 metin raslantıyla yazıldıktan sonra oluşur bende.

Yani, bende yazılar ve kitaplar kendilerini yazdırır.

Benim açımdan bu, çok çok önemli. Yazılmasa olmaz, demek için bence bu gerekli.

Kendinizi şaşırtın.

Kendinizi, diğer yazarları, okuru, editörü, geçmişi, geleceği şaşırtın.

Takıldığınız zaman, daha önce yazdığınız sahneleri tekrar okuyun.

Bu, bende hiç böyle işlemedi. 200’de 1-2 metin başlanıp bitmeden kaldı. Yarıda kalma nedeni, fiziksel olarak klavye başından kaldırılma, zihin takılması, şu bu olabilir.

Daha önce yazdıklarımı yeniden okuyunca (ki her metni 3-5 kez daha yeniden okurum), yeni metinler yazılır bende, o metin düzeltilmez.

Yazmayı her hafta düzenlemek için bahane olarak kullanın.

1993 sonundan beridir, tek bir harfini değiştirmem gerekmeyen metinler yazıyorum; redaksiyon hariç, redaksiyona dilbilgisi düzeltmeleri de, yeniden düzenlemeleri de dahil.

Kendinizi bilinmezliğe bırakın.

O, doğduğumdan beridir öyle zaten. Yazarken de öyle, yaşarken de öyle.

Haa, bilinmezliğe kendini bırakmaya da her zaman taraftar değilim ama bilinmezliğini çook ağr bastığı bir ülkede, bir zamanda, bir kültürde yaşadım tüm yaşamı boyunca ve şu an tam da şu anda ible, o bilinmezliğin göbeğindeyim. (Bilinemezlik değil, vurgu.)

Karakterlerin adını değiştirin.

Güncelerimde ad değiştirmem. Realist olduğum için. az da olsa, kuramaca karakterlerde de, Türkçe’nin yapısından ileri gelen, acaip anlamlı adlar kullanırım, örneğin kendi adım ‘Kurtuluş İdeali’ anlamına gelir ve tam da bana cuk oturur.

Üç tip anlatım şeklini de kullanın.

Anlatı zaten dolayımlı. Bir de ek dolayım eklemenin anlamı yok.

Yazarın açılımı şu:

“Tanımlayıcı [descriptive], öğretici [instructive] ve ifade edici [expressive]. Tanımlayıcı: Güneş yükselmişti. Öğretici: Yürü, koşma. İfade edici: Off.”

Bu, tekst bile değil, paratekst olmuş. Bense hipertekst yazdım hep, tüm yaşamda tek bir metin olacak kadar hiper-.

Not: Zaten o yüzden kurmaca, paratekst olmakta.

Okumak isteyeceğiniz bir kitap yazın.

Çok okumuş biriyseniz, evet; orta veya az okumuş biriyseniz, hayır.

Yani, ilkede hayır, çünkü yazarlar, çok okumuş okurlar olmaz hiç.

Kitap kapağı için fotoğraf çektirin.

Hayır.

5 kitabıma foto koymayı yeğlemedim ama internette (bloglarımda) mümkün olduğunca yakın tarihli fotolarım oldu hep.

Gerçekten sizi üzen konular hakkında yazın.

Üzen değil, varlık nedeniniz (raison d’etre) olan.

Üzüldüğünüz konuyu yazarsanız, arabesk yazarsınız. Melodram yazarsınız. Vd, vb.

Haa, bunu istiyorsanız, ayrı konu, yazın o zaman ama bilin.

Sonuç:

Böahh.

Palahniuk gerçekten kötü yazarmış. Bilgisi yok, bilinci yok. Belli ki çok okumamış.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..