- Kategori
- Siyaset
Çizgilerin dili, dilimizdeki çizgiler
Çizgilerin yaşamımızdaki rolü her geçen artıyor. Rengi ya da kalınlığı bir yana bizlerde oluşturdukları anlam ve algılar öylesine farklılaşıyor ki, kimi zaman hayatımıza, geleceğimize, en azından günümüze yön verebiliyorlar.
Kale çizgisini geçtiği halde gol sayılmayan bir pozisyon sonrası takımı mağlup olan bir taraftarın; o gün ve hatta o hafta ne acılar çektiğini, ne kadar üzüldüğünü tahmin edebiliyor musunuz?
Finiş çizgisine bir adım geride giren bir atletin yaşadığı hayal kırıklığını, altın yerine gümüş madalya bile alsa, yaşadığı burukluğu anlayabilmek çok kolay değil.
Ancak yılların yüzümüzde, alnımızda oluşturduğu yaşlanma belirtisi çizgilerin bizi nasıl karamsarlığa ittiğini, moralimizi bozduğunu hepimiz çok iyi biliriz.
Öte yandan dünya denilen büyük sahnede sürekli rol yapmak zorunda kalan biz insanların; düşündüklerimizi, gerçek duygularımızı değil de, karşı taraf ya da tarafların hoşuna gidecek sözcükleri ifade edebilmek için dilimize set çeken çizgilere ne demeli!
Karşı tarafı etkilemek, yanlış yönlendirmek, kandırmak ya da etkinliğini, egemenliğini sürdürmek adına; inanmadığı şeyleri doğruymuş, kendi düşünceleriymiş gibi sunmaya çalışanların, dilindeki o renkli çizgiler adeta gözlerine siniyor ve öyle kolay ele veriyor ki insanları.
Yalan, çıkar ve iki yüzlülük üstüne kurulmuş sözleri kişi eğer; boğazını temizlemeden, aksırırıp, öksürmeden söyleyemiyorsa, bilin ki, dilindeki kalın çizgilere takılmıştır.
Çizgiler yaşamımızda gerçekten çok önemli!
Bizi hayal dünyasında gezdiren pembe çizgiler, ruhumuzu arındırdığına inandığımız beyaz, görünmeyen çizgiler, gözlerimizi dinlendirdiğine inandığımız yeşil çizgiler, umutlarımızı, geleceğimizi karartan kara, kapkara, kör çizgiler….
Her renkte, her tonda sınırsız sayıda çizgilerin arasında bir çizgi var ki, yaşamımızı bize dar eden, anlamsız, ışığıyla gözlerimizi kamaştıran! Kimiz zamanda altı çizilen, kalınlaştırılan, olmazsa olmaz denilen, vazgeçemediğimiz, kırmızı çizgiler.
Kırmızı çizgiler mutlak gerekli midir?
Son bir gayretle çalışmalarını sürdürmeye çalışan Anayasa Uzlaşma Komisyonunun en çok zorlandığı çizgilerden söz ediyoruz.
Kırmızı çizgiler.Bayrağimızın rengi gibi, şehitlerimizin kanı gibi diye vazgeçemediğimiz; niyedir, nedendir diye sormadan ısrarla ve inatla savunduğumuz altı kalın hatlarla yazılmış kırmızı çizgiler!
Nedir bu kırmızı çizgiler ve kimler, hangi nedenlerle vazgeçemezler?
Anayasa’nın devletin, cumhuriyetin nitelikleri ve dilini düzenleyen ilk üç maddesi, bunların değiştirilmesini ve teklif dahi edilmesini yasaklayan 4.maddesi.Ayrıca “Türk vatandaşlığı” tanımını yapan 65.maddesiyle “Eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi” başlıklı 42.maddeler.
Anayasa’nın 1.maddesindeki “Türkiye Devleti, bir Cumhuriyettir” düzenlemesinde uzlaşan siyasi partiler, diğer kırmızı çizgili maddelerde henüz uzlaşamadılar. Pek uzlaşılacak gibi de görünmüyor.
Komisyon üyeleri parlamentoda temsil edilen 4 partinin temsilcileri oldukları için kendi düşüncelerinden çok, partilerinin talimatları doğrultusunda davranmak zorundalar.
Ancak bizim üzerinde durmamız gereken, toplumda niye kırmızı çizgilere böylesine yoğun bir ilgi ve sadakat var?
Asıl sorgulanması gereken, vatandaşın sorgulama kültürünün olmaması!
Partisi karşı diye, hiç tartışmasız bu kırmızı çizgileri savunanlar bir kez olsun “neymiş bu kırmız çizgiler?” diye araştırsalar, inanıyorum siyasilerin bu konudaki inadını ve ısrarını çok daha çabuk kırarlar.
Örneğin; İlk üç maddede hep “Türkiye Devleti” denirken, vatandaşlık kavramını tanımlayan 66.maddede niye “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’ tür” dendiğini kimse merak edip, sorgulamaz?
Anadolu coğrafyasında yaşayan farklı etnik yapıdaki insan zenginliğini “Türk” kimliğinde tekleştirmek için Türkiye yerine Türk Devleti denmesi gerekiyordu.
Şimdi en çok tartışılan konulardan biri olan vatandaşlık tanımında ısrarla, diğer kimlikleri yok sayarak “Türk vatandaşlığı” tanımında ısrar etmek niye.
Onun yerine nasıl ki, 1.maddede “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” Deniyor ve bunda uzlaşılabiliyorsa, “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” tanımında da pekala uzlaşılabilir.
“Türklük bir üst kimliktir, herkes kendi kimliğini yine kullanabilir” gibi hiç de inandırıcılığı olmayan bahanelerle “kırmızı çizgiler”de inatlaşmak, işi yokuşa sürmektir.
Pratik yaşamda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da sorulduğunda kısaca kendisini Türk olarak tanımlayabilir ama siz bunu zorla dayatırsanız, diğerleri ya da sizin ötekileştirdikleriniz de başka kırmızı çizgileri size dayatırlar.
Her yerde ve her durumda olduğu gibi, çizgilerin de dili,” barış dili” olmak zorundadır.
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 20.08.2013/BODRUM