Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '17

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Çoban Yıldızı İçin Tehlike Çanları Çalıyor!

Çoban Yıldızı İçin Tehlike Çanları Çalıyor!
 

Anlamsız iç sesler, atsanız bir şey ifade etmeyecek sahneler, sanki Çoban Yıldızı'nın malzemesi bitmiş de zaman doldurulmaya çalışıyormuş hissiyatı veriyor.


Şükrü Özyıldız, Selin Şekerci, Selim Bayraktar, Menderes Samancılar gibi isimlerin yer aldığı Çoban Yıldızı, bugün Fox Tv 'de onuncu bölümüyle ekrana geldi.

Her hafta kayıttan da olsa her bölümünü izlemeye çalışıyorum.

Bir süredir de diziyle ilgili hissiyatım, on bölüm izlemesem ve on bölüm sonra tekrar ekran başına geçsem, kaldığım yerden bir şey kaçırmamış gibi izleyebileceğim yönümde.

Çoban Yıldızı bu moda çok erken girdi…

Hadi üçüncü sezonunda falan olsa tamam diyeceğim ama daha onuncu bölümdeyiz.

Garip flashbackler, uzun uzun anlamsız iç sesler, boş, gereksiz, atsanız hiç bir şey  ifade etmeyecek sahneler, ana karakterlere kurdurulan manasız hayaller...

Sanki Çoban Yıldızı 'nın elindeki malzeme bitmiş de zaman doldurulmaya çalışıyormuş hissiyatı veriyor.

Zira konu bir türlü ilerlemiyor.

İzlerken hiç heyecan duymuyoruz, merak etmiyoruz.

Heyecan duyulsun diye yapılan sahnelerde hep aslında ne olacağını biliyoruz.

Mesela Zühre’nin devamlı Seyit’ten kaçması ve tekrar geri dönmesi artık sıktı.

En son kaçtığında Zekkar, Seyit'i tuzağa düşürerek yakaladı. Bin bir eziyet etti. Dolayısıyla Zühre, Seyit ile ayrılsa da ayrılmasa da, Seyit’in ve ailesinin başına dert açılacak. Bunu artık hepsi biliyor.

O zaman Zühre niye kaçıyor?

Bu arada Seyit’in kız kardeşi Rüveyda kayıp, dizinin ortasına kadar kimse onun peşine düşmedi.

Seyit eve döndükten sonra bile kardeşinin peşine düşmek yerine, oturdu dakikalarca Zühre’den kalan kıyafetleri kokladı kokladı durdu.

Sonra yalnız kalmak istiyorum dedi. Dışarı çıktı. Meryem'in ona verdiği külüstür motor çalışmadı.

Erdal ona bir arkadaşından bedava bir motor getirtti ki, akıllara zarar.

Muhtemelen öbür motor çok tıfıl göründüğünden ve ana erkek karakterin havası sönüyor diye, böyle bir manevra yapıldı ama bari biraz üzerine çalışılıp mantıklı bir neden sonuç ilişkisi kurulsaymış.

O artistik motor, nasıl bedava geldi anlamak mümkün değil.

Motorun sahibi arkadaş, eğer icra sonucu o motoru aldıysa bile, niye bedava veriyor, bilen yok.

Motor gelince, Seyit önce şehri turladı. İşlerini halletti ve ancak ondan sonra Rüvayda’nın peşine düşmek aklına geldi.

Bu arada Rüveyda birkaç bölümdür bir uyuşturucu satıcısının elindeydi. Amaçları ona mal taşıtmaktı.

On puanlık soru... Sizce bu uyuşturucu kimden alınıyor?

Tabi ki Karakaya ailesinden.

Tesadüfe gel... :)

Bu arada aile, onca zenginliğe ve onca adama rağmen nedense küçük, torbacı kafasındaki uyuşturucu satıcılarına teslimatı, kendi oğullarını yaptırıyorlar.

Sanırsınız kuruyemiş satıyorlar.

Ali arabasını Beykoz'un orta yerindeki uyuşturucu sevkıyatı yapılacak deponun önüne park edecek kadar da rahat. :)

Peki...

Böylece Rüveyda, Karakaya Ailesinin oğlu Ali’nin eline geçti ki kendisi ile aşk yaşayacakları aşikâr.

Ayrıca Ali, sözde Rüveyda'yı kaçırıyor ama arabada Rüveyda neyin kafasını yaşıyorsa, emniyet kemerini takmış. :)

Diyaloglar Kötü

Bu arada dizinin genelinde diyalog problemleri var.

Örnek vermek gerekirse...

Zühre bininci kez Seyit'ten kaçtıktan sonra Erdal’ı arıdı. Erdal "nasılsın" diye sorunca, Zühre barınma problemi olduğunu söyledi.

Erdal'da ona, Necmi isimli birinin yanına gitmesini için telefon numarası verdi.

Zühre’nin soru: "Kim bu adam sen tanıyor musun Erdal ağabey?"

Yok tanımıyor, o yüzden sana telefonunu ve ismini verdi. :)

Bu arada Zühre sokakta, bildiğiniz petshop'tan çıkma bir golden yavrusu buldu ve peşine taktı ki, söylenecek söz bulamıyorum.

Sanırım bu sayede de diziye bir tutam şirinlik katılmak istendi.

Neyse diyorum ve devam ediyorum...

Zühre Necmi’nin sahibi olduğu kimsesiz çocuk yuvasına gitti.

Danışmadaki kıza "Necmi Bey’le görüşecektim" dedi.

"Tabi" deyip üst kata çıkardılar. Sen kimsin diye soran yok.

Zühre yuvada Necmi’yi beklerken, sınıflardan birinden kırmızı balık şarkısının çalındığını duydu.

Sizce Zühre ne yapar?

Oturduğu yerden kalkar, kapıyı çalmadan ipnotize olmuş gibi sınıfa dalar.

Öğretmen sınıfta piyano çalıyor ve sen kimsin, hayırdır diye soran, yine yok.

O sırada çocuklardan biri, Zühre’nin yanına geldi ve "sen bu şarkıyı biliyor musun” diye sordu.

Niye?

Bilen yok…

Peki... :)

Karakter dili açısından çok daha basit bir örnek vereyim.

Mesela üçüncü sınıf pavyondan bozma kulüpte şarkıcı olan bir kadın, metresi olduğu adama kavga ederken, itişip kakışırken, hiç “şahsiyetsiz” der mi?  Bu kelime ağzından çıkar mı?

Garip Mantık Hataları

Bu arada Necmi, Zühre’yi kızının yaşadığı çiftlik evine götürdü.

Kızı bir trafik kazasında nişanlısını kaybetmiş. Arabayı da kaza esnasından o kullandığı için kendini suçluyor. Ağır depresyonda. Zühre ona iyi gelir diye düşünüyor.

Ancak Necmi'nin kızı, depresyonda ama yedi yirmi dört full makyaj geziyor evde. Öyle böyle değil.

Hatta üzerine şık binici kıyafetleri giyip, yine göz kalemli rimelli, kiremit tonlarında ruju ve şeftali renkli allığıyla, baya ata falan da biniyor. :)

Zühre neresine iyi gelecek, anlayan beri gelsin.

Diğer yandan da, Zekkar karısını takip ediyor.

Ve nedense elinde kocaman bir silahla sokakta dolaşıyor.

Niye bilen yok.

Ayrıca bu ülkede polis yok mu? Biri de şikâyet etmez mi?

İlk bölümden beri adamlar; ev yaktılar, İbrahim'in evinin önünden döve döve Seyit'i aldılar, aynı evin önünde İbrahim'i dövdüler, şimdide adam karısını silahla takip edip sonra çekiştire çekiştire evden çıkarıyor, bir şey olmuyor.

Yine peki... :)

Sıfır Heyecan Final

Çoban Yıldızı onuncu bölümünü heyecanlı bir finalle bitirilmek istenmiş ama mantıklı bir neden bulamamış gibi sonlandı.

Depresyondaki kadının Zühre’yi evde istemediğini yukarıda yazmıştım.

Gece Zühre'yi odasındaki telefondan birini ararken gördü. Ertesi gün odasına girdi ve telefonun son arama tuşundan, aradığı numarayı öğrendi. Sonra Zühre'nin kıyafetlerinin ceplerini karıştırdı. Böylece kulübün reklamının bulunduğu gazete kupürünü buldu.

Son sahne...

Depresyondaki kadın, at binmek için evden çıktı ve Zühre’ye" döndüğümde burada olmayacaksın" dedi.

Zira Zühre’nin olanları çakıp kaçması gerekiyor. Bunun için alan yaratıldı.

Ancak asıl heyecan unsuru, kadının kimi aradığı. Zekkar mı Seyit mi?

Sorarım size, gazete kupüründe ki telefonu mu arar yoksa son aradığı telefon numarasını mı?

Yani sonuçta Zühre iş aradığı için oraya geldi. O kupür bir çeşit iş başvuru için de cebinde olabilir.

Dolayısıyla mantıken, odasından aradığı telefon numarasını araması gerekir.

Ama senaryonun bizden beklentisi, kupürdeki numarayı aradığını düşünerek heyecanlanmamız.

Üzgünüm ama sıfır heyecanıyla, uzun zamandır izlediğim en kötü finaldi...

Sonuç olarak zaten AB kitlesi tarafından ilk günden itibaren izlenmeyen Çoban Yıldızı, bu kafada giderse bir süre sonra Total’de de zayıflama başlayacak.

Acil senaryo müdahaleleri gerekiyor, net bilgi.

Televizyon, sinema, yaşam ve sokaktaki hayat üzerine diğer yazılarımı okumak istiyorsanız, http://www.bibaksana.com.tr adresli bloguma uğramayı unutmayın. :)

 
 
 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..