- Kategori
- TV Programları
Çocuklar Duymasın'da Bolca Etik Dersi Verilir de...
Çocuklar Duymasın adlı dizi neredeyse 17. Yılını tamamlamak üzere. Dolaşmadığı kanal kalmadı. Bir kaçı dışında değiştirilmedik oyuncu bırakılmadı. Yine de ne zaman hangi kanalda yayınlanırsa yayınlansın hep bir reyting başarısı yakalıyor. Bu başarıyı yakalayabilmiş başka kaç tv dizisi var, bilemiyorum.
Yapımın bu kadar başarılı olmasında, ana karakterler Haluk (Tamer Karadağlı) ve Meltem (Pınar Altuğ) üzerinden verilen ve esasen izleyici kitlesine de benimsetilmeye çalışılan sevecenlik, açık sözlülük, ve özellikle de “etik” mesajlarının çok büyük payı olduğunu düşünenlerdenim. Ki, bu yoğun içerik, yani özellikle de “etik”, esasen benim gözümde dizinin ana temasını oluşturuyor.
Dizinin 17 yıllık serüveni süresince hep verilmeye çalışılan bu mesajda ısrarın, senarist Birol Güven’in eserine yansıtmaktan geri duramadığı kişisel özelliklerinden en önde gelenlerinden olduğunu sezmemek de olanaksız.
Zaten bu yüzden olsa gerek, bu Dizi, etik ve Birol Güven üçlemesini birlikte düşünmek özellikle benim açımdan fikr-i sabit olmuş. Bu yüzden Birol Güven’e ayrı bir sevgi ve saygı duyuyorum.
Toplumun ahlak duygusu başta olmak üzere tüm değerlerinin uyduruk ve saçma sapan dizilerle ağır tahribata uğratıldığı şu dönemde rakip dizilerden seyirci çalabilmeyi başarabilen bu ve benzer dizilerin Ülkeye ve Millete hayırlı olduğunu düşünenlerdenim. Öyle düşündüğüm için de hatalı gördüğüm herhangi bir yönlerini eleştirmeye pek gönlüm el vermez, ve klavyem de varmaz.
Çocuklar Duymasın’la ilgili olarak böyle bir açmazda bocalamaktaydım ne zamandır. Eleştirsem, Birol Güven’e ve diziye kıyamıyorum. Eleştirmesem, kendimle başa çıkamıyorum. Sonunda, eleştirinin ille kırgınlık getirmek gibi tek yönlü bir niteliği yok. Yapıcı ve uygun lisanda olmak koşuluyla ne sakıncası olabilir ki? Hatta yararı olur… diye düşündüm.
Bu kadar ikilemde kalmamın nedenlerinden biri de, her gün hepimizi kahreden sınırsız sayıda iltimas, adam kayırmacılık, torpil, alavere dalavere içinde bula bula bunu mu buldun diye kendi kendime yürüttüğüm iç tartışma oldu. Konuyu açtığımda eşimden de bu yönde karşı çıkışa muhatap oldum. Bu da yazılır mı, diye kızdı yani.
Yine de yazdım. Yazamadan duramadım.
Sadede geleyim.
Çocuklar Duymasın’ın mevcut bölümlerinde 15’li yaşlarda “Merve” isimli şirin cimcime ergen rolünde güzel mi güzel, sevimli mi sevimli, tatlı mı tatlı bir genç oyuncu var. Gönül’ün üvey kızı rolünde… İzleyip de sevmeyenimiz yoktur.
Neden bu kadar seviyoruz. Çünkü, bu çocuk adeta kendi günlük yaşamından kesitler sunuyor tüm doğallığı içinde de ondan… Kızımın birkaç yıl önceki hali… Sanırım kız çocuğu babalarına daha iyi anlatabildim…
Bu kızımızın adı Öykü Güven.
Öykü’cüğümüz, Birol Güven’imizin kızı.
İşte burasına takıldım.
Senaristimiz, kendi dizisinde kendi kızına torpil yapmış,“rol” yazmış, şöhret yapıyor gibi geldi bana. Oysa bu dizide ana karakterler üzerinden 17 yıldır “etik” dersleri veriliyor. Ve bu dersleri vermekten bir an olsun geri durmayan sevgili Birol Güven, dizide kendi kızına torpil geçmek adına bir “rol” aparmakta sakınca görmemiş.
Bunun bir paradoks olduğunu düşündüm.
Güzel Öykü’cüğümüze bu eleştirimizden hiçbir pay asla ve kat’a ayırmadık. O, bu rol için biçilmiş kaftan. Bunda tereddüt yok. Babacığına ettiğimiz söze de lütfen gücenmesin. Bizimkisi olsa olsa bir dost sürç-i lisanıdır. Babacığı Birol Güven’e sevgim ve saygım sonsuzdur.
Esasen baştan da belirttik. Memlekette bunca adam kayırmaca, eş dost yüceltmece, iltimas, torpil varken bula bula bunu mu bulduk üzerinde blog yazacak diye, saçmalayanın kendimiz olduğunu da biliyoruz da işte kendimize söz geçiremedik.
Ve sevgili okurum, diğer bloglarıma bir göz atmanızı öneririm.
Kenan IŞIK