- Kategori
- Dünya
Çocuklar korkarlar karanlıktan...

Çocukken korktuğumda, en çok da ölümden, dedemin odasında alırdım soluğu… Hemen süzülür yorganının altına “dedeciğim, ben uyumadan uyuma nooluuur..” diye yalvarırdım. Sanki o uyumayınca bana bir şey olmayacaktı… Anlardı çocuk korkularımı. Kalkıp odasının ışığını açar, bana sonu güzel biten masallar, komik hikâyeler anlatırdı. O güzel masalların sonu gelmeden uykuya yenilirdim çoğu kez. Uyandığımdaysa güneş doğmuş, tehlike geçmiş olurdu. Neşe içinde kalkardım yataktan, bu gece de ölmedim diye… Galiba ölüm karanlıkta geliyordu çocukken.
Son günlerde yine uyuyamıyorum geceleri. Artık ölümden kaçılmadığının farkındayım, bunu kabullendim. Şimdilerde duyumsadığım, başka yerlerdeki çocukların ölüm korkusu… Üstelik bu kez çocuk yanım ölümden korkarken, anne yanım çocuklarının ölümüne tanık olan anneler için korkuyor. O yerlerde de ölüm karanlıkta geliyor şimdilerde. O yerlerdeki çocuklar da kim bilir nasıl korkuyor. Çoğu yarı aç yarı tok uyuyor. Soğuktan ama daha da çok korkudan titriyor… Belki onlara güzel masallar anlatarak rahat uyumaları için teselli edecek dedelerini babalarını hatta annelerini karanlıkta gelen ölüm çoktan alıp götürdü…
Kimler ağız dolusu gülüşleri, sıcacık, neşe içinde yemek yenen sofralara oturmayı, rengârenk oyuncakları, eline yüzüne bulaştırarak çikolata yeme keyfini, yeni giysileriyle arkadaşlarına hava atmayı, parkta salıncaklara binip masmavi, aydınlık, dumansız ve ölü kokmayan bir gökyüzünde uçurtma uçurma mutluluğunu alma hakkının ellerinde olduğunu sanıyor. Kimler ve ne gibi bir gerekçeye sığınarak bu hakkı görebiliyor kendinde aklım almıyor… İnsan hayatını yok etmeye yetecek hiçbir meşru gerekçe olamaz ki…
Nasıl uyuyor peki bu insanlar? Bunca cana kıyıp nasıl? Onlar bilmiyorlar mı çocukların karanlıktan korktuğunu ve ölümden…