Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

Çok güzel bir şehirde Atatürk'ün İdeal Cumhuriyet Köyü İzmir Proje Toplantı notları…

Çok güzel bir şehirde Atatürk'ün İdeal Cumhuriyet Köyü İzmir Proje Toplantı notları…
 

İzmir kordon yeni çözümü beni şok etti. Eskiden çok kolaylıkla vazgeçiyoruz, umarım bu iyidir.


“Ortak literatür ve terminoloji geliştirmek, geleceği yapılandıracak olan sosyal mühendislik yöntemlerinden biri. Pek çok konuda birbirimize uzak olabiliriz. Ancak bir şairin dediği gibi ”Dilde, fikirde, işte birlik”” Sevgili Levent Tuğrul böyle diyor, İzmir toplantımızın ardından çalışmalarımız hızlandı. Biz, İdeal Cumhuriyet Köyü projesi ile birlikte kaybettiğimiz önemli bir zemini yeniden kazanmaya başladık.

İzmir’in yaşamımda önemli bir yeri var. 1983 Yılında kendimi çok kötü hissettiğim problemli bir yılımı burada geçirmiştim. Başka şehirlere göre daha yavaş ama emin adımlarla ilerleyen yaşam benim orada daha fazla kalmadan maceracı ruhumun o dönemki mesajları ile önce Konya’ya ardından askerlik gibi rutin süreçlere doğru yönelmişti.

Bu kez İzmir’e proje toplantısı için geldim. Projenin benim de duymamı, haberdar olmamı sağlayan Sn. Aysel Finnegan Ege Bölgesi ve İzmir’de projeyi yaygınlaştıracak faaliyetlerin içinde bulunmak istediğini baştan beri belirtmişti.

İzmir yolculuğunu gece gerçekleştirdim. Benim otobüs yolculuklarına karşı özel bir tutkum var, yolculuk sırasında yaşadığım süreci ve ortamı havaalanlarına göre kendime daha yakın hissediyorum. Terminallerde ve yolculuk sırasında yaşadıklarımın kendimi daha rahat bir zeminde hissetmeme yol açıyor. O gün de öyle oldu, çoğunluğunu uyuyarak geçirdiğim dokuz saatlik yolculuğun sonunda İzmir’in daha önce görmediğim şehirlerarası otobüs garajına indim.

Sabah bir şehir hakkında ilk izlenim veren otobüs terminalinin, çok yeni olan binası için hislerimin tıpkı Ankara için olduğu gibi olumsuz olduğunu düşünüyorum. Mimari yapıların kullanımı rahatlatacak işlevsel önemlerinin yanı sıra, estetik ve görülme isteği yaratması, müzesel etkisi olması, şehrin mimari değerlerini yansıtması gerektiğine inanıyorum. İzmir otobüs garajının saydığım konularda az düşünülmüş proje etkisi yarattığını, kaybedilmiş bir proje olduğuna inanıyorum. Otobüslerin giriş yaptığı yerdeki bayrak kırmızı ve lacivert bloklarla çözülmüş barakalar kelimenin tam anlamıyla bir faciayı çağrıştırıyor. Bu konuda çok üzüldüğümü belirtmeliyim, şehirlerin mimari çözümlerindeki bu duyarsız, sarsak halini anlamakta güçlük çekiyorum.

Servisle Basmane yoluna koyulmayı, çimento fabrikasının hemen dibine kurulmuş bu gereksiz devlikte, sevimsiz yapı çözümümden ve bölgeden uzaklaşmayı fırsat biliyorum. Serviste tek kişiyim. Kaptan, caddeleri ve sokakları alışkanlığının verdiği hızla geçerken benim de gözümde, anılarımda kalan İzmir’den parçalar canlanıyor. Zorunlulukla geldiğim yaklaşık 25 yıl öncesinin duygularının kodlarıma düşürdüğü notlardan İzmir’i hatırlamaya çalışıyorum.

Basmane o dönemde kaldığım, çalıştığım ve arkadaşlıklar edindiğim bölge. Önemli ölçüde değişmemiş, gar, sokaklar, Basmane meydanı, meydanı çevreleyen binalar neredeyse aynı. Hüzün orada hemen oracıkta benimle olan, yanımda yaşayan bir şey. Sevgili Aysel Finnegan’la yaprığım birkaç telefon görüşmesi sonucunda onun Hilton otelinin hemen yanındaki ofisine gitmek için bir taksiye atlıyorum. Beş dakikalık kısa bir yolculukla taksici çok iyi bildiği, telefonumla da tarif aldığı sokakları geçerek beni adresin tam da önünde bırakıyor.

Bir dil okuluna geldim, çok güzel düzenlenmiş girişten girerek, her taraf pırıl pırıl. Dil okullarını kendime yabancı bulurum, burası gerçek anlamda bu işe adamış kendisini. Aysel Finnegan, her şeyi düşünmüş. Bilgisayar ve internet olan bir odaya aldılar beni, kendisi toplantıda. Mini bir kahvaltı ve maillerime bakıyorum. Camdan dışarısını izliyorum bir süre, kendimi güzel ve iyi bakılan bir misafir olarak hissetmemi sağlayacak sebepler çok.

Her şey İstanbul’daki düzenim gibi işliyor, mesajlar, mailler derken Aysel Finnegan görünüyor kapıda, resimlerinden çok daha canlı ve farklı göründüğünü söylüyorum, şaşırıyor. Yüz yüze görüşmek çok ama çok farklı bir şey, onu şimdi tanıyor, onun hakkındaki sezgilerimi kod arşivine atıyorum.

Doğal olarak çok meşgul, yürüttüğü işlerden ikincisi olan emlak şirketi de var. Ben günlük yaşamının akışını bozmadan yürütmek istiyorum diyaloğu, onun da kendisini rahatlatmasını bekliyorum, bu konuda anlaşıyoruz, o bir toplantıya daha girecek sonrasında onunla Alsancak’ta buluşacağız. Toplantının olduğu yerde. Onunla proje hakkında konuşmak için o buluşmayı beklemenin uygun olduğunu biliyorum, çıkıyor. Ofisimdeyim sanki, çay ve kahve her zamanki gibi eşlik halinde. Çalışanların keyifli ve güler yüzleri rahatlatıyor beni, işime dönüyorum.

Telefon Aysel Finnegan’dan, işinin bittiğini belirtiyor. Buluşacağımız yeri tarif etti, ben mesafeyi yaklaşık sorup, yürüyerek 15 dakika ise yürümek istediğimi belirtiyorum. Kordondan hem de, bu kaçacak fırsat mı? Çıkıyorum ofisten, ilk sokaktan sola dönmemle İzmir’in en güzel meydanının ardında deniz ve kordon görünüyor, heyecanlanıyorum. Yıllar sonra bir başka sebeple yeniden kordonda yürüyüş yapacağım.

Meydanı geçip, kordona doğru kıvrılan köşeyi döner dönemi şok oluyorum, denizi yaklaşık 30-40 metre ileri almışlar veya denizi doldurmuşlar. Cafeler, yol ve deniz arasına şimdilik yeşil alan denebilecek bir toprak parçası girmiş. Benim de yıllarca önce yaşadığım, dalgaların hemen cafede oturanların önüne kadar sesiyle, damlalarıyla geldiği o zamanlardan bugüne her şey değişmiş. Bunu doğru bulmadığımı düşünüyorum, şehre günlük rahatlık sağlamak adına, eskiyi bu denli radikal kararlarla değiştirmenin doğru olmadığını biliyorum.

Bu çözüme alışmak, başka seçenek yok ama tarihi özellikleri gasbedilen, hangi siyasi görüş olursa olsun üzerinde düşünülmeden, günlük hesaplarla ayaklar altına alınan şehir değerlerimizi, ortak zeminlerimizi düşünüyor ve hüzünleniyorum. Burası zaten hüzünlenebileceğim yegane yer olabilir. 25 sene öncesi geliyor aklıma, zihnim o günlere takılıyor. Dünyayı değiştirmek için yola çıkan binlerce yürekten, toprağa çakılanlar hariç ayakta kalanlardan birisiyim. Değiştirebildik mi? Hayır bir gr bile olmadı değişim, kendi çizdiği akış içerisinde daha yumuşak dokunuşlarla çevrildi yolundan, biz hem kendimizi paraladık hem de sürecin dışında kaldık.

Sahil boyunca yürüdüm, kordon demeye dilim varmıyor artık, birbirinin benzeri özellikler taşıyan, sabahın köründe insanda dinlenme, huzur keyfi bırakmadan sürekli bir müzik çalma ihtiyacı içindeki cafeleri birbiri ardına bırakarak Cumhuriyet mitingleri ile ünlü Gündoğan meydanına ulaşıyorum.

Meydandan biraz içeri girince toplantının olacağı Sturbucks Cafenin caddesine ulaşıyorum. İzmir, olağanüstü bir şey gerçekleştirmiş, modern yaşam biçimini her yere yaymış, sokaklara, alanlara, görebileceğiniz her yere. Bulunduğumuz alanın Alsancak olduğunu söyleyerek dudak bükmeyin, bu tarz bir yapılanmanın zaafa uğratılması, bozulması, başka bir şeye çevrilmesi neredeyse imkansız. Bunu yapmak isteyenleri yoracak, bıktıracak uzun süreçlere gerek olacağını düşünüyorum. Bu süreçler geçerken de burayı değiştirmek isteyenlerin kendilerinin değiştiğine, dönüştüğüne tanık olacağız. Serbest modern yaşamın bu etkileri kaçınılmaz, insanların yüzünden yansıya sakin ve kendinden emin gücü hissediyorsunuz hemen.

Kızlar olağanüstü çılgın, sevimli ve tarz giyinmiş, insanın bu dönemde genç olmasını istemesinden doğal başka bir şey olamaz. Kadınlar da öyle, giysi burada cinsiyetin olağanüstü net bir imzasına dönüşmüş, renkler ve biçim güzellikleri ortaya çıkaran araçlar olarak her zaman güzel kullanılmış. İzmir’de hayatın yavaş akmasını, İzmir’in yavaş şehir olmasını şimdi daha iyi anlıyorum sanırım. Güzellikleri sindirmek için ağırdan alıyorlar.

Toplantı yapacağımız cafenin önüne geldiğimde nefeslenmek için bir masa seçerek oturdum, çevreyi ve insanları izledim. Yukarıda saydığım gözlemlerin tadını çıkardım, bir cafede bile aynı anda bu kadar çok sayıda güzel ve yakışıklı insanı bulmak çok güzel bir duygu ve saat öğlenin üçü, biraz da siesta vakti sanırım.

Aysel Finnegan, göründü az ötede. Onun gösterdiği çaba ve disipline saygı duyuyorum. Projenin yaygınlaşması için gösterdiği samimi çaba, sadece bununla yetinmeyip çevresinde bununla ilgili önerilerde bulunması, çalışmalara katılması da takdire değer.

Kordonda bir yere oturmak üzere oradan kalktık. Ayaküstü yürürken gerçekleştirdiğimiz sohbette, meydanlar ve doldurularak büyütülen kordon hakkındaki düşüncelerimiz neredeyse birebir aynı. O, eski şehir, meydan ve yapıların aynen korunması gerektiği konusunda benden daha radikal düşünceleri var. Kordonu’un bu halini o da kabullenememiş bir türlü. Belki gelecekte insanların kullanarak o bölgeyi güzelleştireceklerine olan inancımız da üzüntümüzü bitirecek sonuca ulaşması.

Meydanların ele alınışı hakkında uzunca düşünmek gerektiğine inancım bir kez daha yenilendi. Meydanda yer alan anıtların ele alınışı, kahramanları, çözüm teknikleri, malzemeleri, anlattıklarının yanı sıra kendilerinin bir sanat ürünü özelliği göstermesi gibi kriterler olmalı. Sahil boyunca oluşturulan alandaki anıtsal çözümlerin bunu karşılayacak olgunluk ve süreçlerden geçtiğine inanmıyorum. İzmirlileri, dolguyla oluşturulmuş meydanlarındaki anıtları bu gözle inceleyerek, üzerinde konuşmalarını, yazmalarını ve konu ile daha iç içelik sergilemelerini arzu ediyorum. Bu şekilde bu ve bundan sonraki çözümde bu işi yapan yöneticiler üzerinde olumlu, dönüştürücü baskı kurma şansları olur.

Sakızlı Cafe diye bir yere oturduk. Orada da sakin bir oturma saati olmasına rağmen müzik bir zorunluluk olarak görülüyor. Eski kahvehaneleri bu yüzden daha çok seviyorum. Üzerinizde baskı yaratacak çözümler içermiyor, orada düşünebilecek, konuşabilecek alanları daha çok bulabiliyorsunuz.

Sanki uzun zamandır tanıdığım birisi ile konuşuyor gibiyim, öylesine yakın ve bu proje bizi öylesine ortaklaştırmış ki konuşma da bu minvalde ilerliyor. Projeyi konuşana kadar değinmediğimiz, gezinmediğimiz alan kalmadı. Bunun en önemli nedenlerinden birisinin de proje yürütülüşünde geçmiş ve geleceği anında çok konuşmanın ilerlemeyi sağlamıyor olması aslında başka şeyler konuşarak ortak bir dil, dostluk edindiğiniz insanla her alanda ilerleyebiliyorsunuz.

Aynı yoldan geri döndük, aslında bu süre boyunca bahsetmediğim en önemli ayrıntı, Aysel Finnegan’ın sıcak gri renkteki, kıvırcık tüylü, fır fır gözleri ve yumuşacık özellikleri ile minik köpeği. Birkaç kez korku hissettiğinde sahibinin kucağına atlama şekli bende çocukların davranış biçimlerini çağrıştırdı. Kedimiz var ama köpekleri de çok severim.

Dış masalar içerinin klima serinliğine göre daha sıcak ama daha havadar. Zaman ilerledikçe sıcak insanların kentinde kendimi hiç yabancı hissetmeden konular arasında surf yapmaya devam ettik. Devamında toplantı saati yaklaştıkça bakınmasında bizi aradığını anladığımız arkadaşlar da dışarıda oturduğumuz masaya dahil oldu.

İzmir toplantısının en iyi yanlarından birisi üzerinde aylardır düşündüğüm bir soruya cevap bulmama yardımcı olması oldu. Atatürk’ün İdeal Cumhuriyet Köyü Projesinin bugün için yürütülmesinin, yaygınlaştırılmasının ana amacının seslendirildiği, tartışıldığı ve bence açık ve sarih biçimde ortaya çıktığı gün oldu.

Proje üzerinden ortak bir dile ulaşabiliriz duygusunu gördüm orada, ortak bir dil ortaya çıkarsa bir köy, kasaba, şehir kurmaktan öte yaşamı dönüştürebilecek ortak bir zemin, dil ve biraradalık oluşabilir. Sevgili Levent ve İzmirli arkadaşlar, projeye daha şimdiden çok şey kattınız, İzmir olarak kattınız, teşekkür ederim. Bu ortak dil, zemin ve biraradalık yaratılması konusunda tüm arkadaşların düşüncelerini yazmasını isterim.

Bu zemin biraradalık zemini. Bunun en büyülü ve özel hali Cumhuriyetin kuruluşu sırasında Kurucunun olağanüstü kimliğinin sağladığı, birleştirici, güven verici bir atmosferde yaşandı.

Türk toplumunun yaşadığı her yerde inanç, etnik köken ve düşüncesi ne olursa olsun bu projenin dönüştürücülüğüne inanması, onun şifrelerini bir tasarım problemi gibi düşünüp üzerinde düşünce geliştirmesidir.

Proje açısından beklentimiz, ülkemizin her bölgesinden halkının içinde yaşadığı ekonomik, sosyal problemleri gören, bunların kaynağı hakkında düşünen herkesin özellikle de fakirliğin en önde gittiği her bölgeden köylerimiz için projeyi değerlendirmesi, üzerinde düşünceler üretip yaygınlaştırması….

Etnik kökeni ne olursa olsun bütün Türk halkının evlatları ile birlikte bu proje dönüştürücülüğü zemininde birarada olmak istiyoruz.

Toplantının teknik içerik yanlarından çok bu gözlemlerimi bu yazıda paylaşmayı uygun buldum, bütün projelerde bildiğim en önemli şey, insan unsurunun projeye kattıkları. Projeler, tek başına mühendislik veya yaratıcılık çözümleri değil. İlk heyecan duyguları oluşup geçtiğinde de ortada kalan değerler olmalı, duygular bitmişse projenin devamını sağlayacak dinamizm kalmıyor, duygular devam etse bile mühendislik disiplini olmazsa projelerde ilerleme gerçekleşmiyor.

Projenin en önemli yanı hem İstanbul’da hem İzmir’de bu iki yanını da destekleyecek nitelikte ve sayıda insanını projeye dahil olması, en azından şimdilik.

Atatürk’ün İdeal Cumhuriyet Köy Planı” Yaygınlaştırma projesi İzmir toplantısını düzenlemesine katkıda bulunarak emeği geçen, toplantıya katılarak güzel bir atmosfer, oluşan yaklaşım nedeniyle başta Aysel Finnegan’a teşekkür ederim. Bunun yanı sıra, İzmir’li arkadaşlardan Doç Dr. Levent Tuğrul, Yıldanur Ketenci, Ahmet Çağlı, Ayşegül Alyanak, Zehra Pınar Zora, İlhan Uysal, Emel Yeşilkayalı, Mehtap Akgün, Figen Hazar, Ülkü İlçe, Şahin Kuyucu, Deniz Garip Yılmaz, Feriha Çakmak, Mine Ünlü, Gönül Saray, Serap Akkoç, Gamze Karslı olmak üzere tümünü uzunca süre proje içinde görme arzumu tekrar ediyorum.

Toplantının tümü boyunca oluşan atmosfer, farklı disiplinlerden insanların oluşturduğu fikrini belirtme, tartışma ve düşünce platformu özlenen bir şeyin gerçekleşebileceğini gösterdi. Bu tip projelerin yürütülüşünde en önemli yan bence herkesin fikrini söylemesi gerektiğine inanmak ve uygulamaktır. Bu anlamada proje toplantılarımızın aynı zamanda birarada yaşamak, konuşmak, görüş belirtmekten oluşan toplantı kültürüne de önemli katkılar yapacağına, yöntem ve teknikler kazandıracağına inanıyorum.

Toplantıda milliyet Blog’dan duyarak gelenlerin olması da beni ayrıca memnun etti. Milliyet Blog ailesini hem İzmir’de hem İstanbul’da bu projenin daha çok içinde görmek istiyoruz. Toplantı projeyi anlattığım kısımlara sorulan cevaplar, katılımcıların ne yapabilecekelrine, proje için düşüncelerini söyledikleri kısımlar da dahil hiç sıkıcı olmayan saatlerce sürdü. Ben, öncelikle segilerimle uzun süredir tanıdığım hissine kapıldığım katılımcı arkadaşların projede alacakları, alabilecekleri görevler ile ilgili tanımlarımı ve önerilerimi belirttim.

Aslında kolay görünen gerçekte ise zor olan projenin ve uygulama safhasının en önemli dönemi İzmir’de başlamış oldu. Projede uyguladığımız en önemli özellik merkeziyetçilikten vazgeçip her bölge ve şehrin kendi dinamiklerinin, iyi veya kötü harekete geçmesini, kendileri olmasını sağlamak üzerine kurulu. O akşam STK deneyimli arkadaşların da parmak bastıkalrı sivil toplum yapılanmasının en öenmli zaafı, resmi yaklaşımın, merkezi planlamanın ve karar mekanizmasının sivil toplum faaliyetlerinde de belirleyici olması.

Atatürk gibi birey özellikleri öne çıkmış bir kurucunun eseri olan cumhuriyette, kurulıştan bu yana süren merkeziyetçi zihniyetin kırılarak, bireyin merkezde olduğu, ona güven duyduğumuzu beyan eden yeni bir tarza dönüşmeyi bu projeyle başlatmış olmayı umuyorum. Proje yapılanması her yerde yerel faaliyetlerini kendi birey değerleri üzerinden, proje felsefesi ve zemini kullanarak, onu geliştirip dönüştürmeye katkıda bulunarak gerçekleştirecek.

Bunun için ihtiyacı olan yapılanmayı da iletişim ve uygulama alanlarında takım ve grup yapılanması ile çözecek. İzmir’de gördüklerim, toplantının tümü boyunca yaşananlar ve sonuçlar bu yolda yılmadan, bıkmadan, sabırla devam etmemiz gerektiğini gösteriyor.

Ben, proje yürütücü ve kolaylaştırıcı olarak belirlediğimiz ilkeler, zemin ve felsefeden vazgeçmeden, belirlenmiş bu alanda bireyin önde olduğu çözümleri uygulamaya devam edeceğim Başarı, sonucunda hedeflediğimiz dönüşümle birlikte tüm Türk toplumuna mal olacak. Emeği geçen herkese bir kez daha minnet ve şükran duygularımı ifade ediyorum.

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..