- Kategori
- Güncel
Çok nüfuslu ülkenin tek çocukları

Yaşanan bazı olaylar vardır, sadece meydana gelen olayın dehşeti sizi yaralamakla kalmaz aynı zamanda ayrıntılarına girildikçe trajediyle karşılaşırsınız, bir şeyler düşünmek için hiç bir görüntü geçmez gözlerinizin önünden, hiç bir kelime bulamazsınız söylemek için.
Çin, Asya'nın genç arazilerinden birinin üzerine kurulmuş, fayların üstündeki yoğun nüfusu yutmak için beklediği belki " Zıplarlarsa deprem yaratırlar" espirisinin yarattığı kızgınlığın sonucu olarak yerin sık sık kükrediği, kendi sisteminin yanına batının bir kaç garnitürünü eklemeye çalışan, ucuz enerji, ucuz işçi ortamıyla yabancı sermayenin iştahını kabartan ve en önemlisi iki kutuplu dünyada nüfusu ile güç olmaya çalışmış fakat bunun tam tersi olumsuzluk yarattığını görerek her eve bir çocuk zorunluluğunu getirmiş bir ülke; gündüz saatlerinde, o ailelerinin biricik çocuklarının, okullarda küçük dirseklerini sıralara dayamış öğretmenlerini dinlerken veya arkadaşlarıyla şakalaşırken tarihinin en büyük depremlerinden birini yaşıyor ve bir nevi arazi yer değiştiriyor, binlerce çocuğun çığlıkları susuyor ve sonra ilkbahar çiçekleri gibi çıkarılıyorlar topraktan.
Garip olan durumlardan biri biraz uzaklarında benzer arazi üzerine kurulmuş japonya, benzer depremleri yaşarken hayat devam ediyor ve minik çocuklar depremi diğer doğa olayları gibi karşılıyorlar. Yani gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkelerin farkı çıkıyor ortaya, bir dönem nüfusunu artırmak için çabalamış bir ülke, uyuyan devin ayağa kalkışı misali gelişmeye çalışırken yıkılıveriyor; her evin bir çiçeği solup giderken...
Çin, Asya'nın genç arazilerinden birinin üzerine kurulmuş, fayların üstündeki yoğun nüfusu yutmak için beklediği belki " Zıplarlarsa deprem yaratırlar" espirisinin yarattığı kızgınlığın sonucu olarak yerin sık sık kükrediği, kendi sisteminin yanına batının bir kaç garnitürünü eklemeye çalışan, ucuz enerji, ucuz işçi ortamıyla yabancı sermayenin iştahını kabartan ve en önemlisi iki kutuplu dünyada nüfusu ile güç olmaya çalışmış fakat bunun tam tersi olumsuzluk yarattığını görerek her eve bir çocuk zorunluluğunu getirmiş bir ülke; gündüz saatlerinde, o ailelerinin biricik çocuklarının, okullarda küçük dirseklerini sıralara dayamış öğretmenlerini dinlerken veya arkadaşlarıyla şakalaşırken tarihinin en büyük depremlerinden birini yaşıyor ve bir nevi arazi yer değiştiriyor, binlerce çocuğun çığlıkları susuyor ve sonra ilkbahar çiçekleri gibi çıkarılıyorlar topraktan.
Garip olan durumlardan biri biraz uzaklarında benzer arazi üzerine kurulmuş japonya, benzer depremleri yaşarken hayat devam ediyor ve minik çocuklar depremi diğer doğa olayları gibi karşılıyorlar. Yani gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkelerin farkı çıkıyor ortaya, bir dönem nüfusunu artırmak için çabalamış bir ülke, uyuyan devin ayağa kalkışı misali gelişmeye çalışırken yıkılıveriyor; her evin bir çiçeği solup giderken...