Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

http://blog.milliyet.com.tr/ibrahimortas

04 Temmuz '08

 
Kategori
Bilim
 

Çukurova, Pamuk, Bereketli topraklar

Adana Denince Yalnızca Şalgam ve Bici Bici mi Anlaşılır?

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, iortas@cu.edu.tr.

Adana’ya geldikten sonra ilk çarşıya çıktığımda eski istasyon, Çakmak caddesinde gördüğüm, Romanlarda okuduğum ve babamın anlattığı tekerler, şalvarlı insanlar ve güneydoğulu olduğunu hissettiğim kafasında egal bağlı insanların ürkek bakışları içinde ağızlarında sarma tütün ile sarılmış sigara görüntüleriydi ilk hatırladıklarım. Trafik Maraş’a göre çok kalabalık, alışveriş yerleri daha geniş ve büyük. Maraş'la kıyasladığımda daha farklı insan tiplerinin olduğu aşikardı. Belki mevsim de uygun olduğu için akşamları tarlada çapa yapanların akınına uğrayan Meydan mahallesi gençliği ve şehir merkezinde ise bıçkın bıçkın dolaşan yakışıklı çapkın Adanalı delikanlılardı. Adana’da ilk tanıştığım ve yediğim ise Adana ağzı ile yarım acılı adana kebabıydı. Sonraları Rahmetli Şefik Yeşilsoy hocamın teşviki ile yediğimiz karsanbaç, bici-bici. Şalgamı ilk geldiğimde Kuru Köprüde Ali Göde de içmiştim. İnsanlar içeride havuçlu acılı acısız şalgam içerlerdi. Şalgamın nasıl yapıldığı uzun süre merakım olmuştu neyse ki sonradan Ziraat Fakültesinde öğrendim.

Adana'da Boğma da İçilir.

Bereketli topraklarda ilk tanıştığım içki de boğma. Ne olduğunu, neden yapıldığını anlamadan kola katarak ilk içtiğim boğma rakısının zararını sonradan öğrencilik yıllarımda zehirlenerek ödediğimi hatırlıyorum. Evinde kiracı olarak oturduğumuz sevgili Seyfi abi yıllık boğma ihtiyacını Mıdık mahallesinden gaz bidonları içinde getirdiği boğmadan bizler de yararlanırdık. Ev sahibem rahmetli Asuman abla bizleri çocukları gibi kabul ederdi. Bizleri çocuklarından ayırmazdı. Paramız olmadığı zaman arada bir dertalan şarabı içerdik. Arada bir de arkadaşlarım geldiğinde istediğimizde bize boğma verdiğini hatırlıyorum. Ancak üçüncü sınıfın sonunda sınav döneminde yüzüm gözüm şişti ve çok ağır hastalık geçirdiğim anlaşılınca doktora gittiğimde yapılan analizlerde karaciğer zehirlenmesi geçirdiğim ve bunun da içkiye bağlı gelişmiş olacağı doktorlar tarafından anlatılmıştı. O zaman analdım ki, içtiğimiz içki sahte ve iyi değildi.

İlk tatlıyı Çakmak Caddesinde, Gönül Kardeşlerde, çimento torbası kağıtlarından yapılmış küçük kağıt parçaları arasına sarılan burma tatlı satın alarak tanıştım. Hemen her gün neredeyse üniversite dönüşü mutlaka aynı durakta tatlı alırdım.

Bereketli Topraklar Bitkilerin Cenneti Sayılır

Çukurova’yı tanıdıkça ve toprak bilimini öğrendikçe bereketli toprakların üstü kadar altının da dünyanın en önemli hazinesi olduğunu öğreniyorum. Masmavi gök altında kırmızı Akdeniz topraklarının çok özel topraklar olduğunu öğreniyorum. Kireç taşları üzerinde gelişen demirin oksitlenmesi ile kırmızı rengi alan küçük strüktürlü geçirgenliği mükemmel olan kırmızı Akdeniz toprakları üzerinde geçinen insanların bütün ihtiyacı olan bitkileri yetiştirebilecek kapasitededir. Çukurova’nın yazı da fena tabii. Değdiği yeri köz gibi yakan güneşin tam tepede olduğu yaz döneminde Akdeniz’in nemi ile bütünleşince Adana Temmuz ve Ağustosta hiç çekilmez. Onun için Çukurovalı yazları Toros dağlarının eteklerindeki yaylalara ya da Akdeniz’in Karataş, Yumurtalık kıyılarına sığınarak serin havadan faydalanmak için kendisini Adananın dışına atar.

Büyük romancı Orhan Kemal, kitabını yazdığı “Bereketli Topraklar“ uçsuz bucaksız; kuzeyde zeytin ağaçları sonra narenciye bahçeleri ve bir zamanlar Çukurova’nın özelde Adananın sembolü olan pamuk tarlaları şimdi yabancı şirketlerin de talebi ile mısır tarlalarına dönüşmüştür. 1980'lı yıllarda yaygın olan pamuk ekimi dünya tarım ticaretindeki değişimlerle ve ülkemizin batı dünyasındaki serbest ticaret anlaşmaları ile pamuk bir anda üretilemez ve dışarıdan alınır duruma geldi.

Ak Altının Diyarı Çukurova

Adana denilince belki de ilk akla gelen ak altın pamuk diyarı anlaşılır. Borsasının sembolü pamuk, altın kozası pamuk üzerine kurgulanmış olan Adananın Üniversitesinin sembolü de pamuğu andırıyor.

Tabii ovada pamuk kayboldukça, Adananın diğer değerleri de zayıflamaya başlıyor. Her şeye rağmen Pamuk ben her zaman varım ve bereketli topraklarda fışkırarak koza açarım diyor.

Bereketli Topraklar Şimdi Plansız Tarımın Elinde Can Çekişiyor

Ovanın önemli bir kısmı bir zamanlar orman görüntüsünü andıran düzenli narenciye bahçesine dönüştürüldü, şimdilerde zeytin ve nar bahçelerine dönüşmeye başlıyor. Tabii yine plan yerine pilav politikası işlediği için ileride narenciyenin başına gelen zeytinin ve narın başına gelince bakalım hangi bitki ekim alanı bulacaktır.

Adananın yerlilerinin bir zamanlar ev geçimi için bahçeleri için kurduğu bir kaç dekarlık narenciye bahçeleri bugünlerde geniş alanlara yayılmıştır. Ayrıca Adana’nın güneyinde hurma ve şeftali bahçelerini de unutmamak gerekir. Çukurova öyle bereketli ki güneyinde Tuzla civarında kumul alanda ilk baharda karpuz, yer fıstığı, biber ve domates yetiştiriciliği yapılmaktadır. Osmaniye’den Adana’ya kadar olan geniş nehir teraslarında yer fıstıkçılığı Türkiye’deki üretimin neredeyse %80 kadarını oluşturmaktadır. Ovada meyvenin ve sebzenin en iyisi yetişmektedir.

Benim dünyamdaki Bereketli Topraklar, 1981 yılında üniversite hayatı ile başladı bugünde insanlığın karnını doyuran Bereketli Toprakları araştırmakla devam etmektedir. Gelecek sayılarda bereketli toprakları anlatmaya devam edeceğim.

 
Toplam blog
: 190
: 1163
Kayıt tarihi
: 21.06.07
 
 

1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldum. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hiz..