Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '20

 
Kategori
Öykü
 

ÇYK/A-37 Terzi Niko 6/6

Beraber cadde üzerindeki katıklı pideciye gittiler, kişi başı birer buçuk kıymalı pide yaptırdılar ve tekrar yürüyerek mahalleye doğru yola çıktılar. Ağır ağır yürüyerek kahvehaneye kadar geldiler. Ali Canip ile Cemil gelen pidelere çok sevindiler. Hemen kahvehanede masanın birinin üzerinde yemek için hazırladılar. Efe İsmail ile İlhan ise Eve giderek yemeklerini orada yemeyi seçtiler. Yemekleri bitince de yeni aldıkları gömlekleri ve takımları giyip denediler. Elbiseler üzerlerine tam uymuştu. Geriye sadece ayakkabıları boyanması kalmıştı. Ama ayakkabı boyama işini ikindinden sonraya bıraktılar. Tekrar eski elbiselerini giyip kahvehaneye gittiler. Artık akşama kadar beklemeleri gerekiyordu, yapacakları bir şey kalmamıştı.

Kahvehaneye vardıklarında Laz Dursun hazır bekliyordu. Efe İsmail’i görünce yüzü güldü.

--Selamünaleyküm Laz Dursun dedi İlhan.

--Aleykümselam ya İlhan oğlim dedi. Beni çağırmişsiniz, bir iş varmiş dediler.

--Gel Laz Dursun dedi Efe İsmail, Laz Dursun’u arka tarafa götürdü, camekânı gösterdi. Dursun Abi ha bu camekanı takacağisun dedi. Dursun camekana baktı baktı ve,

--Ula ben puni nasıl takayim dedi. Ben puni kaldiremem ki, siz yardim edeceğimisinuz?

--Edeceğiz Laz Dursun da Akşam ezanına kalmasın dedi.

--Tamam uşağum ezana kalmaz, zaten ben namaza gideceğum. Ha punin altina peton atacağim mu? Punun petone cömülmesi lazim be uşağum.

--Tamam Laz Dursun abi nasıl istersen öyle yap da acele yap dedi. Biz karnımızı doyurup gelicez sana yardım edecez de sana ne lazım sen onu söyle.

Cebinden metresini çıkardı camekanı ölçtü, sonra da kapının önündeki betonu ölçtü.

--Bu petonin genişleteceğiz dedi. Bana bir el arabasi taş lazimdur. Bir torba çimento lazimdur. Biraz da kum lazimdur ama kum ha purada vardir.

--Bir el arabasından fazla taş vardır burada diyerek bahçenin diğer köşesini gösterdi Efe İsmail. Çimento de kömürlükte dört torba vardır. Hemen başlayalım mı yoksa evvel çay mi içelum.

--Evvel çay içelum uşağum.

İlhan kahvehaneye giderek üç çay getirdi evde çaylarını içtiler. Sonra Efe İsmail kahvehaneye giderek Cemil’i gönderdi. Cemil de gelince keyfi yerine gelen Laz Dursun ikindini az geçe camekanı yerine takıp sabitledi. Sonra da İlhan’ı çağırıp,

--Ha punin kapisi bu gün takilmayecek, ağirlik yapar, kapiyi asilir. Kapi asilince yerinden oynar. Yerinden oynayince de cemeken sallanır, camakan sallanince de duvarinden ayirilir, duvarinden ayirilince de oradan soğik girer. Ha bu camekeni bu gün ellemeyin. Yarini kurir, sapsağlam olir. Yaliniz hu pu camekanin camini takmadan evvel güzel bir yağli boya ile boya yapin. Yamur puni çüritir yokise. Pak arikamdan da Laz Tursin demedi demeyin. İlhan sabırsızca,

--Tamam tamam, Laz Dursun amca haydi gel kahveye gidelim üşüdün, çay içer ısınırız dedi.

Vakit akşama yaklaştığında Efe İsmail eve giderek ayakkabıları bir güzel boyayıp cilaladı. Eskiden de bu işi iyi yapardı. Saatine baktı saat 18 i beş dakika geçiyordu. Kendi kendine acele etmeliyiz on beş dakika sonra ezan okunacak diye düşündü. Hemen ellerini sabunlayarak kuruladı. Bu sırada İlhan geldi selam vererek içeri girdi. Efe İsmail,

--Ezana on dakika kaldı bu adamlar her zaman dakiktirler dedi. Hemen giyinmek lazım dedi.

Üstündekileri hemen çıkararak beyaz gömleğini giydi, sonra da askıdaki takımın pantolonunu aldı giydi. Üstüne de yeleğini giydi, saatinin kösteğini de yeleğinin iliğine geçirdi. Saati de yelek cebine koydu, Sonra da saatine bakıyormuş gibi yelek cebinden çıkarıp bakarak alıştırma yaptı. O sırada İlhan da açık mavi gömleğini giyip laci pantolonu giymişti. Yeleğini giydi ve yarım aynada kendine baktı. Fena görünmüyordu ama saçları biraz dağınıktı. Pantolon kemerini de takarak diğer pantolonun ceplerindekileri aktardı. Sonra da kravatını bağlayıp taktı. Efe İsmail kravatı İlhanın eline tutuşturdu,

--Hele şuna bir el atıver İlhan kardeş dedi. Ben öldüm bittim beceremem şu mereti.

İlhan eliyle kravatı bağlayıp geri verdi, ve tarağını çıkarıp saçlarını taradı. Ceketini giyince de iki dirhem bir çekirdek oldu. Efe İsmail de saçlarını taradı palto ve kabanları ve ayakkabıları giydiler. Ellerine birer naylon torba alarak kapıyı kilitleyip çıktılar. Tam o sırada tahta kapı açıldı ve Cemil’le karşılaştılar. Cemil,

--İsmail abi dün gelen adam geldi sizi sordu dedi.

--Tamam geliyoruz dedi Efe İsmail,

Tahta kapıdan ön bahçeye geçtiler ve kahvehaneye girdiler. Adam ayakta onları bekliyordu.

--Gidelim dedi adama.

Beraberce kahvehaneden dışarıya çıkarak cadde kenarındaki Lacivert renkli bir Pontiac Catalina’nın arka koltuğuna bindiler. Ellerindeki naylon torbaları da Pontiac Catalina’nın bagajına koydular.  Hususi çok lüks bir otomobildi. Döşemeleri bile kaportası rengindeydi. Adam şoför koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı. Lüks Pontiac’ın farları yandı yolu aydınlattı ve yavaşça hareket etti. Yeni yıkanıp temizlendiği belli olan hususi yağmurdan yer yer çukurların oluştuğu stabilize yolda ağır ağır ilerliyordu. İlhan böyle bir hususiye ilk defa biniyordu. Hayranlıkla etrafa kısa bir göz attı ama pek belli etmedi. Hususi Kocayol’dan aşağıya inip de Şemsettin Günaltay caddesinde ilerlemeye başlayınca hızlandı. Asfaltın üzerinde yağ gibi kayıyor sarsıntısız ilerliyordu.

 
Toplam blog
: 22
: 65
Kayıt tarihi
: 24.04.18
 
 

Kısalan bir yolun sonuna yürüyorum. Beni yol değil yol arkadaşlarım yoruyor. ..