Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

Dağların büyüsü (3)

Dağların büyüsü (3)
 

Bir gün kadrim bilinirse/ İsmim ağza alınırsa/ Yerim soran bulunursa/ Benim meskenim/ Dağlardır dağlar/ Dağlardır dağlar/ Dağlardır dağlar….

İlkbaharda ağaçların yeşermeye başlamasıyla dağlar yeşilin en açık ve en canlı tonlarını alır. Her taraf yemyeşil çimenlerle kaplıdır. Yabani çiçekler sanki topraktan fışkırmış gibi her tarafı sarmıştır, renk renktir, sarı, mor, mavi, kırmızı, beyaz… Kimi meyve ağaçları da çiçek açmıştır, sanki kocaman bir çiçek buketi gibi, ara ara dağlara serpiştirilmiştir. Doğa için yaşam yeniden başlamıştır, hem de tüm hızıyla ve güzelliğiyle…

Yollar yağmurdan dolayı çamurludur. Dağlara doğru tırmanmaya başladıkça bulutlara yaklaştığını görürsün. Ve bir süre sonra bulutların üstündesindir. Bazen aşağısı bulutların arasından az biraz görünür, öyle mutlu olursun ki bulutların üzerinde olduğun için, sanki başka bir dünyaya çıkıyormuşsun gibi. Bazen de bulutlar o kadar yoğundur ki, sadece dağların doruklarını görürsün. Kocaman bir kazan, sanki buharlar çıkartarak kaynıyor ve kazanın içindekinin ne olduğunu bilmezsin ya öyle. Sanki pamuk şeker dünyasına gitmişte, oradan etrafa bakıyor gibisindir.

Bulutların üzerinde gökyüzü inanılmaz mavi ve parlaktır. Ama buralarda karların erimediği bir çok yer vardır. Karların eriyen kısımlarından ise çiğdem çiçekleri çıkmıştır. Sapsarı ve o kadar güzellerdir ki. Ben çiğdemlere bayılırım, bana hep baharın en güzel müjdecisi gibi gelirler. Mutlaka araçtan inip küçük bir demet çiğdem toplarım, ama kökleriyle beraber. Onun çiçeklerini suya koyar, köklerini ise kabuklarından ayırıp yersiniz. Köklerini saran kabuk çok ilginçtir, sanki liflerden bir ağ örmüşsün gibidir.

Çocukken, çiğdemler çıktığı zaman, mahalledeki tüm çocuklar önce çiğdemleri toplar, sonrada şarkısını söyleyerek kapı kapı dolanırdık. “Çiğdem çiğdem çiçecik/ yanakları küpecik/ verenin altın saçlı oğlu olsun/ vermeyenin kel kafalı kızı olsun..” her çaldığımız kapıdan bulgur, yağ, salça, kıyma alır ve o gün gönüllü olan anneye götürürdük, o da bize bulgur pilavı pişirirdi. Her tabağın üzerine de birer çiğdem konur ve o pilavın adı çiğdem pilavı olurdu.

Bulutların üzerinden daha da yukarılara çıkarak çalışacağımız köye gideriz. Burası bir yayla köyüdür, bilindik köylerin dışında, burada çayırlarda otlayan inekler veya kuzular değil, atlardır. Kar erimiş çimenlerin altı ıslak, ama çimenler ışıl ışıl, bastığın yerden sular fışkırıyor. Köy serin, ama güneşli, tüm renkler en canlı halinde, çalışırsın yine, işin belki yarım saattir, belki üç saat, belki de daha uzundur. Muhtar seni yemeğe çağırır, bir sürü yemek hazırlanmıştır, yemeğin yanında da çeşit olsun diye taze yayla peyniri, tereyağı, balı ve kaymağı konmuştur. Ekmekler mis gibi köy ocağında yapılmıştır. Ama yemek sana hiç cazip gelmez, o peynirin, tereyağın, kaymağın ve balın tadı o kadar güzeldir ki, başlarsın onlardan yemeye. Herkeste aynı his vardır, doymuşuzdur ama tekrar yemek için delice istek duyarsınız, dayanamaz tekrar yersiniz, hepimiz çatlayacak gibi oluruz. Bulutların üzerinde ki bu dağ köyüne, görevimiz yine çıksa da gelsek diye konuşuruz kendi aramızda....

Daha sonra işimizi tamamlayıp, muhtar ve köylülerle görüşüp, bulutların aşağısındaki yolumuzu tutarız.....

Kış ve bahar aylarında üstümüz başımız çamur içinde, yazın ise saçlarımızdan tutun, kirpiklerimize ve hatta burun deliklerimize kadar toz içinde, işyerine döneriz…

........

Mevsimi ne olursa olsun, dağların ve ormanların her köşesi öyle güzel ve baş döndürücüdür ki… Bunların kesinlikle bir mucize olmadığını, dünyanın tesadüfler sonucu oluşmadığını bir kez daha anlarsınız. Her şey o kadar kusursuz ve birbirini tamamlar ki, bir birine aykırı hiç bir şey yoktur. İşte o zaman evrenin bir bütün olduğunu, bizlerinde bütünün sadece küçük bir parçası olduğumuzu apaçık görürüz…...









http://isteoylebirseyy.blogspot.com/

 
Toplam blog
: 41
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.06.08
 
 

Çoğu zaman düşündüklerimi, gördüklerimi, hissettiklerimi dile getirmekte zorlanıyorum. Çünkü o an..