- Kategori
- Deneme
Dalgakıran
Söylenmemiş sözler, yazılmamış metinler, düşünülmemiş fikirler. Gelmiş geçmiş milyarlarca insanın yaşamları boyunca bir an bile olsa geride iz bırakmak adına böyle muhteşem bir fikir veya söz bulup ismini altın harflerle tarihe yazdırma isteği olduğu gibi, elbette bu yazıyı okuyan sizlerin de, bu yazıyı yazan benim de böyle hissetmem, hissediyor veya hissedecek olmam çok normal ve doğal…
İnsan olmanın ne demek olduğunu anlayamadan bir ömür harcamış olan bizler, nedense gelecek nesillere çok büyük miraslar bırakmak istiyoruz hareketlerimiz, fikirlerimiz ve sözlerimizle.
Kimimiz ise umursuzca yaşıyoruz, yaşadığımızı zannediyoruz. Beynin gizemli dehlizlerinde gezintiye çıkmış bilincimiz ve bilinç altımızı bir birleriyle karşılaştırmadan adeta bir körebe oyununa hakemlik etmeye çalışıyoruz. Kalemimiz, dilimiz veya elimiz kolumuz hakim olamıyor kendine, kah kudretli fırtına gibi, kah hassas bir meltem gibi oradan oraya savrulup duruyoruz. Biri bizi gözetliyor misali her an gözetlendiğimizin bilincinde ne kadar da rahatsızlık duyuyoruz günahlarımızdan.
Sevaplarımıza, sevap olduğunu zannettiğimiz her şeye ise, denize düşenin yılana sarıldığı misali yapışıyor, neredeyse her gün beynimizde tekrarlıyor, kendimizi mutlu edebiliyor, bu düşünce ile kendi kendimizi tatmin ediyor, beynimizdeki “iyi insanım ben” düşüncesiyle orgazma ulaşıyoruz…
Evet, elbette sen de iyisin… Başkalarının kötüsün sen demelerine aldırmayacak kulaklara sahip olacak kadar çok iyisin. En azından ne iyisin sen ki başkaları senin için kötü olduğunu düşünüp bunu dillendirebiliyorlar.
Bu yazı senin hakkında. Nasıl oldu da bu yazıyı okuyabiliyorsun şu an ? Bula bula bu anı ve benim senin hakkında yazdığım bu cümleleri mi okumaya değer buldun? Benim çok iyi okuyucum. Kucaklıyorum seni…
Benim için böyle şeyler yazılmadı hiç. Sen ne kadar da şanslısın? Sevgin ve aklın ne yoğun bu aralar. Sabrın ise üst sınırları zorluyor. Ama biraz da tembellik yapmıyorsun deği lmi, ben bunun farkındayım, sen de farkındasın…
Neden hala cevap yazmıyorsun bana? Seni bu kadar seven bana neden hala birkaç satırla da olsa ulaşmıyorsun? Çok ayıp, senin gibi birine yakışıyor mu bu? Sen de yaz, sen de rahatla benim gibi, sen de mutlu ol…
“Yazmaya çalıştığımda ne kadar mutlu olduğumu yazabildim ancak…” Bak bu da benim sana armağan ettiğim bir söz oldu. Ne kolay oldu bir bilsen. Balık tutmaktan bile kolay, birden geldi dilimin, fikrimin veya gönlümün ucuna…
Nefes alabilmek ne güzel, seninle yazışabilmek de o kadar güzel benim için şu anda. Hesapsız dökülen tuş darbelerinin toplam gücü, çıkartamıyor ya da bölemiyor insan zihnini. Ancak mutlulukları çarpabiliyor, dalgakıranların ardına çıkabilmeye cesaret edenlere… Sen de gel çıkalım artık bu durgun sulardan, dalgakıranların bize sağladığı dinginlik artık güçsüzleştiriyor bizi. Kanat çırpan serçeler gibi uçalım artık, zamanla nasılsa kanatlarımız da güçlenir… Hani ilk adım var ya… O adımı ben attım sana bu yazıyı yazmakla… Senden de bir adım bekliyorum… Hadi artık sen de yaz bana…
Ahmet GENCAL