- Kategori
- Şiir
Dar vakit
vakit dardı
ondan kestim uykularımı
gecenin bi yerinden
söktüm teyel diye yıldızları
sığdım elimin akıyla
kendi küçük varsıllığıma
tastamam
arındım eski zaman heykellerinin
o çipil gözlerinden
sözlerinden taş taş
sardım kelebek kollarımı
ürpermiş denizlere
artık çalkantılı sularda
durulur koy sakinliği
çağırdım büyütmeye korktuğum çocuk yanımı
sıvadım ayaklarımı dizlerime
ellerimi dirseklerime varası
daldırdım uzak baharlara
kağıttan gemiler geçti
kuyruksuz kurbağalar
dört başı mağmur yalnızlıklar geçti
ıslıklar eşliğinde
kuşlar geçti
makas kuyruklu
geçti de gitmedi bulutumdan
nerelerden alıp kollarımı
nerelere bağladığım gül dalları
yanyana koysam upuzun tren yolu
ölüler geçti
kaldılar sarı siyah resimlerde
karıncaları neden mi sevmiyorum
"çıkayım dağlara da kurt yesin seni"
geçtim geçmelerin telaşından
geçmek dedikleri üç ünlem
iki yol
ilki kırkikindi
bi esinti
iki damla
üç telaş
"arkası fasl ı bahar"
ikinci zemheri
bi fırtına
iki ayaz
üç dalaş
nasıl etsem de oldursam serin mi serin çam gövdesi
yağdırsam diken diken dalından
çarpsam kanatlarımı kalabalıklara
yangın yangın sağılsam
bu sabah bereketli bi kokuyla uyansam
çay yanında simit açsa
kendinden geçse peynir
buram buram rüzgar koksa
ne kalmışsa genzimde sustuğum
bütün sesleri sıcak ekmek gibi bölüşsem
yarı gün demeyip sonra
atsam kendimi
gürül gürül akan kalabalıklara
katıla katıla ölsem