Davos’tan ekonomik krize çözüm çıkar mı?

Peres’e resti çektik, Davos’a imzayı attık ve gündeme oturduk. Davos’un 'ekonomik forum' özelliğini unuttuk.

Davos; İsviçre Alpler’indeki bu küçük dağ kasabası 1973’ten beri her yıl dünya zenginler klübü üyelerinin buluşma noktası. ‘Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum)’ denilen bu buluşmalarda her yıl dünyada ekonomik ve siyasi gündeme damgasını vuran konular ele alınıyor, kapitalizmin tanrıları Davos’ta günah çıkarıyor, birbirlerinin nabzını yokluyor, gövde gösterisinde bulunuyorlar. Bir süredir gelişmekte olan ülkeleri de aralarına alıyorlar.

Türkiye Davos’u Turgut Özal ile tanıdı. Rahmetli, “Davos ruhunu” dilinden düşürmezdi. Severdi zenginler klubü ile birlikte görünmeyi. 1988’de Özal ve Papaendreu’nun Davos’ta el sıkışması, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde önemli bir adım olmuştur.

2004 yılından itibaren, Davos’ta küreselleşmenin neden olduğu olumsuzluklar ve çözüm yolları görüşülse de, aslında sürekli krizlere gebe olan ve tıkanan serbest piyasa ekonomisine hava delikleri aranıyor.

Bu sene Davos toplantıları küresel ekonomik kriz ortamında yapıldığı için forumların gündemi haliye krizin nedenleri ve çıkış yolları oldu.

Geçen yıl Davos’a 27 devlet ve hükümet başkanı katılmış, bu yıl bu sayı 41’e çıkmış. Devletlerin liderleri , büyük şirketlerin ceoları , ekonomistler, kriz sonrası dünyanın nasıl olacağını tartışıyorlar. Krizin kaynağı olan ve nerede ise en devletçi ülke konumuna geçerek trilyonlarca doları devletin kesesinden çıkaran ABD ise bir bakanını dahi göndermemiş.

Davos’ta, krizin nedenleri tartışılırken en çarpıcı açıklamalar, ismi Rusya’nın Başbakan’ı olarak geçse de fiili lideri konumunda olan Putin’den gelmiş…Putin krizi fırtınaya benzetmiş ve “Hepimiz aynı sandalın yolcularıyız” diyerek, krizin aşılabilmesi için bütün ülkelere işbirliği çağrısında bulunmuş.

Rusya artık benim diyen kapitalist ülkere taş çıkartıyor. Putin, Davos’taki forumda serbest piyasa ekonomisinin müdahalesiz olarak devam etmesi gerektiğini belirterek devletleştirmelere karşı çıkıyor. Yalnız Putin krizin şeklini şemalini ve geleceğini diğer kapitalist ülkelere göre daha çok çözmüş gibi görünüyor.

Putin, dünyanın dolara bağımlılığından kurtulmasını, yeni bir mali sistem, sınırları olmayan bir ticaret sistemi ve silahsızlanma da öneriyor. Gerçekten de tüm dünyada silahlanmaya ayrılan kaynakların, sosyal iyileştirmeler için kullanılması doğru bir fikirdir.

Ancak sandalın fırtınadan en az hasarla kurtulabilmesi için gösterilen çabaların, nedense işsizlik ve yoksulluğu engellemek için gösteriliyor olmaması da kapitalizmin sadece yenilendiğini ve bu yeni yapılanmanın yine sadece zenginlerin refahını ve sömürüsünü artırmak için olduğunu görmemek mümkün değil.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), dünyada iş kaybı sayısının 50 milyona çıkacağını bildirilmiş. İşsizlik, birçok ülkede en büyük sorun olmaya devam ediyor. Bu da uluslararası sosyal krizlerin işareti demek.

Bu arada Davos’ta Türkiye heyeti, IMF ile de görüşmeler yaptı. IMF yine malum diretmelerine devam etmiş ve 10 gün sonra tekrar görüşelim demiş. IMF ile de oyalanmaya devam ediyoruz.

Davos’ta kim toplanırsa toplansın, ne kadar çözüm ararlarsa arasınlar değişmeyen tek şey; tok olanın açın halinden anlamadığıdır.

Dünya değişiyor, ekonomik sistem yeni bir yola giriyor, biz de Başbakan’ın Peres’e çıkışı ile daha epey bir süre oyalanırız.

Davos biter, sömürü düzeni de yenilenmiş haliyle sürer...olan yine sadece güçsüzler ve yoksullara olur.