Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Dedem Türk’tü, babam doğmadan, dedemi Ermeni çeteleri şehit etti!...

Dedem Türk’tü, babam doğmadan, dedemi Ermeni çeteleri şehit etti!...
 

BABAM VE BEN!...



İspir...

Erzurum’un bir ilçesi. Çoruh Vadisi’nde...Vadinin kuzeyinde Kaçkarlar, güneyinde Mescit Dağları.. Mescit’ten doğan, Bayburt yolculuğundan sonra İspir’den geçen Çoruh, Artvin’e doğru bütün görkemiyle akar gider.

İspir!...

1914-1918 yılları arasında Rus işgalinde...
İşgal altında acılı yıllar...
Ruslara olduğu kadar, 17 Ekim Devrimi’yle İspir’den çekilmeye karar veren Ruslardan doğan/ doğacak boşluğu katliamlarla doldurmaya kalkan Ermeni çetelerine de önce de, sonra da direndi.
Ve İspir’in kurtuluşu: 25 Şubat 1918...

Acıyı çeken/ yaşayan bilir!

Dünyada en büyük ve aynı zaman karşılaştırılamayacak tek acısı, ölüm acısıdır.

Bu durumda, “Benim acım, seninkinden büyük!” diyemezsiniz!

*****

O bir Ermeni!
O bir Türk!
O bir Gürcü!
O bir Rus!
O bir Laz!


“O” dediğimiz kişi, bir başka ırktan, etnik kökende de olabilir. Etnik kökenini, ırkını seçmek insanın kendi elinde mi? Din desen, neyse! İnsan, dinini sonradan değiştirebilir. Ama etnik kökeni nasıl değişterecek; o, onun genleriyle gelen bir şey.

Ermeni başka; Türk başka, Türkçü başka!

Kürt başka, Kürtçü başka!

“O”nun etnik kökeni beni/sizi ilgilendirmez; bizi bu ülkeye bağlayan, yurttaşlık kimliği olmalı...

İnsanın, önce insan olması gerekir!

Etnik kökenini, dinini, siyasal eğilimini, bölgelerarası ilişkilerini ön plana çıkaranlarla bizim/sizin olamaz, olmamalı.

Bizim işim, insanlarla!

Kendini her şeyden önce gerçekten insan görenlerle!

Yaşasın, önce insanım, diyenler!

Yaşasın, insanlığım her şeyden önce gelir, diyenler!

*****

Rus işgali (1914-1918) yıllarının, savaş ortamının getirdiği acılar... Ve sonrası!...

O yılları hayal dünyamda kurgularken acıların ağırlığı altında kendimi ezilmekten zor kurtarırım. Kuşkusuz, acıyı çeken bilir; hariçten gazel okuyan sadece “okumak”la kalır. Hele “hariçten gazem okuyan”, iki yüzlüyse’”.. Çünkü o, üstlendiği rolü oynamakla görevli bir “tiyatrocu”dan farksızdır.

Şimdi ben, oğlunun doğumunu görmeden, Ermeni çetelerince şehit edilen dedem Battal’ı düşünerek ne yapayım? “Ermeniler bizim düşmanımız mı?” diyeyim. “Vurun şu Ermenilere!” mi, diyeyim. Yoksa, acıları kaşıyan, üstelik soruna tek yanlı bakarak “biri”lerinin sözcülüğünü yapan, kendilerine “aydın”(!) sıfatını takaranlara bir şeyler diyeyim?

Biliyorum, acılar kaşınarak dindirilmez!

Acıları kaşıyanlara sorulacak soru/lar çok!

Sen emperyalizme karşı mısın?

Sen sömürüye karşı mısın?

Sen emekten yana mısın?

Sen dinsel kuralların yaşamı, devlet gücünü yönlendirmesinden yana mısın?

Sen “kimlik” kavramını kimi etnik gruplar için sürekli yinelerken, aslında bu “kimlik” üzerinden ırkçılık yaptığının farkında değil misin?

Sen kimsin?

Bana gelince...
Ben, TC yurttaşı olmanın gururu taşıyorum; üst kimliğimle övünürüm.
Bu bakımdan Türkçe’yi seviyor; elden geldiğince, Türkçe sözcükleri kullanıyorum.

*****

Babam, Rus işgalinin ilk aylarında doğar.

Babam, 25 Temmuz 2007’de bu dünyadan göçtü.

En son, Yargıtay’da (1960-1972) çalıştı.

Haziran 2007’de annemle evliliğini 70. yılını kutladı.

Babamdan, başkalarından duyduğum gibi, Ermenileri, başka ulustan/ ırktan olanları aşağılayan sözleri hiç duymadım.

Babam, babasını görmemiş, dedem de oğlunu görememiş.

Ben babamı gördüm.

Kızlarım Murat Dedelerini gördü.

İlk torunum babamı gördü.

*****

Babam, şimdi, Ankara- Hasaoğlan’da İspirli Murat Çelik olarak son uyukusunda.

Babam da, tam bir Anadolu Müslümanı’ydı; Cumhuriyet sevdalısıydı.

İyi bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıydı.

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..