- Kategori
- Kişisel Gelişim
Değ-iş-tir -me-li mi?

Özgürlük insanın doğasıdır. İnsan, edilgen bir canlı değildir çünkü. İnsan yaratmaya, geliştirmeye, aramaya, iz bırakmaya kodlanmış bir kere ve ancak bu kodlara, doğasına uygun davranabildiğinde özgürlüğünü tadacak, bilecektir.
Hayatın kurallarını değiştirmek imkânsız görünüyor. Kendimi değiştirmek, büyümek, hayata yeni gözlerle bakmak ise korku dolu bir yol. Çünkü benim değişmem demek, bir anlamda “ben yetersizim, hatta kötüyüm” demek ve eğer iyi değilsem beni kim sevecek? İçimizi rahatlatan bir kaçış gerek bize. Hem değiştirebilmeli, özgür olduğumuzu hissetmeli hem de her durumda iyi kalmalı ve sevilmeye devam etmeli.
Görünen en kolay yol kendimi değil bir başkasını, seni değiştirmek. Çünkü seni değiştirebilir, kendimce daha “doğru” biri yapabilirsem içten içe güçlü olduğumu, yaratıcı olduğumu, özgür olduğumu, iz bırakabildiğimi bilecek ve göstereceğim. Hem de sevilmekten feragat etmeden. Hem bir insanı değiştirebilen dünyasını değiştirebilir ve bizim de istediğimiz, kendimiz için yeni fakat daha kolay bir dünya zaten. Öyle değil mi?
Bu durumda ben ve o bir arada, bir ilişki içinde iken hoşuma gitmeyen bir şeyler olmalı? Bir acı olmalı; bir direnç olmalı, bir uyumsuzluk, bir sürtünme olmalı... Bir istenen ve henüz gerçekleşmeyen olmalı ve ben onu değiştirmeye çalışmalıyım. Çünkü o, bu haliyle kendine ve bana; ortak hayatımıza acı getiriyor. Değiştirmeliyim, çünkü acıyı yaratan ben olamam - o olmalı. Birlikte ama farklı ve ayrı olmanın dayanılmaz acısını yok etmem ya da en azından katlanılabilir bir seviyeye çekmem gerekiyor.
“Seni, hayatını kolaylaştırmak, güzelleştirmek ya da sana yardımcı olmak için değiştirmek istemiyorum. Seni, kendime ve bu başkalığımıza, ayrılığımıza katlanabilmek için değiştirmek istiyorum. Senin benzersizliğini ortaya çıkarmak, sana kendi yolunda yardımcı olmak için değil; seni kendime benzetmek derdindeyim. Sen de benim yolumda yürü istiyorum. Sen de benim gibi düşün; seni de benim düşüncelerim yönetsin istiyorum. Sen de ben ol.”
“Değiştirmeliyim, çünkü seni seviyorum, önemsiyorum” deme; yalan! “Değiştirmeliyim çünkü seni, ilişkimizi, hayatı kontrol etmek istiyorum” de dürüstçe. Hatta belki de, “değiştirmeliyim; çünkü ben değişmekten korkuyorum?” de diyebilirsen.
“Tabi ki sevdiğim için değiştirmek istiyorum. Eğer sevmiyor olsaydım, arkamı döner giderdim, değil mi?” Ama belki de sevdiğimiz o değil bir başkasıdır da o yüzden hiçbir yere gitmiyoruzdur. Belki sevilen ondan çok kendimimdir. Belki hiç bilmeden kendimize duyduğumuz büyük sevgi yüzünden farkına varmadan kendimiz için daha az acılı olanı yapıyoruzdur.
Kendinden, başka, yeni kendinler yaratmak; hatta tüm dünyayı kendinde “bir”lemek. Derdimiz bu. Ama göremiyoruz ki aslında değiştirmeye çabalarken değişiyor ve “bir”leniyoruz. Değişen, değiştiren, “değişmem” diyen ya da karşı koymaya çalışan her durumda rolünün hakkını veriyor ve varlığının “bir”e akışına teslim oluyor. Ve o ünlü söz tam da burada yerine çok güzel oturuyor;
“Değişmeyen tek şey değişimdir.”