Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '09

 
Kategori
Siyaset
 

Demokrasi ve salyangoz

Demokrasi ve salyangoz
 

<ı>“Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz…”

Çünkü, Müslüman halklar salyangoz yemezler.

Salyangoz satıcısını garip bakışlarla uzaktan süzerek, bu bilinmeyen pazarlamacıdan uzak durmaya çalışırlar…

Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve laiklik gibi kavramlar [Müslüman halklar için] birer salyangoz mudur acaba?

Ne dersiniz?

Çağımızın kültürel sorunlarından birisi de budur…

Yaşamakta olduğumuz zaman sürecinin önde gelen psikolojik savaş metalarından bir-dğeri de budur…

- Müslüman laik olabilir mi?..

İstismar edilen ve külahı ters giydirilmeye çalışılan soru [ya da sorun]’lardan birisi işte bu cümlenin içine sıkıştırılmıştır…

- İslam dini, siyasi bezirganlarının elinden kurtarılabilecek midir?..

Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden tesis ederken ayağımıza takılan soru [ya da sorun]’lardan bir diğeri de budur…

- Müslüman mahallesinde laik ve demokratik bir Cumhuriyet oluşturulabilir mi?...

İşte, 23 Nisan 1920’de bu soruya verilen yanıt şudur:

- Evet!

Ama, 2009 Türkiye’sinde bu aynı soruya verilecek yanıt nedir?..

Günümüzün gündemi, bu sorunun ağırlığını taşımaktadır.

Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni kuşatan emperyalizmin tüm çaba, girişim ve engellemelerine rağmen ulaşılacak olan sonuç, bu sorunun yanıtında saklıdır…

Dünya’da emperyalizme karşı ilk bağımsızlık savaşından zaferle çıkmış olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin önderliğinde Müslüman mahallelerinde laiklik, uygarlık, aydınlanma ve tam bağımsızlık ülküsü hangi mevzileri ele geçirebilecektir?..

21. yüzyılın yazgısı bu önemli sorunun yanıtı içine çöreklenmiş, kendisini hayata geçirecek önderlerini beklemektedir…

Emperyalizmin, Türk İstiklal [= bağımsızlık] Savaşı’nı veren lider kadronun tarihi ve kültürel mirasının karşısında yer alması, günümüz siyasetinde ortaya çıkan en doğal sonuçlardan bir tanesidir.

İçinde yaşadığımız süreçte çağdaş uygarlık düzeyinin ve bağımsızlık ülküsünün bayrağını taşıyan yurtsever kadroların, emperyalizmin bu yöndeki politikalarına karşı olmaları bu doğal sonucun uzantısındaki bir zorunluluktur.

Sorunları sadeleştirerek ülkenin gündemini soğukkanlılıkla irdelediğimizde gördüğümüz yalın gerçek, bugünün temel meselesinin, vatanı savunanlarla, onu teslim almak isteyen yabancı güçler arasında sürmekte olan çetin mücadele olduğunu görmemiz artık çok zor uğraş değildir…

Medya gücünün ve tüketim toplumunun parlatıcı cilası içinde zihni bulandırılmaya çalışılan Türkiye halkı, bölünmenin, iç harbin, [ekonominin tümü ile yabancıların eline geçmesi yolu ile yitirilen] ekonomik bağımsızlığın ve [siyaset odaklarının teslim alınması ile zapt edilen] siyasi bağımsızlığın pençesine sıkışmış olarak, bir ölüm-kalım mücadelesinin kıskacı içinde debelenip durmaktadır…

Ya silkinilecek ve laik Cumhuriyet yeniden inşa edilecektir…

Ya da Lozan’ın kazanımları terk edilerek yeniden Sevr bataklığı içine gömülenecektir…

Kazanımlarını bir mirasyedi hovardalığı içinde yiyip tükettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti, dönüşü olmayan ve ertelenmesi mümkün görülmeyen [makûs] bir kadere doğru hızla sürüklenmektedir…

Bu olumsuz koşullarda yanıtlanması gereken soru şudur:

- Var mıdır kurtaracak bahtı kara maderini?..

Mustafa kemal Atatürk’ün yıllar önce bu soruya verdiği cevap, yaşadığımız süreçte tekrarlayabilecek midir?..

- Bulunur kurtaracak vatanın kaderini!..

Sorun buradadır…

http://www.soruyusormak.com/

http://www.dnm-ler.com/

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..