Demokratik açılım sürecinde yargı organları da mı demokratikleşiyor?

Bilindiği gibi hukukta "eşitlik ilkesi", dil, din, ırk, siyasi görüş ayrımı yapmaksızın tüm yasaların, ilgili tüm kişilere ve çevrelere, mutlak ve istisnasız olarak, aynı zamanda ve eşit koşullarda uygulanmasını ifade eder ki bu ilkenin, kendisinin tamamlayıcısı rolünü üstlenmiş bulunan "adil yargılanma hakkı"ndan bağımsız olarak düşünülmesi imkân dâhilinde değildir.

"Adil yargılanma hakkı" ise eşitlik ilkesinin öngördüğü paralelde herkesin, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde, mümkün olan en kısa sürede, herkese eşit olarak uygulanmakla yükümlü bulunan ve önceden bilinen kanunlarla ihdas edilmiş hükümler uyarınca yargılanabilmesini sağlayan hukuki menfaat olarak adlandırılır.

Bir hukukçu olarak son zamanlarda aklıma takılan ve işin içinden bir türlü çıkamadığım soru şu. Silivri'de, yıllardır tutuklu bulunan ve halen yargılanacakları günü bekleyen subaylar, akademisyenler, gazeteciler, her şeyden önce insanlar varken, Habur'da özel bir mahkeme teşekkül ettirilerek, terör örgütüyle bağlantılarının bulunduğu yönünde somut deliller bulunan bir grup şahsın yargılamasının bu denli hızlı birşekilde tamamlanması "eşitlik ilkesi"ne uygun mudur?

Bu soru(n)u şapkamızı önümüze alarak düşünmemiz gerekir elbette, yorum hepimizin. Ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Keşke bütün Türk Mahkemeleri, Habur'da teşekkül ettirilen mahkeme kadar, adil yargılama ilkesinin öngördüğü, HIZLI VE EŞİT YARGILANABİLME HAKKI'na riayet etmiş olsalardı! Eşitlik ilkesinden bütün Türk vatandaşlarının bu denli faydalanabilmesi için ne yapmak lazım gelmektedir acaba? Takdir sizin...