Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dere geliyor dere

Habere (*) bakınca birkaç sebepten ötürü duygulandım. Tuttuğum takımın altın döneminin başlayacağını haber veren haberi yeniymiş gibi okumak hoşuma gitti. O zaman ben sokağa çok para atıldığını, malum ilah futbolcunun bu parayı karşılayamayacak yaşta olduğunu falan düşünüyordum. Pek bir şeyden anlamdığım ileriki beş senede ortaya çıktı.

Ama beni esas duygulandıran bu haberi okuduğum zaman ve mekan ve döneme ait ruh halimi hatırlamak oldu. Üniversite sınavı sonrası üç arkadaş Bodrum'da devre mülke gitmiştik. Pek güzel dinleniyor, günde belki on saat uyuyorduk. Yanımda gitarımı da götürmüştüm ve elimden hiç düşürmüyordum. Ben o zamanlar gitar çalmayı çok seviyordum.

İçimde gitara eşlik eden bir müzik, taşlara çarpıp huzurlu bir dinlenme sesi çıkararak akan ufak bir dere vardı. O derede kaplumbağalar yüzer, kuşlar su içer ve yıkanırlardı. Kışın çok soğuklarda buz tuttuğu olur ama hayatın üzerindeki ve etrafındaki yaşama ara verildiği hiç olmazdı. Her bahar gelincik tarlasının içinden akar, akar akardı...

İleriki yıllarda derenin etrafına yapılan evlerin yarattığı kirlilik yüzünden dere bok kokmaya aşladı. Sonra belediye dereyi ıslah etti, yatağın etrafına beton döktü ve üstünü de kapatıp boklu suyun havayla irtibatını kesti. Şimdi gerçek anlamda evet, hala akan bir dere var. Ama hem pis, hem kokuyor hem de gün ışığı görmüyor.

* http://www.galatasaray.org/tarih/tarihte_bugun.php?frm_date=08-01

***

İkisini aynı anda açacak gücüm olmadığından gözlerimi sırayla açıp kapıyorum. Yirmi saniye sağ yirmi saniye sol göz. Tam olarak değilse de yaklaşık olarak yani. Hangi gözü kapasam vücudun o yani komple uyuyor gibi hissediyorum. Hani felç gelir ya insanın bir yanına, işte bana da uyku felci geliyor. Sırayla uyutuyorum vücudumun iki yanını.

Sevgilim dans ediyor. Gidip de yeter artık uyumaya gidelim demek istemiyorum. Çünkü o dans ettiğinde ben görüyorum onun içinde akan derenin hala temiz, parlak ve canlı olduğunu. Ben yanlarımı nöbetleşe uyutuyorum. gittiği yere kadar artık, kafamı masaya çarpıp horul horul uyuyuncaya kadar...

***

Ama yine de nasıl oluyorda yani sen bu kadar mutluyken, ben bu kadar iyi niyetliyken yine de kavga ediyoruz ve ben hamakta sabahlıyorum?

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=122800

***

İki gün öncede bir haftada ikinci kere sabah dek uyuyama şerefine ulaştım. Arada kısa süreli uykularda yakalandığım kabuslarda arıların saldırısına uğruyor, çıplak ve sadist bir kadın tarafından tacize uğruyor, ağzımdaki tüm dişer kırılıyor, annemin saçları yılana dönüyordü. En en kötüsü ise yatağımda babamdan bir mektup bulduğum kabustu. Kabusta babamın el yazısıyla "baban öldü" yazıyordu. Sonra rüyamda babamı arayorum. Babam telefonun diğer ucunda ağlıyor ve diyor ki "buzdolabında herşey var, buzdolabı dolu..." Ağlamsından anlıyorum ki ölmek üzere olduğunu biliyor, ölmek istemiyor ve bana son anda bunları söyleyebiliyor.

"Dolap her zaman doluydu baba" diyorum ve teselli etmeye çalışıyorum. Kardeşim yanımda ne oldu, ne oldu diye soruyor, ona elimle bir dakika derken aslında rüya gördüğümü fark ediyorum. Rüya lan bu, kabus bu diyor zihnim ve o anda oksijen tüpü bitmek üzere olan bir dalgıç gibi şiddetle bilincimin üstüne doğru çıkmak için ayak çırpıyorum.

Vurgun yemeden bilinç üstüme ve nesnel dünyaya döndüğüm için mutluyum. Telefonuma sarılıyorum, sabah saat dört. Norveç'deki babamı arıyorum. Babam uykulu sesi ile açıyor telefonu;

-baba naber?
+iyiyim, hayırdır?
-rüya gördüm de...
+hee, gelince anlatırsın...

pisikopat rüya görmekte benden aşağı kalır yanı olmadığı için durumu anlıyor ve pek fazla üstelemiyor...

***

Neticede dereyi bok götürüyor ama çağladığım kaynağın kuruyacağı endişesi de beni beynimden vuruyor... "Belki de belediyenin betonları altında akan suda durum o kadar da vahim değildir, en azından kendisine gelmek istiyor olabilir" deyip de hayra yoruyorum.

Gün ışığına çıkmak ve tekrar birlikte olmak dileğiyle...

K.

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..