Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

Devrilen devrim -son-

Devrilen devrim -son-
 

("Devrilen Devrim -2-"den devam.....)
Tarihin harabeler ve cesetlerin arasında soylu bir soğukkanlılıkla yürümesi, insanlığın ilerlemesi sayılıyor. Ölü yapraklara kim aldırır.

Kapitalizme sözde baş kaldıran can sıkıcı komünizmi, ve komünizme karşı savaşı hak sayan sözde özgür kapitalizmi tanıdık. İkisi de köle etmeden, insafsızca sömürü düzenidir; kişiyi kendine ve doğaya yabancılaştıran bencil birer üretim tapınağıdır. Yığın yığın insanları popolarının altına yastık eden ‘büyük’ adamların özgürlüğüdür.

Ben artık bu özgürlüğü etimle ve kanımla beslemek istemiyorum. Ayrıcalıklıların özgürlüğünü korumak için kurulu sözde “özgürlük” devletini istemiyorum. İnsan hakları üzerine yapılandırılan özgür Amerikan anayasasının uzun süre Amerika’da yaşayan zencilerin köleliğini onaylamış olması bile, “özgür” kapitalist toplumun çıkarcı ve yanlı niteliğini açıkça gösterir. Bugün dahi bir Amerikan vatandaşı diğer dünya insanlarından üstün tutulmaktadır. Aslında en iyi kapitalist düzende bile sermaye büyüklüğü kadar, emek de sermayeye hizmet faydası kadar özgürdür. Komünizm desem, o da bir devlet kapitalizmine dönüştü ve iflas etti. Her şeye rağmen artık ne devrim kaldı ne de dünya emekçilerini kurtaracak kahraman devrimciler; ama evrim asla durmuyor; o süregidiyor, ve ben eski devrimci artık evrimin hizmetçisi geçiniyorum.

İyi bir evrimci, devletin özgürlüğü yerine bireyin özgürlüğünü amaçlayan toplumsal düzen ve sistemlerin kurulmasına ve işletilmesine hizmet eder; ancak anarşistler gibi bireysel özgürlüğün sınırlarını kaldırmayı değil, onun sınırlarını belirleme özgürlüğünü ister; ve genişleyen özgürlüğün herkes tarafından kullanılabilir kalitede olmasına titizlenir.

Herkesin ürettiği veya satın alabildiği kadar tüketme hakkı olması değildir bireysel özgürlük; herkes toplam üretime yaptığı katkı kadar artan oranda insani tüketim hakkı talep edebilmeli. Bu bağlamda engellilerin, akıl hastalarının ve tutuklu suçluların üretime katkıda bulunabilmelerini sağlamak elbetteki toplumsal yönetimin görev sorumluluğu olmaktadır. Ayrıca iş olduğu halde çalışmak istemeyen ve başkalarının merhametini sömürmeyi yeğleyenleri utandıran ve caydırıcı etkisi olan bir toplumsal yaşam kültürü oluşturmak, her haliyle özgür olan ve mutlu da olabilen insanların gönüllü sorumluluğudur. Ben artık, tarihsel bir kinin taşıyıcısı olmadan tarihin acılarından ders alarak, insanın en fazla mutluluğu yaşamasını amaç edinen özgür bilinçlerin akım gücüyle yapılanan ve yenilenen evrimler istiyorum.

Darwin, canlılardaki değişim nedenlerinin canlıların bağımlı oldukları yaşam koşullarındaki değişimlerde aranması gerektiğini söyler. Darwin’nin bu tezini Marx insan toplumlarının gelişim tarihine uyarlamıştır. Yani insan toplumlarının değişim ve gelişim tarihinde belirleyici etken, insan yaşamının bağımlı olduğu doğal ve yapay ekonomik ve estetik koşullardır. Buradan çıkardığım sonuca göre, demokrasi kültürünü özümseyip onu ortak yaşam bilinci yapan toplumlar, değişen yaşam koşullarına uyum sorunlarını toplam bilinç seviyelerine uygun seçimlerle çözebildikleri için, artık devrim falan olmaz diyorum. Olsa olsa devrimci felsefenin amacına doğru ilerleyen evrim sistemleri olur. Artık uygar toplumlar üretim araçlarının mülkiyeti ve sınıflar arası uzlaşmaz çelişkinin tahlili üzerine kafa yormuyor; emek ve sermayenin üretim amaçlı birlikte harcanması sonucu elde edilen artı değerin toplumsal bölüşümünde kavgaya neden olmayacak ekonomik kural ve yöntemleri tartışıp çözüm önerilerini uyguluyor. Ancak, toplumsal yaşamın çatışmalı çelişkileri demokratik sistem ve kurumların bilimsel akıl öncülüğünde uzlaşmayla çözülmez, yasalarla veya yasa dışı yollarla yok edilmeye çalışılırsa, o çelişkiler yumağı büyür büyür ve muhtemelen bir sınıfın veya devlet denen yönetim aygıtının diktatörlüğü ile sonuçlanan bir devrim nedeni olabilir.

Günümüzdeki insan atığından dolayı değişen çevre koşullarına biyolojik evrim hızımız yetişemediği için sorun yaşamaktayız. Bu yüzden maddesel dünyaya bakışımızı da artık değiştirmek gerekiyor. Kapitalizm ve devlet komünizmi insanlığı insansız hâle getirir. Bu ideolojilerin amirleri büyük bir insanlık evi kurma sözüyle insanları insanlıktan çıkmaya ikna ederler. Sonunda küçük bir kulübe yaparlar ve içeriye de kendilerinden başka kimseyi almazlar.

Maddenin kullanımı, bedeli ödendiği süre sınırsız tüketim ve tüketimi tıka basa doyurmak için üretim amaçlamasından kurtarılmalı; gereklilik ihtiyacı kadar tüketim ve olağanüstü doğal ve toplumsal belirsizliklere karşın yeterli miktarda yedek üretim (stok) çerçevesinde ele alınıp insanlaştırılmalı.
Emeğin kullanımı en başta sermayeyi güçlendirme amacı olmaktan çıkarılıp insanlaştırılmalı.
Sermayenin kullanım amacı, emeğin ve hammaddenin maliyetini düşük tutup çok kâr etmekten çıkmalı; yaratılan artı değer sermayedar ve emekçiyle birlikte doğal çevreye de pay çıkartılarak insanlaştırılmalı.
Teknoloji ve bilimin kullanımı, sınıfsız ve özgür bireyleri toplumsal yaşam sistemi içinde mutlu etmek amacıyla insanlaştırılmalı.
Ve aslında insanlık tarihi, maddenin kendiliğinden ve insan tarafından sağlanan değişim bilincidir. Bu bilinç, insanlığın özde toplumsal bir madde olduğu, bir başka deyişle insanın maddeye ruh katabildiği bilinciyle ilerleyip, bilimin ve teknolojinin de kullanımıyla bireysel bilinci eğitmeli; ve hem toplumsal hem bireysel bilinç, manevi dünyalara olduğu kadar maddesel dünyaya da saygılı olmayı öğrenerek insanlaştırılmalı.

Bence Tanrı Darwin'in EVRİM koltuğunda oturan ve maddeyi insanlaştıran sıkı bir Marksist'tir....
Sonradan dindar olmuş, popüler kültürün sinir ucu bazı sanatçı ve düşünürler bu ilahi komediyi anlamış olsalardı, Tanrı'nın dini olmadığını da fark etmiş olacaklar, ve yorgun ruhlarını bir dinin vaat edilmiş metafizik vahalarında dinlendirmek yerine, yeryüzünde bir avuç toprağa tutunup orayı insanlaştırmak için gübre olurlardı...
Her şey insanlaşmak üzerine kurulmalı, yönlendirilmeli, çoğaltılmalı ve bölüşülmeli.
Devamı için..
İLGİLİ BLOG: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=161720

Muharrem Soyek

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..