- Kategori
- Siyaset
Devrimci İslâmcılar, Kürdistanî İslâm Partisi ve Mustazaf-Der

-
1 Mayıs 2010’ da Taksim Meydanı’ndaydım ve orada olmam benim için önemliydi.
Çünkü hem fotoğraf arşivimi zenginleştirecektim, hem de 34 yıl aradan sonra yani kan banyolu 1977 1 Mayıs’ından sonra 1 Mayıs, Taksim Meydanı’nda ilk kez kutlanacaktı.
Kendi kendime ‘herhalde böyle bir ilkten sonra 1 Mayıs’ı bu kadar anlamlı kılan başka bir ilk olay bir daha yaşanmaz’ diye düşündüğümü net anımsıyorum.
Ancak 1 Mayıs 2012’ de ki gösteriler bu düşüncelerimi alaşağı etti.
Sosyal detaylarına şu kısacık yazımda girmem mümkün değil ama, meydanı boş bulan bu bazı sempatik ve antipatik grupların, 1 Mayıs 2012’ye biraz mübalağalı olsa da işçi ve emek bayramı dışında başka anlamlar yüklediği aşikârdı.
1 Mayıs’ın ideolojik argümanlarıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan sosyal yapıların, 2012 1 Mayıs’ında alanlarda olduğu kimselerin gözünden kaçmadı. Bunu ise şöyle yorumladım;
Bugüne kadar sesini tam olarak duyuramamış ya da varlığını hissettirememiş politik ya da apolitik örgütlenmeler, bütün basın yayın organlarının gözünün kulağının 1 Mayıs 2012 gösterilerinde olacağını biliyordu.
İşbu sebeple, normal zamanlarda yapacakları herhangi sıradan ve olağan bir gösteriye hiçbir basın yayın organı itibar göstermeyecekken, 1 Mayıs onlar için bulunmaz bir fırsat oldu ve bu fırsatı da iyi değerlendirdiler.
Kanımca bunun önü açıldı. Önümüzdeki yıllarda, toplumda ‘ben de varım’ demek isteyen bir çok politik-apolitik örgütlenme, boş bulduğu meydanları doldurmak için 1 Mayıslarda benzer şekillerde organize olacaklar gibi görünüyor. İlân ettikleri hedeflerinin 1 Mayıs’ın ideolojik ruhuyla ilişkili olup olmamasına pek de dikkat etmeden…
Gelelim sadede ; son birkaç haftadır ülkede daha önce hiç gözlemlenmediğini bildiğim bazı sıra dışı gelişmeler hem de hızlıca yaşanıyor. Henüz politik uzmanlarımız ve sosyologlarımız konuyla ilgili bir açıklama yapmadılar.
Bu yazımda bir kaç cümle ile değineceğim. Nedir bu gelişmeler?
Birincisi; 1 Mayıs 2012’ de kendilerini ‘Devrimci İslâmcılar’ olarak tanımlayan bir oluşum ilk kez varlığını ilan etti. Önceki günlerde de Mehmet Ali Birand’ın canlı yayın programına konuk oldular.
İkincisi; küçümsenmeyecek bir kitle, Kürdistanî İslâm Partisi kurmak için harekete geçti ve en geç Ekim 2012’de partileşme sürecinin tamamlanacağını kamuoyuna deklare etti.
Üçüncüsü ve son olarak 6 Mayıs 2012’de, İstanbul Kazlıçeşme’de, en iddialı siyasi partilerin bile doldurmakta zorlandığı o alanı yüzbinlerce taraftarlarıyla dolduran illegal Hizbullah’ın, legal uzantısı Mustazaf-Der'in temsilcisi ‘artık bizleri camilere, evlere hapsedemeyeceksiniz’ dedi.
Türkiye ve Ortadoğu siyaseti, önümüzdeki birkaç yıl içinde ve daha sonrasında, asıl olarak bu üç oluşum üzerinden farklı şekilde de olsa etkilenecek/şekillenecek gibi görünüyor.
Ucuz söylemleri, hele ki yazı dilinde hiç sevmem. Ancak bazı gerçekler de karşımda duruyor.
Çok sıradan ve entelektüel yaratıcılıktan, özgünlükten uzak bir ifade olacak ama hepsi son birkaç hafta içinde yeşertilen bu üç olguyu birleştirdiğimde karşıma şu sonuç çıkıyor; birileri sahiden düğmeye basmış olabilir.
Sayfalara sığmayacak bu üçlü politik kombinasyonun açılımı, o, şu, bu açılımına hiç benzemez.
Bekleyin.
Sabrın sonu ile