- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
Didimli doğa yürüyüşçüleri zirve yaptı...

(İyi bir dağcının özellikleri, iyi bir insanın özellikleriyle aynıdır... W. Bonatti)
Didimli Doğa yürüyüşçüleri dağcılığa özendi...
Ülkemizde yaşanan sıkıntılar zirve yapmıştı...
Güneydoğu’da verdiğimiz şehitler, Van ilimizi vuran deprem yüreğimizi dağlamıştı...
Bu acıları yaşarken, Türkiye’mizin doğum Günü olan Cumhuriyetimizin 88. yaş gününü kutlayamamış olmamız da bir başka acımız olmuştu...
Tüm bu sıkıntılar içinde Didimli doğa yürüyüşçüleri zirve dedi...
Zirvenin adresi Beşparmak Dağlarının zirvesiydi... Beşparmak Dağları’na kısaca değinmek istiyorum... Beşparmak Dağları’nın Güney bölümü Muğla ilimiz , kuzey bölümü ise Aydın ilimiz sınırları içinde kalmaktadır... Mitolojik çağlardaki adı “Latmos” olan Beşparmak Dağları bir zamanlar, Ege Denizinin kıyısıyken, şimdi sevgilisi denize uzaktan bakmaktadır... Sevgilisinden hatıra kalan Bafa Gölüne de gözünün içi gibi bakmaktadır...
İlk kez bir zirveye çıkacak olmanın heyecanı tüm Didimli doğa yürüyüşçüleri grubunu sarmıştı...Söke- Bağarası’nda Kuşadası’nın Doğa yürüyüşçüleri buluştuk... Altmış beş kişilik bir grup oluşmuştu... Arabalar, gittikçe hep yükseğe doğru tırmanarak, bizi dağların eteğinde kurulmuş büyük köylerden biri olan “Çavdar” köyüne ulaştırdı... Bu köyün kahvesinde çaylarımızı yudumladıktan sonra, bu köylü rehberlerimizi de alarak arabalarımızla tırmanışımızı gerçekleştireceğimiz yere vardık...
Rehberimiz önde, artçımız arkada vahşi bir doğa içinde yavaş yavaş patika bir yoldan ilerlemeye başladık....Derin vadiler, hepsi bir sanat eseri gibi duran korkutucu, gizemli kayalar ve doğadaki yaşam belirtisi çam ağaçları...
Hafif bir rüzgarla birlikte, çam ağaçları bir ıslık senfonisine başlıyor, bu sesler derin vadide yankılanarak değişik bir ritimle tekrara bize ulaşıyor...Yükseldikçe dikkatimizi toplamak zorundaydık... En ufak bir dalgınlık ve yanlış bir adımda kendimizi tehlikenin içinde bulabilirdik... Zirvenin eteklerine doğru hava soğumaya başladı... Yemek molası için kuytu yerler aramak zorunda kaldık....Yarım saatlik moladan sonra tırmanışımızın asıl zor kısmı başladı... Bir yandan rüzgar ve soğuk bir yandan da, basacağımız her taşın kayanın sağlamlığına dikkat etmek zorundaydık... Bu kısımda herkes birbirine daha yardımcı oluyordu... Doğa yürüyüşlerimize büyük ilgi gösteren Didimli İngiliz hemşerilerimizle de her zamanki gibi bir yardımlaşma ve dayanışmanın içindeydik... Gökyüzü sanki gitgide bize yaklaşıyordu...
Zirveye çıkacaktı ama nasıl...
Yürüyebileceğimiz alan bitmişti...
Sıra sürünmedeydi....
Dev gibi kayalar arasından ancak bir insan vücudunun geçebileceği bir boşluktan sürünerek; zirve yoluna ulaşmamız gerekti... Bu bölümden bazı arkadaşlar korktular... Bazıları da benim gibi biraz da korkarak buraya kadar bin bir zahmetle gelmişken; bu delikten geçip zirveye çıkmalıyım düşüncesiydi...
Heyecan adrenalin, güven, yardımlaşma ve zirvenin tadı....
Zirve buz gibi, zirvede rüzgar senfonisi ve kayaların defile gösterisi...
Bafa Gölü bile küçücük görünüyor.... Her taraf taş kaya...
Ve zirvede olmanı heyecanı...
Didimli Doğa yürüyüşçüleri “Zirve” dedi... Sözünü tuttu...
Didimli Doğa yürüyüşçüleri böylece, anılarına çok önemli bir olayı da katmış oldular...
Didimli doğa yürüyüşçüleri yürüyüşlerine; 13.11. 2011 tarihinde Kazıklı – Boztepe doğa yürüyüşüyle devam edecekler...
Tekrar görüşmek üzere, sön söz Nasuh Mahruki'den alıntı :
Dağlara ve tırmanmaya bütün fiziksel ve ruhsal mücadelelerin yanı sıra sosyal, kültürel ve felsefi bir yolculuk olarak bakıyorum. Nasuh Mahruki