- Kategori
- Güncel
Dikkat!... Genetiği Değiştirilmiş Gıdalar artık etiketsiz!...

Salatam artık mısırsız olacak...:((
Uzun zamandır haber izleyemiyorum. Çünkü o saatlerde ya yoldayım ya da çalışıyorum. Pazar akşamı haber izledim ve izledikten sonraki izlenimim “İyi ki haber izlemiyormuşum” oldu. Peşpeşe kaza haberleri, yağmur yağdı böyle oldu dercesine. Ahşap köprünün çöküşü, babanın kucağındaki altı aylık bebeğin sele kapılıp ölmesi, hastanede fişi çekilen kızın ölümü, domuz gribine bir kurban daha vs. içim karardı, üzüldüm. Vee gelelim bomba habere.
GDO (Genetiği değiştirilmiş organizma) ürünlerine hükümet kararıyla etiket koyulup koyulmaması serbest bırakıldı. Haber aralarında beslenme uzmanı oldukları belli olan üç kişiden yorumlar alınıyor. Anlaşılan o ki insan sağlığını kötü etkileyen bir durumla karşı karşıyayız. Artık alacağımız gıda maddesinin içinde GDO var mı yok mu bilemeyceğiz. Bize seçme şansı da bırakmayacaklar, ne olduğunu bilmeden alıp tüketeceğiz. Artık kanser olur muyuz olmaz mıyız şansa kalmış...
Hormonlu gıdalar üretildiğini, bunları tükettiğimizi biliyordum, genleriyle oynanan portakal görünümünde bir meyvenin aslında bir çilek geni taşıyabileceğini de yeni öğrendim. Çileğe alerjisi olan kişilerde bu portakaldan yediğinde alerjik durumlar olması da olası haliyle. Dinlediğim haberin sonlarında hükümet böyle bir şeyin olmadığını açıklamış denildi ama bu haber nereden çıktı peki.
İnternetten aldığım bazı bilgileri paylaşmak istiyorum:
GDO nedir?
Biyo-teknolojik yöntemlerle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilen bitki – hayvan ya da mikroorganizmalara “Transgenik” ya da “Genetiği Değiştirilmiş Organizma” denilmekte ve bu ürünler kısaca "GDO" olarak adlandırılmaktadır. Bu kapsamda, örneğin domuza ait gen domatese, bakteri veya virüse ait gen de bir bitkiye aktarılabilmektedir.
Mısır ve soya, genleriyle oynanmış bitkiler arasında ilk sıralarda yer aldığı için bu bitkilerden üretilen yan ürünlerin kullanıldığı bütün ürünler GDO’lu olma riski taşıyor. Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakaroz, früktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında bulunuyor. Örneğin; bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk GDO’lu olma riski taşıyan gıdaların başında geliyor.
Sonuç olarak 800 çeşidin üzerinde GDO’lu ürün hiçbir denetime tabi olmadan tüketici sofrasına ulaşıyor.
GDO Kökenli Yiyecek Alerjileri: İnek sütü, yumurta, balık, kabuklu deniz mahsulleri, soya, fıstık, buğdayda alerji saptanıyor. Soya alerjisi en çok rapor edilen alerji grubunu oluşturuyor.
GDO’larda ve Tüketicilerdeki Metabolizma Değişikleri: Bu alanda, 13000-22000 kat daha fazla bebek cinsiyet sorunları, endokrin cevaplı kanserler saptanmıştır (sanderman ve wellmann, 1988).
Ne yapmamız gerekiyor: bu tür yiyeceklerin neler olduğunu öğrenip, alışveriş yaparken paketli gıdaların üzerlerini okuyup iyice inceleyip öyle satın alacağız. Düşünüyorum da bu da çözüm değil. Çünkü paketli gıdalar dışında patates gibi gıdaların da genetikleriyle oynanacağı için neyi alacağız neyi almayacağız, nereden anlayacağız belli değil.
Hızla artan dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılamak için, erken ve bol mahsul almak amacıyla yapılan bu uygulamalar sonunda buna paralel olarak artan kanser vakalarını gördükçe bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demek doğru değil mi? Üstelik kanser hastalığının insana ne kadar ızdırap vererek ölüme götürdüğünü göz önüne alırsak keşke az üretim yapılsa, az tüketilse ama sağlıklı olsa diye düşünüyorum.
Kurtulması mucize olan illet hastalık kansere yol açtığını duymayanımız yoktur. Bahse konu olan gıdalar yaşamımızı sürdürebilmemiz için elzem olan gıdalar. Zaten ortada kansere yol açacak bir sürü etken var iken para uğruna en büyük zenginliğimiz olan sağlığımızın bozulması hatta ölüme sebebiyet vermesi düşündürücü.
Kanserin tek sebebi tabii ki bu gıdalar değil, ama bu tür gıdaların da kansere yol açtığı uzmanlar tarafından ispatlandığına göre hükümetin de buna bir engel koymak yerine serbest bırakması kanserle pençeleşen ablamın gözümün önünde ızdırap çekmesi, bu karara isyan etmeme sebep oldu. Umarım bu haber yanlıştır ve umarım hükümet bu konuya bir sınırlama getirir.
Sevgilerimle…