Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '17

 
Kategori
Blog
 

Dikkat, Nerde Kalmıştık?

Dikkat, Nerde Kalmıştık?
 

 

B U N L A R I …

 

& En son nerede kalmıştık? / Eminenin güğümlerini kalaylamıştık / Çekilin yoldan /  Rüzgarı siler geçer / Seni çekecek olan çeker / Arabası dört teker / Yandan Halimem yandan / Çatal matal kaç çatal / / Alttan verir samanı / Üstten çıkarır dumanı /

& Bloglar’dan Civciv çıkacak / Arzuya göre kuş çıkacak / Ah emmi kızı emmi kızı / Yaktın bizi, yaktın bizi / İlahi Zeynep, ilahi Zeynep” ! Böyyük dağları ben yarattım, güççüklere garışmam” mı deyon? O zaman durdurun klavyeleri ,/ Çifte Kave’lerde encek va şüför efendi.& Hünkâr beğendi / Gazan dibi / Hanım göbeği / bamaaak datlısı / Nar danesi / Nur danesi / İçimin bi danesi / İçimin bayığı / Plağın çızıltısı / çekilin üleyn / Asma Mescitli / birileri geliyo” diye diye “ Bunları Biliyor muydunuz?”  isimli yayınımıza, arzu üzerine tekrar başladığımızı,

& Bu blog kategorisine; az daha, “Hediye tarağımı veya “takma dişimi kaybettim, göreniniz var mı?” diye artık  blog yazısı kaleme alınmadığını, kaliteye doğru gidiş olduğunu

& Daha, “de ve da” ları ayıramayan bir kısım  blogcumuzun, Bloglarda ihtisaslarını tamamlayıp, yatay geçiş yaptıkları Fecebook’ta filozofluğa soyunduğunu, ana okulları olan bu diyarları da unutmamalarına salık verdiğimizi,

& Tahtacızadeler’den Ballı Ahmet’in “Herkesin okuma oranı 500-600’lerden başlıyor. Benimki, bunun ancak yarısı bile değil. Neden bu?” diye ortaya sual attığından bu yana on yıl geçtiği halde, yine aynı sualin, geçerliliğini koruduğunu,

& “Günaşırı nefes almadan çokça blog yazarsan, böyle olur “ diye buradan dostça seslenerek de eklediğimizi “ Çok lâf, aşık usandırır, bezdirir” diyerekten de, buradan zılgıt çektiğimizi, bakalım sevgili filozofumuzun ne der diye düşündüğümüzü,

& Öte yandan bloğa yeni gelenlerin dahi, kantarı tutmasını, eskiler kadar iyi bilenler olduğunu, blog yorumlarını biriktirip biriktirip, toptan cevap verdiklerini, “TIK” ları ise kar saydıklarını,

& Newyorker’in aslında Türkçesi çok düzgün ve zengin blogları olduğunu, yorum yazarken de dilini gırgır olsun diye bozduğunu sandığımızı, bunu söylediğimizde de  “ Var seni okumamak. Yok öyle şey işte!” diye zılgıt çektiğini, “kırık Türkçesi” ile blog’da isim yaptığını

& MB’ ğa aşık olanlar arasına, Amerika’dan katılan  Newyorker’in : “Şu Milliyet Blog çok yaşasın. Akşamları yatmadan önce okursan, mışıl mışıl uyursun. Hem de kahkahalara atarak. Ne şeker valla” diyerek  Necati Tüfekçi’ye  vaktiyle yorum yazdığını, unutamadığımızı,

& Bloğumuzun yaman şairlerinden Nil Araz’ın Newyorker’ e “Çok şekersin” dediğinde, cevaben  “Ben de derim ki:” sevenleri de sevenler şekerdir. Şeker gibi günlerin olsun” diye cevapladığını,

& Blogculuk literatüründe en eskimeyen ve tekrarı yapılan konunun “ Biz ne zaman bu blogculuktan para kazanacağız? olduğunu,

& Ulusal  TV. Kanalında sorumlu idarecilerden bir zatın,  canlı yayında, bir suale verdiği cevapta,  kanal’larında çalışanların, kendi paraları ile  TV’ye gelip, kendi paraları ile yemeklerini yedikleri, program yapanların  para almadıklarını, kanalın ihtiyacı varsa, hep birlikte para katkısı yaptıklarını, hapse girmek icap ederse, hep birlikte hapse girdiklerini” söyleyerek bizim blogcuların kulaklarını çınlattıklarını

& Blog’cular arasında anket yaparak “ Köşe yazarlığına talip olanlar, hangi kıstasları yerine getirmelidir diye sorduğumuzda “ O şahsın blog’culuk siciline bakılır. Bel altı, bel üstü vuruş adetlerine bakılır” dendiğini,

& Bir kısım blogcu’ların ise: “Anahtarı paspas altına koyanlar, bahçe sulaması için hortum bırakanlar, kapıdan çıkıp bacadan girenler, zincirleme blog kazası yaparak polemiklerde seviye düşüklüğü yapanlar” diye cevap verdiklerini,

& Bir kısmımızın, işi “Ti’ye” alarak: “Terazilerde tartılacağız bir bir. Safi ağırlığımız, kabahatlerimizden düşülecek. Eh, geriye ne kaldı? Bir “Sırat” Köprüsü kaldı.” diyenlerin de bulunduğunu,

 & Daha da gırgır cevaplar arasında: “Blog hayatımızda kara defterler olacak. Bir yanına sevapları, bir yanına günahlar yazılacak. O terfi edecek aday, sofradan aç kalkmışsa, şükür demesini bilmiş mi? Tavuklara kışt demiş mi? Bu yollarda karoser’i eğriltiniz mi, Şaside vuruk var mı? Far ayarları tamam mı, Hem geri viteste, hem el freni çekikken, gaza basıldı mı? Yoksa karbüratör mü tıkalı? Benzin mi gelmiyor? İşte…Bütün bunlara bakılacak, terfi ancak ve ancak, ondan sonra.” Diyenlerin de bulunduğunu,

& “Uslu çocuk olduk, üstümüze dökmedik, / Verilen yemeğimizi, hep zamanında yedik / Sokaktakiler gibi, yalınayak gezmedik / Mızmızlık ederekten, zırt pırt ağlamadık, / Onun bunun tekerine, çomaklar sokmadık, / Dirliğimizle şükür, sakıncalı piyade olmadık,  / Kapılardan  çıkarak, bacalardan girmedik, / Hortumu emanetçiye verip, bahçemizi sulatmadık / İşte biz buyuz  dedik,/ Temiz kağıdımızı gösterdik. / Bunları yazarken de, kimselere gücenmedik.”diye diye, blogculukta 11 nci yıla girdiğimizi,

& Blogcularımızın kitle halinde başka kuruluşlarda at koşturduklarını, arada bir bu bloglara dönerek atlarını yemlediklerini, son olarak da Facebook’ta Filazoflaşarak derneğimsi  buluşmalar tertiplediklerini, iki kursta, insanların burada filozof yapıldıklarını,

&Yorumlara verilen cevaplarda sataşma sonrası pişmanlıkla özür dilemesini bilmenin, de bir fazilet olduğunu, “pişmanlığı, pişmaniye” ile karıştıranların da bulunduğunu,

BİLİYOR

MUYDUNUZ?

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..